2025 yılında Türkiye'de konkordato başvuruları rekor kırdı.

Yılın ilk sekiz ayında başvuru sayısı 994'e ulaştı ve bu rakam, geçen yılın toplamını yüzde 73 geride bıraktı.

Oda TV’nin verilerine göre, son beş yılda toplam 2.718 şirket konkordato talebinde bulundu. Bu yılın 994 başvurusu, son iki yılda kaydedilen toplam 1.565 başvurunun büyük bölümünü oluşturdu ve geçen yıla kıyasla zirve yaptı.

İlk sekiz ayda sektör bazında en çok başvuru inşaat sektöründen geldi: 268 şirket. Bunu 214 başvuruyla imalat sanayi ve 145 başvuruyla toptan-perakende ticaret izledi.

Diğer sektörlerdeki başvurular ise şu şekilde: Ulaştırma ve depolama 88; Konaklama ve yiyecek hizmetleri 61; Diğer hizmet faaliyetleri 52; Enerji, madencilik, tarım ve finans 159.

Sanayiciler, konkordato sisteminin firmalara geçici süre tanıması ve kayyım atamalarıyla çalışması nedeniyle, reel sektör borçlarının bu süreçte önceliklendirilemediğini vurguluyor. Ellerinde nakit ya da mal bulunsa da kayyum kararları nedeniyle borçlarını ödeyemediklerini dile getiriyorlar: 'Elimizde mal var, piyasaya satsak bir günde borcu kapatabiliriz ama izin verilmiyor'


https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o7547c63b-4b13-4b68-8883-4ee8814e3047.webp

Konkordato Başvuruları Rekor

Konkordato Talebi Yüzde 73 Arttı: 8 Ayda 997 Şirket Başvurdu

İktisatçı İnan Mutlu, X hesabından bir grafik paylaştı. 41 ülkenin yer aldığı karşılaştırmada Türkiye de dahil edildi. Sonuçlar, Türkiye’nin gelir adaletsizliği konusunda önemli bir tablo sunuyor.

Mutlu’nun paylaşımına göre, 2024 itibarıyla Türkiye’nin gelir dağılımı adaletsizliği değeri 44,8 olarak ölçülmüş. Bu rakam, Avrupa ortalamasının (yaklaşık 29–30) oldukça üzerinde ve Türkiye’yi bu alanda Avrupa’da en üst sıraya taşıyor.

Bu listenin ikincisi Bulgaristan (38,4) olarak kaydedilirken, en adil dağılıma sahip ülkeler Slovakya (21,7), Çekya (23,7) ve Slovenya (23,8) olarak öne çıkıyor.

Grafiğin amacı, gelir dağılımının ülkeler arasında nasıl farklılaştığını net bir şekilde gözler önüne sermek.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/of6d80597-4e73-409f-85d0-07f88d7032f5.webp

İnan Mutlu’nun Grafiği Türkiye

İktisatçı İnan Mutlu’nun Paylaştığı Grafik Türkiye’nin Durumunu Gözler Önüne Serdi

Para birimlerinin değeri ülkeden ülkeye değişir. Bu durum, tedavülde olan en yüksek banknotların üzerinde gördüğümüz rakamları karşılaştırdığınızda açıkça ortaya çıkar. Döviz kuru farkları, enflasyon ve alım gücü gibi faktörler, paraların gerçek değerini belirler. Hadi beraber çeşitli ülkelerin en büyük banknotlarının güncel dolar karşılıklarını inceleyelim ve bu farkların arkasındaki nedenlere birlikte göz atalım!

Vietnam’da en yüksek banknot 500.000 Dong’dur. İlk bakışta bu rakam zenginlik hissi verse de dolar karşılığı sadece 19,12 dolar eder. Ülkede fiyatlar genel olarak düşük olduğundan bu parayla birçok şey alınabilir. Ancak döviz tarafına baktığınızda bu banknotun aslında çok büyük bir değeri olmadığını görürsünüz. Vietnam Dongu yıllar içinde enflasyonla değer kaybettiği için yüksek rakamlı banknotlar ülkede normal kabul edilir. Turist olarak elinizde 500.000 Dong olduğunda kendinizi bir an için milyoner gibi hissedebilirsiniz!

Japonya’nın en yüksek banknotu 10.000 Yen’dir. Üzerinde 10.000 yazdığı için endişelenmeyin; bu banknot dolar karşılığında yaklaşık 67,95 dolar eder. Japon ekonomisi istikrarlı olduğundan paranın değeri sabit kalmıştır. Bu parayla orta halli bir restoranda yemek yiyebilir veya bir günlük metro kartı alabilirsiniz. Ancak bu miktarla büyük alışverişler yapmak genellikle mümkün değildir. İlginç olan şu ki Japonya’da enflasyon neredeyse yok gibi olduğundan banknotlar yıllarca tedavülde kalabilir. Bu nedenle 10.000 Yen hâlâ yaygın ve geçerli bir banknot olarak önemli ipuçları verir.

Endonezya’nın en yüksek banknotu olan 100.000 Rupiah kulağa çok büyük geliyor gibi görünse de dolara karşılığı yaklaşık 6,12 dolar eder. Bu parayla Endonezya’da sokak yemeği alabilir, birkaç saatlik ulaşım sağlayabilirsiniz. Ülkenin yaşam maliyeti nispeten düşük olduğundan bu banknot günlük kullanım için kullanışlıdır. Yıllar boyunca yaşanan ekonomik dalgalanmalar ve yüksek enflasyon nedeniyle para birimini sabit tutmak adına yüksek rakamlı banknotlar basılmıştır. Ziyaret eden turistler için bu durum başlangıçta kafa karıştırıcı olabilir; ancak alışınca 100.000 Rupiah ile kahve almak bile eğlenceli bir deneyim dönüşebilir!

Gürcistan’ın en yüksek değerli banknotu 200 Lari olarak belirlenmiş olsa da bu para birimi ülkede yaygın biçimde dolaşımda değildir. Yaklaşık 73,80 dolar değerindeki bu banknot resmi olarak tedavülde olsa da çoğunlukla hatıra veya koleksiyon amaçlı basılmıştır ve günlük ödemelerde sık tercih edilmez. Halk arasında en sık kullanılan en yüksek banknot hâlâ 100 Lari’dir. Gürcistan ekonomisi istikrarlı olsa da yüksek değerli banknotlara duyulan ihtiyaç sınırlı olduğu için 200 Lari sıkça basılmıyor. Özellikle küçük ölçekli nakit işlemler hâlâ daha düşük değerli banknotlarla yapılır.

Güney Kore’nin en yüksek banknotu olan 50.000 Won, yaklaşık 36,19 dolar eder. İlk bakışta büyük bir meblağ gibi görünse de Güney Kore’de yaşam standartları ve fiyatlar düşünüldüğünde bu normal kabul edilir; özellikle büyük şehirlerde bu parayla orta düzeyde bir restoran yemeği yer olabilir. Kore Wonu, değerini uzun süredir korusa da dolar karşısında çok güçlü değildir. İç piyasadaki istikrar sayesinde bu banknot günlük kullanımda yaygındır.

Şili’nin en yüksek banknotu olan 20.000 Şili Pesosu ise yaklaşık 20,89 dolar eder. Ülkede bu miktarla ortalama bir restoranda yemek yemek ya da bir günlük şehir içi harcama yapmak mümkündür. Yine de 20.000 gibi yüksek bir tutarın karşılığında her zaman daha fazlası beklenebilir. Ancak bu banknot, gündelik ihtiyaçlarda sıkça kullanılır ve yerli halk için yüksek değerli bir banknot olarak öne çıkar.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o6e3f2f70-3138-463e-91d2-81267599e4d1.webp

En Yüksek Banknotlar vs Dolar

Dünya Ülkelerinin Tedavüldeki En Yüksek Paraları Kaç Dolara Karşılık Geliyor?

Logosu yok, pırıltısı yok, gösteriş hiç yok… Ama fiyatı, sıradan bir maaşla çalışan biri için üç aylık kira bedeli. İşte karşınızda “Quiet Luxury” yani sessiz lüks kavramı!
Bu akım, zenginliğini bağırmadan, adeta fısıldayarak yaşayan bir kesimin tercih ettiği bir yaşam biçimi. “Bakın ne kadar param var” demek yerine, “Zaten biliyorsan biliyor olursun” demek gibi… 
Peki bu sessiz zenginlik nasıl ortaya çıktı, kimler bu akımın içinde, ekonomiyle ne ilgisi var? Gelin birlikte bakalım.

Quiet Luxury, “zengin ama sessiz” bir yaşam stilidir. Lüks var ama afişe edilmez. Logolu çantalardan, parlayan takılardan, devasa saatlerden uzak durur. Onun yerine: sade, zamansız, kalite kokan parçalar… Genelde minimal çizgiler, doğal tonlar ve aşırı konfor odaklı tercihlerle öne çıkar. “Bak ben Gucci’yim” demez, ama bilen bilir ki o gömlek Loro Piana’dır, o pantolon The Row’dur. Yani sessizdir ama konuşulandır.

Eskiden zenginlik gözle görülürdü: devasa arabalar, marka etiketleri, altın takılar… Şimdi ise “klas” olmak görünmemekte gizli. Quiet Luxury, bir nevi zenginliğin evrimi. Çünkü bu akımı benimseyenler artık gösterişi değil, sadeliği tercih ediyor. Bu kişiler için lüks, başkalarına bir şey ispat etmek değil; sadece kendileri için var. O yüzden dışarıdan bakıldığında sıradan biri gibi görünür ama üzerindekilerin toplam değeri çoğu insanın yıllık maaşını geçebilir.

İlginçtir ki, sessiz lüks akımı tam da ekonomik krizlerin ve eşitsizlik tartışmalarının yükseldiği dönemlerde öne çıkıyor. Çünkü gösteriş, artık antipatik bir hale geldi. İnsanlar lüksü sergilemekten çekinir oldu. Quiet Luxury bunu fırsata çevirdi: “Zenginim ama göze sokmuyorum.” Bu da hem statü koruma aracı, hem de sosyal tepkiden kaçınma yöntemi haline geldi. Yani sessiz zenginlik, günümüzün sosyal zekâsı gibi.

Quiet Luxury yalnızca ne giydiğinle, ne taktığınla ilgili değil. Bu bir yaşam tarzı. Örneğin; pahalı bir restoranda rezervasyon yapıp bunu paylaşmamak. En iyi şarapları içip, markasını sormayana söylememek. Yurt dışında butik otelde kalıp story atmamak. Yani lüksü yaşayıp bunu başkalarına gösterme ihtiyacı duymamak. Çünkü bu akıma göre gerçek zenginlik; herkesin gözünü kamaştırmak değil, kimseye bir şey kanıtlama ihtiyacı duymamaktır.

Quiet Luxury, özellikle “Old Money” yani eski zengin ailelerden gelen görgüyle birleşince daha da ikonik hale geliyor. Çünkü bu kişiler lüksü zaten doğuştan bildikleri için gösterme ihtiyacı hissetmiyorlar. 3 kuşaktır aynı marka paltoları giyiyorlar, babadan kalma klasik saatleri takıyorlar. Bir şeyi moda diye değil, alışkanlık diye kullanıyorlar. Ve bu sadelik içinde öyle bir zarafet var ki, herkes fark ediyor ama kimse tam olarak çözümleyemiyor.

Son zamanlarda moda evleri logoları küçültüyor, koleksiyonlarını sadeleştiriyor. Gucci bile artık eskisi kadar bağırmıyor. Loro Piana, Brunello Cucinelli, The Row gibi minimalist ama ultra lüks markalar yükselişte. Hatta Z jenerasyonu bile artık “bağıran marka” yerine “bilen bilir” estetiğini benimsiyor. Çünkü bu sadece stil değil; bir duruş, bir ifade biçimi. Ve itiraf edelim: sessiz olmak, bazen çok daha gürültülü bir etki bırakıyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oa84eed45-35ca-4f74-8698-d84869188fcd.webp

Quiet Luxury: Sessiz Zenginlik

“Quiet Luxury” Nedir? Zenginliğini Göstermeyen Zenginler Ekonomisi

Yıllardır yükselen enflasyon karşısında hükümetten dikkat çekici bir adım geliyor.

Gıda enflasyonunu düşürmek ve temel ihtiyaç ürünlerini daha ulaşılabilir kılmak amacıyla, Türkiye genelinde Cumhur Reyonu adıyla yeni bir model hayata geçiriliyor.

Bu reyonlar, zincir marketlerde belirli ürünleri devletin maliyetiyle sunacak. Vatandaşlar ise bu ürünleri maliyetine yakın fiyatlarla temin edebilecek.

Uygulama 81 ilde aynı fiyat politikasını hedefliyor ve Türkiye genelindeki 55 binden fazla şubeye sahip zincir marketlerin yaklaşık yüzde 10-15’lik bölümünü Cumhur Reyonu köşesi olarak ayıracak.

Projeye göre ürünlerin temini devlete ait depolardan yapılacak; pazar esnafı ve yemek fabrikaları da bu devlet depolarından ürünleri temin edecek. Dağıtım tek merkezden gerçekleştirilecek ve aracı zincir ortadan kalkacak.

Büyükşehirler ve diğer bölgelerde devlet depoları kurulacak. Marketler, pazar esnafı ve yemek fabrikaları bu depolardan ürünleri temin edecek; tüm dağıtım merkezi tek bir noktadan yapılacak.

Fiyatlar, ürünlerin maliyetine yakın seviyelerde olacak; gerekirse devlet sübvansiyonları devreye girerek fiyatlar daha da düşürülecek. Özel marketler rekabet içinde fiyatlarını aşağı çekmek zorunda kalacak.

Böylece dar gelirli vatandaşın gıda güvenliği güçlenecek, yemek fabrikaları ve pazarcılar ucuz ürünlerle halka hizmet sunacak. Devlet, piyasada adeta “altıncı büyük market” rolünü üstlenecek.

Ucuz reyon ürünlerinin maliyetine yakın fiyatlarla satılabilmesi için devlet sübvansiyonları sağlanması ve uygulamanın yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca zincir marketlere özel teşvikler sunularak gönüllü uyum arttırılacak. Türkiye genelinde geniş şube ağı bulunan marketlerin projeye dahil edilmesiyle, vatandaşların en çok tükettiği un, şeker, yağ, bakliyat ve temel sebze-meyve gibi 100–150 temel üründe fiyat istikrarı sağlanabilecek. Eczane uygulamasında olduğu gibi ülke çapında tek fiyat politikası uygulanacak. Modelin devreye girmesiyle, Türkiye İstatistik Kurumu sepetinde yüzde 24,97’lik paya sahip gıda grubundaki fiyat artışlarının kontrol altına alınması hedefleniyor. Bu planla, gıda maliyetlerinde daha istikrarlı bir tablo amaçlanıyor.

Kaynak: Yeni Şafak’ın aktardığı bilgilere göre planın ayrıntıları bu şekilde ele alınıyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oc7fc36af-9b75-44af-be02-1f41520892de.webp

Cumhur Reyonları Geliyor

Cumhur Reyonlarıyla Fiyat İstikrarı

2026’ya yaklaşık beş ay kaldı. Yıl sonu enflasyon tahminleri de yeni yıl yaklaşırken yeniden gündeme geldi.

Ekonomist Mahfi Eğilmez, X'te dikkat çekici bir paylaşım yaptı. Yıl sonu enflasyon tahminleri konusunda iktisatçıların ikiye bölündüğünü belirtti ve tartışmanın üslubunu eleştirdi; ardından kendi tarafını açıkladı.

TCMB Başkanı Fatih Karahan, üçüncü enflasyon raporunu açıklamıştı. 2025 yıl sonu için hedef yüzde 24 olarak sabit kalırken, tahminlerin yüzde 25–29 aralığında olduğu belirtildi. Bu fark, iktisatçılar arasında büyük tartışmalara yol açtı. Eğilmez, iki grup arasındaki farkı şu şekilde özetledi: birinci grup, hedef ve tahmin oranlarının tutarlı olduğunu savunuyor; ikinci grup ise tutarsız olduklarını düşünüyor; ben ikinci grupla aynı görüşteyim.

Üslup konusundaki eleştirisini sürdüren Eğilmez, şu ifadeleri paylaştı: İlk grup, bazı değerli iktisatçı arkadaşlarının diğer gruplara karşı sert ifadeler kullandığını ve konuyu anlamadıklarını ya da popüler olmakla suçlandıklarını vurguluyorlar. Buna karşılık ikinci gruptakiler pek böyle bir üslup kullanmıyorlar. Herkes fikrini özgürce açıklayabilir; karşı görüşleri eleştirmek de özgürdür; fakat üslup belirleyici olmalıdır. Hakarete varan eleştiriler, bilimle uğraşanlara yakışmıyor.

Kimin haklı olduğu elbette önemli. Haksız çıkarsak kabul eder ve görüşümüzü değiştiririz; bilim budur, tez yanlışsa değiştirilmelidir. Aksi halde bu yaklaşım inanç haline dönüşür.

Dolayısıyla en kıdemli olmam, en bilgili olduğum anlamına gelmez. Hepsi değerli; bu arkadaşlarımıza akıl vermek haddim değildir. Ancak uzun yıllar köşe yazarlığı yapmış biri olarak üslup konusunda bazı tavsiyelerde bulunabileceğimi düşünüyorum:

Kimseye hakaret etmeyin; aksi halde popülizme düşmekle suçladığınız kişilerden daha çok popülizme düşebilirsiniz.
Saygınlığınızı zedeleyecek bir üslup kullanmayın.
Kimseyi ya da kurumu savunmak zorunda değilsiniz; kurumlar kendilerini savunsun.
Bizi insan yapan, anlaşamadığımız insanlara karşı sergilediğimiz yaklaşımdır. Anlaştıklarımızla zaten iyiyiz.
Bu yazıyı yanıtlanması gereken bir tartışma olarak görmeyin; sadece sizden daha deneyimli birinin dostça tavsiyesi olarak kabul edin.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ofa6bcc23-32f1-4a3c-bf44-41e14752fc4a.webp

Enflasyon Tartışmasında Üslup

Yıl Sonu Enflasyon Tahminleri İktisatçıları Birbirine Düşürdü: Mahfi Eğilmez Tarafını Açıkladı

“Döviz yükselecek mi?” Sorusu vatandaşların en merak ettiği sorulardan biri. Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, X hesabından korku yaşayanlara dair iki net haber verdi:

- Zaten sürekli yükseliyor.
- Kontrol etmeye çalıştığımızda sonunda yükseliyor.

Grafikte basitçe gösteriliyor: Dolar geride bıraktığımız 12 ayda birçok para birimine karşı değer kaybetmiş gibi görünse de TL’ye karşı her gün değer kazanıyor. Kontrol çabalarına rağmen. Carry Trade yapanlar TÜFE’ye bakmıyor. “Faizi düşürürken aman kuru elden kaçırmayın” diyorlar. Yani TL değer kazanmıyor, sadece kontrollü şekilde değer kaybettiriliyor. Böylelikle döviz bazında muazzam kazançlar ortaya çıkıyor. Sonuç: Sanayici, ihracatçı, tüccar, esnaf ve vatandaş zor duruma düşüyor. İllüzyon içinde olanlar varsa diye anlatıyorum.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/od4576812-9552-4904-9626-cfe410b36868.webp

Emre Alkin: Döviz Korkusu

Döviz Yükselir mi? Emre Alkin Açıkladı

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması sona erdi.

Yeni KKM hesapları açılamayacak; açılmış hesaplar ise yenilenmeyecek.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) kararı Resmi Gazete'de duyuruldu. Buna göre 23 Ağustos 2025 tarihi itibarıyla KKM hesap açma ve yenileme işlemleri sonlandırılmıştır. Bu tarih öncesinde açılan hesapların vadeleri dolana kadar geçerli olacak; ilgili tebliğler yürürlükten kaldırılacaktır. (YUVAM hesapları hariç)

Bu karar ile KKM’nin TL’ye geçişine ve yenilenmesine ilişkin toplam hedef kaldırılmıştır. Ayrıca zorunlu karşılık faiz ve komisyon düzenlemeleri gözden geçirilmiştir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oc023528a-d811-417c-89e6-654ad0b3d75d.webp

KKM Uygulaması Sona Erdi

Resmi Gazete'de Yayımlandı: Kur Korumalı Mevduat (KKM) Uygulaması Sona Erdi

Malezya'nın para birimini duydun mu?

Ringgit, Malezya'da kullanılan resmi para birimi. Bu içerikte, Ringgit hakkında bilmediklerini keşfedeceksin!

Ringgit'in kısaltmaları RM ve MYR'dir. Fiyat etiketlerinde genelde RM olarak görürsün; uluslararası kodu MYR'dir.

Ringgit kelimesi Malayca'da tırtıklı anlamına gelir. Eskiden kullanılan paraların kenarları tırtıklı olduğundan böyle adlandırılmış. Ringgit'in arkasında zengin bir tarih vardır.

Bank Negara Malaysia, yani Malezya Merkez Bankası, parayı kontrol eder ve basar. Para politikaları bu kurum tarafından belirlenir. Ancak tamamen özgür değil: gerektiğinde müdahalelerde bulunabilirler. Kurlardaki aşırı dalgalanmayı önlemek için merkez bankasının müdahalesi, daha istikrarlı bir para birimi elde etmeye yardımcı olur.

Ringgit'in birçok çeşidi vardır. Madeni paralar: 5 sen, 10 sen, 20 sen, 50 sen. Banknotlar: RM1, RM5, RM10, RM20, RM50, RM100.

Günümüzde kredi kartları yaygın olsa da, Malezya'da nakit hâlâ yoğun olarak kullanılır. Sokak satıcıları, restoranlar ve taksiler çoğunlukla nakit ödemeyi tercih eder.

Ringgit sadece Malezya’da geçerlidir; ülke dışında kullanılmaz. Dışarıda yaşayanlar ya da turistler, paraya ihtiyacı olduğunda Malezya'nın döviz bürolarından veya bankalardan dönüştürme yaparlar.

1997 Asya Mali Krizi sonrası Ringgit sabit kura geçmiş; ardından dalgalı kura dönmüştür. Zaman zaman değer kaybetse de gelişmekte olan bir para birimi olarak görülür ve volatilitesi yatırımcılar için potansiyeli beraberinde getirir.

Güncel kur örneği: 1 Ringgit yaklaşık 9,55 TL (22 Temmuz itibarıyla). Bu, piyasa koşullarına göre değişir; kur güncellenmelidir.

Malezya’ya seyahat planlıyorsan, yanına yeterli Ringgit almak iyi bir fikirdir. Türkiye’den Ringgit temini zor olabilir; en kolay yol, havaalanında veya Malezya’daki döviz bürolarında bozdurmaktır.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o893ef085-b572-4dff-af39-f473f0b152ad.webp

Güney Doğu Asya’nın Yükselen Ülkesi Malezya’nın Para Birimi “Ringgit” Hakkında 10 Bilgi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kur Korumalı Mevduat hesap açma ve yenileme işlemlerinin sonlandırıldığını açıkladı. Bundan böyle KKM hesapları açılmayacak. Resmi Gazete'de yayımlanan kararın ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bir açıklama yaptı.

KKM uygulamasının sona ermesine iktisatçı Mahfi Eğilmez'den de bir yorum geldi. Eğilmez, KKM uygulamasının ülkeyi 60 milyar dolar zararına uğrattığını ileri sürdü. Ünlü iktisatçının yazılı değerlendirmesi, 2021 yılında yükselen enflasyona karşı inatla faizi düşürmeye yönelen yanlış ekonomik yaklaşımının sonucu olarak KKM’nin tarihe karıştığını belirtirken, bu uğurda harcanan 60 milyar doların hesabının hâlâ durduğunu aktardı.

Ayrıca kendi internet sitesinde yayımladığı yazıda Eğilmez, KKM’nin yarattığı ciddi zarara dikkat çekti. Şimdi KKM kalktı ve bundan sonra böyle zarar olmayacak diye düşünülse de durumun sandığı gibi olmadığını belirtti. KKM’yi kaldırabilmek için carry trade yolunun açıldığına işaret etti ve bu yaklaşımın da yeni zararlar doğurabileceğini vurguladı. Eğer carry trade nedeniyle oluşan zararlar da eklenirse toplam zararın 60 milyar doların çok üzerine çıkabileceğini ifade etti. KKM, üç yıl sekiz ay sonra uygulamadan kaldırıldı; ancak benzer yanlışları bir kez daha yapmama konusunda uzun vadeli bir ders çıkarılıp çıkarılmadığı hâlâ tartışmalı.

Resmi açıklamaya göre, zirve seviyesi 3,4 trilyon TL olan KKM bakiyesi, iki yıl süren kesintisiz gerilemenin ardından 15 Ağustos itibarıyla 441 milyar TL’ye (yaklaşık 11 milyar dolar) düştü. Bu düşüş, finansal istikrar açısından önemli bir kazanım olarak sunuldu.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, X hesabından yaptığı açıklamada programın önemli hedeflerinden birinin daha tamamlandığını ve artık yeni hesap açılmayacağını, mevcut hesapların da yenilenmeyeceğini belirtti. Şimşek, KKM’nin sonlanmasıyla finansal istikrarın güçleneceğini vurguladı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o63a10a61-e7ae-4104-8c78-9f2f4927f857.webp

Mahfi Eğilmez’den KKM Tepkisi: “Bu Uğurda 60 Milyar Dolar Heba Edildi”

Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle vatandaşlar et alamıyor.

Türkiye, tarım ve hayvancılık ülkesi olmasına rağmen dünyanın en pahalı etini tüketiyor.
NOW Haber’in aktardığına göre bir kilo etin dünya ortalaması 6.72 dolar iken Türkiye’de bu rakam 17.76 dolara yükselmiş durumda.

Öte yandan uygun fiyatlı et almak için saatlerce kuyrukta bekleyen vatandaşlar, Et ve Süt Kurumu’nun vergi rekortmeni ilan edildiği bu dönemde dikkat çekiyor.

Kaynak: Türkiye tarım ve hayvancılık ülkesi. Ancak Türkiye’den gönderilen tarım ürünlerinin Avrupa ülkelerinin mevzuatlarına uymadığı gerekçesiyle geri gönderildiği iddiaları var. Hayvancılık ise can çekişiyor.

Vatandaşlar pahalılık nedeniyle evine et götüremiyor. NOW Haber’e göre Türkiye’de kırmızı etin fiyatı dünya ortalamasının üzerinde.

İstanbul’da hesaplanan et fiyatları şu şekilde:
- Kuşbaşı: 830 TL
- Kıyma: 730 TL
- Biftek: 930 TL
- Antrikot: 1300 TL
- Pirzola: 1900 TL
- Bonfile: 1700 TL

Kasaptan et alamayanlar için uygun fiyatlı seçenek olarak öne çıkan Et ve Süt Kurumu’nda kuyruklar sürüyor. Bu nedenle Et ve Süt Kurumu “vergi rekortmeni” olarak adlandırılıyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oebd12ef0-584a-4b68-920d-a857b70dca58.webp

Dünyanın En Pahalı Eti Türkiye’de Tüketiliyor: Et ve Süt Kurumu Vergi Rekortmeni Oldu

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell'ın Jackson Hole Ekonomi Politikası Sempozyumu’ndaki konuşması piyasalar üzerinde büyük dalga etkisi yarattı.
Powell, faiz indirimi için bir kapı araladı ve temel görünüm ile değişen risk dengesi hakkında sözler sarf etti. Bu açıklamalar, yatırım dünyasında hareketliliğe yol açtı ve birçok milyarderin servetini adeta katladı.
Dünya gazetesinden Gülben Dikmen'in derlemesine göre, Powell'ın konuşması en zengin 10 kişinin toplam servetini yaklaşık 33 milyar dolar artırdı.
İşte bazı dikkat çekici değişimler:
- Elon Musk: serveti 9.3 milyar dolar artışla 417 milyar dolar
- Larry Ellison: 4.4 milyar dolar artışla 282 milyar dolar
- Mark Zuckerberg: 3.6 milyar dolar artışla 258.8 milyar dolar
- Jeff Bezos: 4.4 milyar dolar artışla 239 milyar dolar
- Larry Page: 3.2 milyar dolar artışla 171.3 milyar dolar
- Sergey Brin: 2.9 milyar dolar artışla 159.4 milyar dolar
- Jensen Huang: 2 milyar dolar artışla 154.2 milyar dolar
- Steve Ballmer: 513 milyon dolar artışla 153 milyar dolar
- Bernard Arnault ailesi: 2.9 milyar dolar artışla 150.9 milyar dolar
- Warren Buffett: 64 milyon dolar artışla 146 milyar dolar

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o51305bf0-2d50-456a-81ff-4802d70eda1a.webp

Powell’ın Tek Cümlesiyle 33 Milyar Dolar Artış: Dünyanın En Zengin 10 İnsanı

Piyasada madeni para miktarı giderek azalıyor. Bunun nedeni ise madeni paranın üretim maliyeti.

Güncel hesaplamaya göre 1 TL’nin maliyeti 4,3 TL’ye ulaştı. Peki madeni paralar nasıl yok oldu?

Sözcü’nün haberine göre yüksek enflasyon bozuk paraların kullanım alanını daralttı ve bu durum 1 TL’nin maliyetinin 4,3 TL’ye çıkmasına yol açtı.

Kutlu Parti Genel Başkan Yardımcıları Hikmet Yılmaz ve Ahmet Erdemli, madeni paranın değerinin maliyetin altında kaldığını savundu. Yılmaz ve Erdemli, 60 TL’lik bir çay ödemesini 1 TL madeni para ile yapmaya kalkınca tablonun çarpıcı biçimde ortaya çıktığını ifade etti.

Parti yöneticileri ise bu durumun 60 TL’lik ödemenin esnafa yaklaşık 102 TL kâr sağladığını gösterdiğini ve vatandaşın elindeki paranın fiilen değerini kaybettiğini, ekonomik sistemin çökme sinyalleri verdiğini belirtti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o90df97ac-d5a4-4caf-8447-a22df4b6cf58.webp

1 TL’nin Maliyeti 4,3 TL Oldu! Madeni Paralar Piyasadan Nasıl Kayboldu?

İngiltere’de yapılan geniş kapsamlı bir anket, çalışanların yapay zekâya dair endişe ve umutlarını gün yüzüne çıkardı.

Çalışan Sendikaları Kongresi (TUC) tarafından 2.600 çalışanının katılımıyla gerçekleştirilen ankette, istihdam içindeki yetişkinlerin yapay zekâya yönelik endişeleri ele alındı.

Ankete katılanların yüzde 51'i, yapay zekânın işlerini elinden alacağı ya da işin yapılış şeklini değiştireceği konusunda endişeli olduğunu belirtti. Bu kaygı, 25-34 yaş arasındaki çalışanlarda yüzde 62'ye çıktı.

Üst düzeyde bir pay da, katılımcıların yüzde 50'sinin şirketlerin değil çalışanların yapay zekâ kullanımında söz sahibi olması gerektiğini savunduğunu ortaya koydu.

TUC’den yapılan açıklama, büyük teknoloji firmalarının yapay zekâ kullanımı nedeniyle işten çıkarmalar yapabileceğine dikkat çekti.

Ülkedeki işsizliğin son dört yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 4,7'ye yükseldiği hatırlatılarak, yapay zekâ araştırma ve geliştirme çalışmalarına kamu bütçesinden milyarlarca sterlin ayrıldığı, ancak çalışanların bu yeni teknolojilere kurban edilmemesi gerektiğinin altı çizildi.

Açıklamada, yapay zekâ kullanımının artmasının eşitsizliğe, çalışma şartlarında kötüleşmeye ve sosyal rahatsızlığa yol açabileceğine dair uyarılar da yer aldı.

TUC Genel Sekreter Yardımcısı Kate Bell, görüşlerini şu sözlerle özetledi: 'Yapay zekânın dönüştürücü potansiyeli var. Doğru şekilde geliştirilirse çalışanlar da bundan fayda görebilir.' Bell, kontrolsüz bir gelişimin yalnızca yapay zekâ geliştiricilerini zenginleştireceğini, çalışanların ise yaşamlarının zorlaşacağını belirtti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oe84b655c-0ae3-4208-8850-edb0a221511e.webp

İngiliz Çalışanlar Yapay Zeka'nın İşleri Ellinden Almasından Endişeli: Yüzde 51'lik Kaygı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Ticaret Bakanlığı arasındaki yakın işbirliğiyle hazırlanan temmuz ayı geçici dış ticaret verileri açıklandı.

GTS kapsamındaki ihracat, geçtiğimiz yılın aynı ayına kıyasla yüzde 11 artışla 24 milyar 938 milyon dolar oldu; ithalat ise yüzde 5,4 yükselişle 31 milyar 383 milyon dolar olarak kayda geçti.

Dış ticaret açığı, Temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11,8 azalarak 6 milyar 444 milyon dolar seviyesine indi.

İhracatın ithalatı karşılama oranı Temmuz 2024’te yüzde 75,5 iken bu Temmuz’da yüzde 79,5 olarak belirlendi.

Ocak–Temmuz döneminde ise ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,1 artışla 156 milyar 317 milyon dolar; ithalat yüzde 6,9 yükselişle 212 milyar 220 milyon dolar oldu. Dış ticaret açığı bu dönemde yüzde 12,2 artışla 55 milyar 903 milyon dolar olarak kayda geçti. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise Ocak–Temmuz 2024 döneminde yüzde 74,9 iken bu yılın aynı döneminde yüzde 73,7’ye geriledi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat Temmuz’da yüzde 12,8 artışla 20 milyar 492 milyon dolardan 23 milyar 108 milyon dolara çıktı. Aynı kalem için ithalat yüzde 7,7 artışla 23 milyar 482 milyon dolardan 25 milyar 289 milyon dolara yükseldi. Bu kalemde dış ticaret açığı 2 milyar 181 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Dış ticaret hacmi Temmuz’da yüzde 10,1 artışla 48 milyar 397 milyon dolar oldu. Enerji ve altın hariç ihracatın ithalatını karşılama oranı ise yüzde 91,4 olarak kayda geçti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o6f335f7d-7250-46fe-8c02-a8dc8a04abab.webp

Türkiye’nin Temmuz Dış Ticareti: İhracat 24 milyar 938 milyon dolar, Dış Ticaret Açığı 6 milyar 444 milyon dolar

TCMB, haftalık para ve banka istatistiklerini açıkladı.

Buna göre, 22 Ağustos itibarıyla Merkez Bankası brüt döviz rezervleri 162 milyon dolar artışla 91 milyar 90 milyon dolara çıktı. Brüt döviz rezervleri, 15 Ağustos'ta 90 milyar 928 milyon dolar seviyesinde bulunuyordu.

Bu dönemde altın rezervleri ise 345 milyon dolar azalışla 85 milyar 582 milyon dolardan 85 milyar 237 milyon dolara indi.

Böylece Merkez Bankasının toplam rezervleri, 22 Ağustos haftasında bir önceki haftaya göre 183 milyon dolar azalışla 176 milyar 510 milyon dolardan 176 milyar 327 milyon dolara geriledi.

TCMB rezervleri, Ocak 2024'ten bu yana şöyle (milyon dolar):

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o713570f8-9be7-489b-9d3d-e2e33828c2ac.webp

TCMB’nin Rezervleri 22 Ağustos itibarıyla 176,3 Milyar Dolar Seviyesinde

ABD Çalışma Bakanlığı'nın açıkladığı haftalık veriler, işsizlik piyasasında şu anda hafif bir iyileşmeyi gösterdi.

- İlk kez işsizlik maaşı başvurusunda bulunanların sayısı, 23 Ağustos haftasında bir önceki haftaya göre 5 bin azalarak 229 bine indi. Piyasa beklentisi 231 bin idi.

- Önceki hafta verisi 235 binden 234 bine revize edildi.

- 4 haftalık hareketli ortalama itibarıyla başvuru sayısı 2 bin 500 artışla 228 bin 500'e çıktı.

- Devam eden başvurular ise 16 Ağustos haftasında 7 bin azalarak 1 milyon 954 bin oldu.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o9094d2e1-6e3e-4a53-b880-88e4d9fd7b8d.webp

ABD'de İşsizlik Maaşı Başvuruları Geriledi: Haftalık Veriler Açıklandı

ABD yönetiminin korumacı politikalarının ekonomiyi olumsuz etkileyebileceği endişeleri sürüyor. Ancak dün açıklanan büyüme verileri bu kaygıları bir nebze olsun hafifletti: ABD ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde yıllıklandırılmış yüzde 3,3 büyüdü. Geçen ay yayımlanan öncü veride yüzde 3 büyüme öngörülmüştü; ilk çeyrekte ise ekonomi yüzde 0,5 daralmıştı.

Analistler, söz konusu verinin ekonominin güçlü kalmaya devam ettiğini gösterdiğini ve uzun süredir gündemde olan resesyon endişelerinin azalmasına katkı sağladığını belirtti.

Diğer yandan, tarifelerin büyümeye karşı oluşturduğu baskı ve enflasyon riskleri sürüyor. Fed'in para politikasını yönlendirmedeki ana gösterge olan çekirdek PCE, çeyreksel bazda yüzde 2,5 artış gösterdi. Bu gelişme, Fed'in gelecek adımları için ipuçları aranırken yakından izleniyor.

Gün içerisinde ayrıca bu göstergenin aylık ve yıllık verileri de takip edilecek. Fed'in enflasyon odaklı göstergesi olarak dikkate aldığı kişisel tüketim harcamaları fiyat endeksiyle ilgili sinyaller, muhtemelen Fed'in gelecek kararlarını şekillendirecek.

Para piyasalarında ise Fed’in eylül ayında yaklaşık yüzde 85 ihtimalle faiz indireceği yönünde fiyatlamalar ağır basıyor; yıl içinde bir kez daha indirimin gelebileceği tahminleri de var. Bu beklentileri destekleyen açıklamalar ise sürüyor. Fed Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller, eylül toplantısında 25 baz puanlık bir indirim desteğini yineledi ve önümüzdeki 3-6 ay içinde ilave indirimler öngördüğünü söyledi.

Bu zirve hareketleriyle Trump yönetiminin Fed Üyesi Lisa Cook’u görevden alma girişimine yönelik gelişmeler de yakından takip ediliyor. Cook davayla karşılık Washington’da dava açtı. Dava dilekçesinde, girişimin “benzeri görülmemiş ve yasa dışı” olduğunun altı çizildi ve gerçekleşmesi halinde Fed tarihinde bir ilke imza atacağı belirtildi. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt ise Trump’ın Cook’u kovmak için yeterli gerekçeye sahip olduğunu savundu.

Dünki veri ve gelişmelerin etkisiyle ABD 10 yıllık tahvil faizi geriledi; yüzde 4,21’e kadar inen endeks, üçüncü işlem gününe taşıdı. Bugünkü işlemlerde ise yüzde 4,22 seviyesinde seyrediyor. Altın fiyatları da Fed’in indirim ihtimallerini destekler nitelikte hareket etti; ons altın dün yüzde 0,6 artışla yaklaşık 3.417 dolara yükseldi. Şu anda ise yaklaşık yüzde 0,2 kayıpla 3.409 dolardan işlem görüyor. Dolar Endeksi dün yüzde 0,3 düşüşle 97,9 seviyesinde kapanış yaptı; şu dakikalarda ise yüzde 0,1 üzerinde 98,0’da bulunuyor. Brent petrol ise yaklaşık yatay bir seyirle 67,5 dolar civarında hareket ediyor.

Öte yandan ABD’de S&P 500 dün rekor kapanış yaptı. S&P 500, Nvidia’nın 27 Temmuz’a kadar olan döneme ait güçlü finansal sonuçlarını geride bırakmasının ardından Nasdaq’ta yüzde 0,53, Dow Jones’ta ise yüzde 0,16’lık kazançlar kaydedildi. Ancak Nvidia’nın New York borsasındaki hisseleri yaklaşık yüzde 1 geriledi. Nvidia’nın toplam gelirleri yıllık bazda yüzde 56 artışla 46,7 milyar dolara yükselirken, net karı yüzde 59 artarak 26,4 milyar dolara çıktı. Veri merkezi gelirleri de yıllık bazda yüzde 56 artışla 41,1 milyar dolara ulaştı; fakat bu rakam bazı beklentileri karşılamadı.

Avrupa’da karışık bir tablo sürüyor. Fransa ve İngiltere’de siyasi gelişmeler yatırımcıların odağında kalmaya devam ederken Almanya’da DAX yatay seyrediyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya’nın Ukrayna’daki saldırılarının ardından azami baskıyı sürdürme mesajını yineledi. Kiev’deki AB Delegasyonu’na yönelik saldırı sonrasında Avro Bölgesi’nde Ağustos ayı güven endeksi aylık bazda 0,5 puan düşüşle 95,2’ye indi.

Asya’da ise karışık bir seyrin hüküm sürdüğü görüldü. Japonya’da Ağustos TÜFE yıllık yüzde 2,6 artışla bekleneni karşılamış olsa da sanayi üretimi Temmuz’da aylık bazda yüzde 1,6 geriledi ve yıllık olarak yüzde 0,9 küçüldü. İşsizlik ise yüzde 2,3 ile tahminlerin altında gerçekleşti. Çin tarafında zayıf büyüme sinyalleri güçlenirken, hükümetin daha fazla teşvik adımı atması bekleniyor. Bu gelişmelerle Japonya’da Nikkei 225 yüzde 0,3, Güney Kore’de Kospi yüzde 0,2 değer kaybederken Çin’de Şanghay Bileşik ve Hong Kong Hang Seng ise sırasıyla yüzde 0,2 ve yüzde 0,6 kazandı.

Türkiye’de BIST 100, günü 11.368,78 puandan tamamladı. BIST 100’ün üzerinde odaklanılan vadeli kontratlar yatay seyretti. Dolar/TL ise dün 41,04 seviyelerinden kapandı; bugün bankalararası piyasada 41,16 civarında işlem görüyor.

Bugün takip edilecek veriler şöyle:
- 09.00 Almanya Temmuz perakende satışlar
- 10.00 Türkiye Temmuz işsizlik oranı
- 10.00 Türkiye Temmuz Hizmet Üretici Fiyat Endeksi
- 10.55 Almanya Ağustos işsizlik oranı
- 15.00 Almanya Ağustos Tüketici Fiyat Endeksi
- 15.30 ABD Temmuz kişisel gelirler ve harcamalar
- 15.30 ABD Temmuz çekirdek Kişisel Tüketim Harcamaları Fiyat Endeksi
- 15.30 ABD Temmuz toptan eşya stokları
- 17.00 ABD Ağustos Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksi

Gündem yoğun, volatilite artabilir. Takipte kalalım.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/odb072956-307a-4a93-aaef-e9d6de168142.webp

Küresel piyasalarda veri gündemi yoğunlaşırken ABD büyümesi umut verici

Fleş haber: Türkiye'de işsizlik oranı, son verilerle 0,4 puanlık bir düşüş kaydederek yüzde 8’e geriledi.

Bu bir sıcak gelişme haberidir. Kısa süre içinde güncellenecek. Güncellemeler için lütfen sayfamızı tekrar ziyaret edin.

Anlık gelişmeleri kaçırmamak için AA uygulamasını akıllı cihazlarınıza (iOS, Android, Windows) kurabilir; ayrıca Twitter’da @AACanli hesabını takip edebilirsiniz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ofe36eee7-ef09-487e-838f-8b19d2b67285.webp

Türkiye'de İşsizlik Oranı 0,4 Puan Düşüşle %8'e Geriledi

Bu hafta yatırım araçlarında hareketli bir tablo ortaya çıktı.

BIST 100 endeksi, en düşük 11.262,82 puana, en yüksek 11.605,30 puana çıktıktan sonra haftayı önceki hafta kapanışının yüzde 0,74 altında 11.288,05 puandan tamamladı.

Kapalıçarşı'da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 3,20 artışla 4.537 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 3,17 yükselişle 30.651 liraya çıktı. Geçen hafta sonu 7.365 lira olan çeyrek altının satış fiyatı yüzde 3,19 artarak 7.600 liraya yükseldi.

Bu hafta ABD doları yüzde 0,33 artışla 41,1510 liraya, avro yüzde 0,74 yükselişle 48,0230 liraya çıktı.

Yatırım fonları bu hafta yüzde 0,76, emeklilik fonları yüzde 0,65 değer kazandı.

Kategorilere göre bakıldığında, yatırım fonları arasında en çok kazandıranlar yüzde 2,16 ile \"kıymetli maden\" fonları oldu.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o7bc577d8-b999-4c3d-b8d9-b3704bce5330.webp

Bu Haftanın Yatırım Araçları: BIST 100, Altın ve Dövizde Gidişat

Almanya’da işsizlik Ağustos ayında 3 milyon sınırını aştı.
Federal İş Ajansı’nın (BA) açıkladığı verilere göre, işsiz sayısı Temmuz’a kıyasla 46 bin artarak 3 milyon 25 bine yükseldi.
İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık artışla yüzde 6,4’e çıktı.
Temmuz’da işsiz sayısı 2 milyon 979 bin olarak kaydedilmişti.
Böylece Ağustos’ta işsizlik, Şubat 2015’ten bu yana ilk kez 3 milyon sınırının üzerine çıktı.
Uzmanlar, yaz tatili nedeniyle her yıl olduğu gibi bu yıl da işsizlikte artış görüldüğünü belirtiyor; fakat rakamların son 15 yılın en yüksek seviyesinde olduğuna dikkat çekiyor.

Almanya genelinde en yüksek işsizlik oranı Bremen’de yüzde 11,8 ve Berlin’de yüzde 10,5 olarak ölçüldü.
En düşük oranlar ise Güney Almanya’da; Bavyera’da yüzde 4,2 ve Baden-Württemberg’te yüzde 4,7 seviyesinde kaldı.

Federal İş Ajansı Başkanı Andrea Nahles, işsizlikteki artışın yaz tatili etkisiyle beklendiğini belirterek, “Ekonomide son yıllardaki durgunluğun izleri sürüyor. Ancak ilk kez istikrar işaretleri görmeye başladık” dedi.

İş Piyasası ve Meslek Araştırmaları Enstitüsü (IAB) de önümüzdeki aylara ilişkin daha iyimser bir tablo çizdi. Kurumun “İş Piyasası Barometresi” araştırmasına göre, işsizliğin artışının durması ve istihdamda yeniden canlanma bekleniyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o48cec366-fe7a-40ea-b6c4-7e16d4a65325.webp

Almanya’da İşsizlik Ağustos’ta 3 Milyon Sınırını Aştı

ABD Başkanı Donald Trump, Truth Social hesabından paylaştığı bir mektupla FED Yönetim Kurulu Üyesi Lisa Cook'u görevden aldığını açıkladı. Kararın FED'in 111 yıllık tarihinde bir ilke olduğu belirtiliyor ve bu adımın dolara güveni sarsarak piyasaları etkileyebileceği endişesi var.

Trump, mektubunda Cook'u 'aldatıcı ve suç nitelikli mortgage anlaşmaları yapmakla' suçladı.

Cook ise kendisini görevden alma yetkisinin olmadığını savundu: 'İstifa etmeyeceğim. 2022'den bu yana Amerikan ekonomisine katkı sunmaya devam edeceğim.'

FED'den henüz resmi bir açıklama gelmedi. Kararın kuruldaki bu ilk uygulamayla sonuçlandığı, ABD medyasında da geniş yer buldu ve bu adım hukuki tartışmalara yol açabilir.

Trump, Cook'un iki hafta arayla Michigan ve Georgia'daki farklı mülkler için 'birincil/asıl ikametgah' taahhüdünde bulunduğunu öne sürdü; asıl ikametgah gösterilen yerlerdeki kredilerde daha düşük faiz uygulanıyor.

Cook, bu iddiaların FED'deki görevine başlamasından önceki bir mortgage başvurusuyla ilgili olduğunu belirtti.

Lisa Cook, 2022'de göreve getirildiğinde FED'in yönetim kurulundaki ilk Afrikalı Amerikan kadın olmuştu. Görevinin bu şekilde sona erdirilmesi, küresel piyasalarda dalgalanmalara yol açtı. Asya'da dolar güçlü para birimleri karşısında değer kaybetti. Yatırımcılar, yerine atanacak ismin faiz indirimi yönünde baskıyı artıracağını düşünmeye başladı.

Son dönemde Donald Trump, FED Başkanı Jerome Powell üzerinde de faiz indirme baskısını artırıyor ve Powell'ı görevden alma ihtimali üzerine sözler dile getiriyordu.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o22132991-5596-4cbc-9f36-3de461938c58.webp

Trump, FED Yöneticisi Lisa Cook’u Görevden Aldı; Cook İstifa Etmeyi Reddediyor

TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, "Hurda araç yasası bir an önce gündeme gelmeli." Bu çağrı, yüksek enflasyon ve piyasalara canlanma ihtiyacıyla birleştiğinde düzenlemenin ne kadar hayati olduğunu gösteriyor.

Geçmiş yıllarda uygulanılan hurda araç alımları benzeri bir modelin şu dönemde de işe yarayacağını belirten Palandöken, bu atılımın ekonomiye, doğaya ve insanlara sağlayacağı faydalara dikkat çekti.

Trafikte toplam 32 milyon 600 bin araç bulunduğunu belirten Palandöken, bunların yaklaşık 10 milyona yakınının ülkemizde üretilmiş veya yerli araçlar olduğunu kaydetti. Ayrıca 8 milyon aracın 20 yaşını geçtiğini ve hurdalık durumda beklediğini vurguladı. Bu nedenle hurda araçların toplanması ve ithalatın azaltılması için somut adımlar atılmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

Şu anda yılda yaklaşık 20 milyon ton hurda ithal edildiğini söyleyen Palandöken, 2018’deki son hurda teşvik kanununun 16 yaş ve üzeri araçları kapsadığını hatırlattı. 16–20 yaş arası 2,6 milyon, 21 yaş üzeri ise yaklaşık 5 milyon araç bu teşvikten faydalanmıştı ve toplam 7,7 milyon araç bu kapsamda işlem görmüştü.

Hurda araçların tamamının artık daha güvenli ve konforlu teknolojilere sahip olan yeni araçlara dönüşmesinin şart olduğuna değinen Palandöken, bunun aynı zamanda çevreyi kirleten ve aşırı tüketimi tetikleyen eski araçların yerine daha sürdürülebilir bir tablo yaratacağını ifade etti. Ülkeye kazandıracağı ekonomik faydanın da göz ardı edilemeyeceğini belirtti.

Halihazırda yüksek oranda ithal edilen hurda miktarını azaltmanın, yerli üretimi ve istihdamı canlandırmanın ve enerjiyi daha verimli kullanan araçların piyasaya girmesinin mümkün olduğuna dikkat çekti.

Aracını yenilemek isteyenler için cazip kredi alternatifleri de sunulmalı. Faiz oranlarının düşük tutulmasıyla vatandaşların yeni araç alımları ekonomiye canlılık katacak, piyasaya yeni modeller gelecek ve yollarımız daha güvenli hale gelecek. Eski araçların parça maliyetlerinin yüksekliği dikkate alındığında, yeni araçlar hem güvenlik hem de tasarruf açısından avantaj sağlayacaktır.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o009ce822-26e6-4ce0-87b8-6ad67f935741.webp

TESK Başkanı Palandöken: Hurda araç yasası bir an önce gündeme gelmeli

TÜİK'ten açıklama geldi: Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH), 2025 yılının ikinci çeyreğinde yıllık bazda yüzde 4,8 büyüdü.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH, geçen çeyreğe göre yüzde 1,6 yükseldi.
Takvim etkisinden arındırılmış GSYH ise, 2025 yılı ikinci çeyreğinde önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4,6 artış gösterdi.

GSYH’nin üretim yöntemiyle hesaplanan tahmini cari fiyatlarla değeri 14 trilyon 578 milyar 556 milyon lira oldu; bu dönemde üretim yöntemiyle GSYH tahmini, cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 43,7 artış gösterdi. GSYH'nin ikinci çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 377 milyar 622 milyon olarak gerçekleşti.

Bu dönemde sektörler itibarıyla en güçlü artışlar: inşaat sektörünün toplam katma değeri yüzde 10,9 yükseldi; bilgi ve iletişim yüzde 7,1; sanayi yüzde 6,1; ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetleri yüzde 5,6; mesleki, idari ve destek hizmetleri yüzde 5,4; ürün üzerindeki vergiler eksi sübvansiyonlar yüzde 3,0; finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 2,6; gayrimenkul faaliyetleri yüzde 2,6; diğer hizmetler yüzde 2,1. Tarım sektörü yüzde 3,5 büyüme kaydedildi. Kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmetler ise yüzde 1,2 geriledi.

Hanehalkı nihai tüketim harcamaları, ikinci çeyrekte zincirlenmiş hacimde yüzde 5,1 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 5,2 azaldı; gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 8,8 yükseldi.

Mal ve hizmet ihracatı zincirlenmiş hacimde yüzde 1,7 artarken, ithalat yüzde 8,8 yükseldi.

İşgücü ödemleri yıllık bazda yüzde 42,0 artış gösterdi. Net işletme artığı/karma gelir ise yüzde 46,3 oranında yükseldi.

İşgücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payı yüzde 38,4 olurken, net işletme artığı/karma gelir payı yüzde 40,2 olarak gerçekleşti. Geçen yılın ikinci çeyreğinde bu paylar sırasıyla yüzde 38,8 ve yüzde 39,5 idi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob7a5e485-b733-4f19-a251-4cbed543a4de.webp

TÜİK'e göre ekonomi ikinci çeyrekte yüzde 4,8 büyüdü

Yüzyılların mirasıyla Orta Asya'da kök salan Buhara Emirliği, Kokand ve Hive hanlıklarının izlerini taşıyan Özbekistan, 1991'de bağımsızlık yolunda tarihi bir adım attı. 31 Ağustos 1991'de Özbekistan Yüksek Konseyi Devlet Bağımsızlığı Yasası'nı kabul etti ve 1 Eylül'ü Bağımsızlık Günü olarak kutlama kararı aldı.

Sovyetler Birliği çökerken bağımsızlığını kazanan Özbekistan, pamuk kokan geleneksel tarımdan ekonomik çeşitliliğe yönelmeye başladı. Otomotivden tekstile, gıdadan kimya ve madene kadar birçok sektörde güçlü atılımlar gerçekleştirildi. Pamuk üretiminde geleneksel yönelim değişti; ithaleden ihracata dönüş sağlandı ve tekstilde büyük yatırımlar yapıldı. İlk yıllarda tekstil ürünleri ithal eden ülke olarak adını duyurdu.

Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'ın 27 yıl süren yönetimi altında ekonomi daha çok kapalı kaldı. Dış politika Rusya, Çin ve ABD ile mesafeli bir denge izledi; komşu ülkelerle sınır sorunu dahil bazı zorluklar yaşandı.

Kerimov'un Eylül 2016'da hayatını kaybetmesinin ardından cumhurbaşkanı seçilen Şevket Mirziyoyev, ekonomik reformlar, diplomasideki açıklık politikası ve iyi komşuluk ilişkileriyle yeni bir dönemi başlattı. Göreve geldiği ilk günlerden itibaren dış politikada aktif diplomasi izleyen Mirziyoyev, komşularla gerilimi azaltmaya ve sınır sorunlarını çözmeye odaklandı.

Eski Kerimov döneminde, 2001'de yapılan Türkçe Konuşan Devletler Devlet Başkanları Zirvesi'ne meclis başkanı düzeyinde katılım sağlayan Özbekistan, Mirziyoyev ile birlikte Türk Konseyi'ne yeniden ilgi gösterdi ve 2018 Bişkek'teki toplantıya cumhurbaşkanı düzeyinde katılım gerçekleştirdi. Özbekistan 2019'da Konseye üye oldu ve 2022'de yeniden yapılandırılan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Devlet Başkanları Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı.

Mirziyoyev döneminde Özbekistan, bölgeyle tüm sınırlarını kapsayan bir ortaklık vizyonuyla komşularla güven ortamını güçlendirdi ve Orta Asya Devlet Başkanları İstişare Konseyi'nin kurulmasına öncülük etti.

Sahip olduğu genç işgücü ve doğal kaynaklar sayesinde son 10 yılda yıllık ortalama yüzde 6-8 büyüyen Özbekistan'ın GSYH'si bağımsızlık yıllarında 6 kattan fazla artış gösterdi. 1990’da GSYH’si 17,7 milyar dolar olan ülke, 2024’te 115 milyar dolar seviyesine ulaştı ve 2025 yılında 130 milyar dolara çıkması hedefleniyor.

Özbekistan, 364,5 tonla dünyadaki en çok altın rezervine sahip ülkeler arasına girerken 2024’te yaklaşık 120 ton altın üreterek en çok altın çıkaran 10 ülke arasına girdi. Uranyum rezervleri açısından dünyada 11'inci, üretimde ise 7'nci sırada olan ülkede bir yılda yaklaşık 4 ton uranyum elde ediliyor. Dünyanın en çok pamuk üreten ülkelerinden olan Özbekistan’da yıllık ortalama 3 milyon ton ham pamuk üretiliyor; 2020’den itibaren pamuk ihraç edilmiyor ve ham pamuk fabrikalarda işleniyor.

Son yıllarda şeffaflık politikaları, yatırım ortamı ve turizme odaklanma sayesinde Özbekistan, 100’e yakın ülkeye vize kolaylıkları sunuyor. Turizm ve yatırım rakamları önemli ölçüde artarken, 2016’da yaklaşık 4 milyar dolar olan yabancı yatırım 2024’te 34 milyar dolara yükseldi. Turizmde de 2 milyondan fazla ziyaretçi 2024’te 7 milyonu aştı.

Bağımsızlığını 31 Ağustos 1991’de ilan eden Özbekistan ile bağımsızlık kararını 16 Aralık 1991’de tanıyan ilk ülke olan Türkiye arasındaki diplomatik ilişkiler 4 Mart 1992'de tesis edildi. 33. yılı 4 Mart 2025’te kutlandı. Türkiye ilk büyükelçiliğini Taşkent'te açtı; Türkiye’nin Taşkent Büyükelçiliği Nisan 1992’de, Özbekistan’ın Ankara Büyükelçiliği ise Ocak 1993’te faaliyete geçti.

İlişkiler, 2016 sonrası ivmelenen ekonomik ve savunma alanlarındaki iş birliğiyle hız kazandı. Erdoğan’ın Semerkant ziyaretiyle başlayan yeni dönemde Özbekistan’ın Mirziyoyev ile kurduğu yakın dostluk ve siyasi irade, iki ülkeyi stratejik ortaklık seviyesine taşıdı. 2018’de Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kuruldu; 2020, 2022 ve 2024’te üst düzey toplantılar Ankara ve Taşkent'te gerçekleştirildi.

İş dünyası için de yeni kapılar aralandı: 2016’da 1,242 milyar dolar olan ticaret hacmi 2020’de 2,1 milyar, 2023’te 3,1 milyar ve 2024’te 3,3 milyar dolara çıktı. Hedefler 5 milyar, hatta 10 milyar dolar seviyelerini işaret ediyor.

Türkiye ile Özbekistan arasındaki ticaret ilişkileri 2016 öncesi en çok paya sahip olan Türkiye’nin payını düşürmüş olsa da 2024 itibarıyla Türkiye yüzde 5 payla Özbekistan’ın dördüncü büyük ticari ortağı konumunda. Türkiye ayrıca Özbekistan’da en çok şirket kuran ülkeler arasında da ilk sıralarda yer aldı.

Mirziyoyev’in göreve gelmesinin ardından Türk iş insanları tarafından uzun yıllar dile getirilen sorunlardan vize konusunda önemli adımlar atıldı. 2017’de Türk vatandaşlarına üç gün içinde vize verilmesini öngören kararnameyi imzalayan Özbek hükümeti, 2018’de Türk vatandaşlarına 30 günlük vize muafiyeti tanıdı. Böylece iki ülke vatandaşları arasında ziyaretler arttı; 2016’da yaklaşık 150 bin olan Özbek vatandaşlarının Türkiye’ye gidişi son yıllarda 500 bine yaklaştı.

İki ülke arasında 2016’ya kadar haftada beş kez yapılan tarifeli uçak seferleri son yıllarda önemli ölçüde arttı. Taşkent-İstanbul hattının ötesinde Ankara, İzmir ve Trabzon ile Semerkant, Buhara, Ürgenç, Namangan ve Fergana gibi şehirler arasında da uçuşlar başladı. Günümüzde Özbekistan ile Türkiye arasında haftada yaklaşık 100 tarifeli uçuş gerçekleştiriliyor.

Eğitim alanındaki iş birlikleri giderek güçleniyor. Yunus Emre Enstitüsü'nün Taşkent'te Alişir Nevai Üniversitesi bünyesinde açılması için protokol imzalandı; ayrıca Taşkent'te Uluslararası Türk Devletleri Üniversitesi'nin kurulması planlandı. Üniversite 2025-2026 eğitim yılında mühendislik, inşaat, lojistik, bilgi teknolojileri, sağlık, ziraat ve gıda gibi bölümlerde eğitim verecek.

Şu anda Özbekistan'da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Taşkent Şubesi, Buhara'da Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) İbn-i Sina Tıp Fakültesi ve İbn-i Sina Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Taşkent'te SBU Hemşirelik Akademisi gibi kurumlar bulunuyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o428d49b3-e6d3-496c-90a4-42fbd7d40381.webp

Özbekistan Bağımsızlığının 34. Yılını Kutluyor: Yeni Bir Dönem

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2025 yılı ikinci çeyrek büyüme verilerini değerlendirirken takvim ve düşük baz etkilerinin katkısıyla yıllık büyümeyi destekleyen dezenflasyon sürecinin sürmesini ve uygulanan programın başarısını net biçimde ortaya koyduğunu söyledi.

TÜİK'in paylaştığı veriler ışığında, milli gelir serilerinde uyumlaştırılmış Avrupa Revizyon Politikası çerçevesinde yapılan revizyonun veri kaynaklarının iyileştirilmesi, hesaplama yöntemlerinin güncellenmesi ve kapsamdaki değişiklikler nedeniyle köklü bir değişikliğe yol açmadığı ifade edildi.

Türkiye ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 4,8 büyüdü; mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış çeyreklik büyüme yüzde 1,6 olarak kaydedildi. Böylece yılın ilk yarısında yıllık büyüme yüzde 3,6 oldu ve milli gelir yaklaşık 1,5 trilyon dolara yaklaştı.

Programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz ifadesiyle Şimşek şu notları paylaştı: İkinci çeyrekte takvim ve düşük baz etkileriyle birlikte büyümeyi destekleyen dezenflasyon süreci programın başarısını net gösteriyor. Üretim tarafında zirai dona bağlı daralmanın etkisi dışındaki tüm sektörlerde katma değer arttı. İmalat sanayimiz, son 12 çeyreğin en yüksek performansını sergiledi. Bu dönemde yüksek teknolojili üretimdeki yıllık yüzde 40’lık büyüme, nitelik açısından da önemli bir gelişmedir. Tüketim ile yatırımın dengeli seyri devam ediyor.

İhracat, küresel zorluklara rağmen artarken öne çekilen ithalat talebi ve üretimdeki güçlü artışın etkisiyle net dış talebin büyümeye katkısı negatif kaldı. Cari açığın milli gelire oranı ikinci çeyrek itibarıyla yıllık yüzde 1,3 ile sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etti. Önümüzdeki dönemde finansal koşulların daha elverişli hale gelmesi ve küresel ticarette belirsizliklerin azalmasıyla büyümenin kademeli olarak potansiyel seviyesine ulaşmasını öngörüyoruz.

Orta Vadeli Programı’mızı (OVP) 2026-2028 dönemini kapsayacak şekilde çok yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Güçlü politika eş güdümüyle fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayarak vatandaşlarımızın refahını daha da artırmak için programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz.

X sosyal medya paylaşımında da küresel koşullara rağmen ekonominin istikrarlı büyümeye devam ettiğini ve enflasyonun düşmeye devam ettiğini belirten Şimşek, uygulanan programla hedeflere emin adımlarla ilerlediğini vurguladı. 2025 yılının ikinci çeyreğinde büyümenin takvim ve düşük baz etkilerinin de katkısıyla yıllık yüzde 4,8 gerçekleştiğini kaydeden Şimşek şu gözlemleri paylaştı: İmalat sanayi yüksek teknolojili üretimdeki güçlü artışın desteğiyle 12 çeyreğin en iyi performansını sergiledi. Tüketim ve yatırım dengeli seyrini sürdürdü. Ticaret ortaklarının yaklaşık yüzde 2 ile görece düşük büyümesine ve öne çekilen talebe rağmen cari açığın milli gelire oranı yıllık yüzde 1,3 ile sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etti. Programımızın nihai hedefi olan kalıcı refah artışında önemli bir eşiğe yaklaştık; Dünya Bankası sınıflamasına göre 2025 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna girme ihtimali arttı. Önümüzdeki dönemde finansal koşulların daha elverişli hale gelmesi ve küresel belirsizliklerin azalmasıyla büyümenin kademeli olarak potansiyeline yakınsamasını bekliyoruz. Kazanımlarımızı daha da ileriye taşıyacak Orta Vadeli Programımızı (2026-28) yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyüme hedeflerimiz doğrultusunda programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o7032ec98-5a30-4eb7-889a-248f19b40179.webp

Bakan Şimşek: İkinci Çeyrek Büyümesi, Uyguladığımız Programın Başarısını Net Gösteriyor

4 Eylül 2025 tarihinde başlattığı saha programlarıyla İYİ Parti sahaya çıktı.

Resmi açıklamaya göre yaklaşık 150 kişilik parti heyeti, 21 grup halinde farklı illeri ziyaret ederek, 'Terörsüz Türkiye ambalajıyla pazarlanan sürecin gerçek yüzünü' anlatacak.

Heyet, Parti Başkanlık Divanı Üyeleri, milletvekilleri, Genel İdare Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu üyeleri ile Genel Başkan Başdanışmanları ve danışmanlarından oluşuyor.

Gündemde ekonomi başta olmak üzere ülke genelinde yaşanan diğer sorunlar da yer alacak. Bu kapsamda sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve sendikalar ziyaret edilecek.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o10b23fe3-2fce-4da2-beab-bc54a33f7a7c.webp

İYİ Parti’nin saha programları başladı: Terörsüz Türkiye ambalajıyla pazarlanan sürecin gerçek yüzü anlatılacak

Wall Street Journal (WSJ) ile NORC Halkla İlişkiler Araştırma Merkezi'nin ortak yürüttüğü bir ankette, 1527 Amerikalıya ekonomiyle gelecek hakkında sorular yöneltildi.

Son 15 yılın en yüksek oranında sonuçlar, katılımcıların neredeyse %70’inin 'Çalışanın mutlaka başarılı olacağı' mesajını veren Amerikan Rüyası’na artık inanmadığını gösterdi.

Gelecek neslin yaşam standardını iyileştirme şansına dair olumlu görüşler, %25’e kadar geriledi; bu, 1987’den bu yana yapılan anketlerde görülen en düşük rakam oldu.

Ankete göre katılımcıların dörtte üçünden fazlası, gelecek neslin kendilerinden daha iyi bir yaşam süreceğine güven duymadı.

Ankette ekonomiye yönelik 'kötümserlik', siyasi ayrımın ötesinde bir tabloya işaret ediyor: Demokratların yaklaşık %90’ı ve Cumhuriyetçilerin yaklaşık %55’i kendi ve çocukları için olumsuz bakış açısına sahip.

Cinsiyetler arasında da olumsuz eğilim hâkim; kadın ve erkeklerin çoğu bu yönde düşünürken, gelir düzeyi farkı da bu tabloyu değiştirmedi.

Öte yandan, geçen yıla göre %38 artışla mevcut ekonomiyle ilgili olumlu görüşler %44 olarak kaydedildi.

Stanford Üniversitesi ekonomi profesörü Neale Mahoney, bu durumu 'üzücü' olarak nitelendiriyor ve ekliyor: 'Ülke olarak en büyük güçlerimizden biri sonu gelmeyen iyimserliğimiz.'

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o24b43d87-0305-439c-b67f-e32bd50a4730.webp

“ekonomi” ile ilgili sonuçlar