Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yarın Ağustos ayı enflasyon verilerini açıklayacak. TCMB Başkanı Fatih Karahan, yıl sonu enflasyon tahminlerini yüzde 24 olarak koruduklarını ifade etmişti.

TÜİK açıklaması yarın saat 10.00'da gelecek. TÜFE, Temmuz'da aylık yüzde 2,06 artış gösterirken yıllık yüzde 33,52 seviyesinde gerçekleşti. Haziran ayında ise aylık enflasyon yüzde 1,37, yıllık enflasyon yüzde 35,05 olarak kaydedildi. Bu dönemde yıllık enflasyon bir önceki aya kıyasla 0,36 puan geriledi.

TCMB'nin yayımladığı piyasa katılımcıları anketine göre yıl sonu tüketici enflasyonu beklentisi yüzde 29,69 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi önceki yüzde 23,39'dan yüzde 22,84'e geriledi. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise önceki yüzde 17,08'den yüzde 16,92 olarak kayda geçti.

TCMB Başkanı Fatih Karahan, geçtiğimiz günlerde üçüncü Enflasyon Raporu’nun tanıtımını yaparken para politikası ve enflasyon görünümüne ilişkin açıklamalarda bulundu. Karahan, Önceki raporlarda 2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan yüzde 24 değerini 2025 yılı ara hedefimiz olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon ara hedeflerimizi sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 olarak belirledik.

İkinci raporda, 2025 için enflasyon tahmini yüzde 24, 2026 sonu için yüzde 12, 2027 sonu için ise yüzde 8 olarak açıklanmıştı.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre İstanbul'da Ağustos ayında perakende fiyat hareketlerini gösteren İTO İstanbul Tüketici Fiyat Endeksi aylık artışı yüzde 1,84 olurken, yıllık enflasyon yüzde 40,83 olarak gerçekleşti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o76ff42ea-d560-4e32-9212-2decc2a79038.webp

TÜİK Yarın Ağustos Ayı Enflasyonunu Açıklayacak: Piyasalar Anketleri ve Raporlar Takipte

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2025 yılı ikinci çeyrek büyüme verilerini değerlendirirken takvim ve düşük baz etkilerinin katkısıyla yıllık büyümeyi destekleyen dezenflasyon sürecinin sürmesini ve uygulanan programın başarısını net biçimde ortaya koyduğunu söyledi.

TÜİK'in paylaştığı veriler ışığında, milli gelir serilerinde uyumlaştırılmış Avrupa Revizyon Politikası çerçevesinde yapılan revizyonun veri kaynaklarının iyileştirilmesi, hesaplama yöntemlerinin güncellenmesi ve kapsamdaki değişiklikler nedeniyle köklü bir değişikliğe yol açmadığı ifade edildi.

Türkiye ekonomisi bu yılın ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 4,8 büyüdü; mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış çeyreklik büyüme yüzde 1,6 olarak kaydedildi. Böylece yılın ilk yarısında yıllık büyüme yüzde 3,6 oldu ve milli gelir yaklaşık 1,5 trilyon dolara yaklaştı.

Programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz ifadesiyle Şimşek şu notları paylaştı: İkinci çeyrekte takvim ve düşük baz etkileriyle birlikte büyümeyi destekleyen dezenflasyon süreci programın başarısını net gösteriyor. Üretim tarafında zirai dona bağlı daralmanın etkisi dışındaki tüm sektörlerde katma değer arttı. İmalat sanayimiz, son 12 çeyreğin en yüksek performansını sergiledi. Bu dönemde yüksek teknolojili üretimdeki yıllık yüzde 40’lık büyüme, nitelik açısından da önemli bir gelişmedir. Tüketim ile yatırımın dengeli seyri devam ediyor.

İhracat, küresel zorluklara rağmen artarken öne çekilen ithalat talebi ve üretimdeki güçlü artışın etkisiyle net dış talebin büyümeye katkısı negatif kaldı. Cari açığın milli gelire oranı ikinci çeyrek itibarıyla yıllık yüzde 1,3 ile sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etti. Önümüzdeki dönemde finansal koşulların daha elverişli hale gelmesi ve küresel ticarette belirsizliklerin azalmasıyla büyümenin kademeli olarak potansiyel seviyesine ulaşmasını öngörüyoruz.

Orta Vadeli Programı’mızı (OVP) 2026-2028 dönemini kapsayacak şekilde çok yakında kamuoyuyla paylaşacağız. Güçlü politika eş güdümüyle fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayarak vatandaşlarımızın refahını daha da artırmak için programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz.

X sosyal medya paylaşımında da küresel koşullara rağmen ekonominin istikrarlı büyümeye devam ettiğini ve enflasyonun düşmeye devam ettiğini belirten Şimşek, uygulanan programla hedeflere emin adımlarla ilerlediğini vurguladı. 2025 yılının ikinci çeyreğinde büyümenin takvim ve düşük baz etkilerinin de katkısıyla yıllık yüzde 4,8 gerçekleştiğini kaydeden Şimşek şu gözlemleri paylaştı: İmalat sanayi yüksek teknolojili üretimdeki güçlü artışın desteğiyle 12 çeyreğin en iyi performansını sergiledi. Tüketim ve yatırım dengeli seyrini sürdürdü. Ticaret ortaklarının yaklaşık yüzde 2 ile görece düşük büyümesine ve öne çekilen talebe rağmen cari açığın milli gelire oranı yıllık yüzde 1,3 ile sürdürülebilir seviyelerde kalmaya devam etti. Programımızın nihai hedefi olan kalıcı refah artışında önemli bir eşiğe yaklaştık; Dünya Bankası sınıflamasına göre 2025 yılında yüksek gelirli ülkeler grubuna girme ihtimali arttı. Önümüzdeki dönemde finansal koşulların daha elverişli hale gelmesi ve küresel belirsizliklerin azalmasıyla büyümenin kademeli olarak potansiyeline yakınsamasını bekliyoruz. Kazanımlarımızı daha da ileriye taşıyacak Orta Vadeli Programımızı (2026-28) yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyüme hedeflerimiz doğrultusunda programımızı kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o7032ec98-5a30-4eb7-889a-248f19b40179.webp

Bakan Şimşek: İkinci Çeyrek Büyümesi, Uyguladığımız Programın Başarısını Net Gösteriyor

Dünya ekonomisinde enflasyonla mücadele sürerken, merkez bankalarının yaklaşan kararları küresel ekonomik seyri yeniden şekillendirecek. AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, ABD’nin gümrük tarifelerinin yarattığı belirsizlikler ve Fed’in izleyeceği yol haritası, para politikası gündeminin en kritik başlıklarından biri olarak öne çıkıyor.

Eylül ayında merkez bankaları yoğun bir mesaiye hazırlanıyor. Fed’in yanı sıra Avrupa Merkez Bankası (ECB), İngiltere Merkez Bankası (BoE), Japonya Merkez Bankası (BoJ) ve Avustralya Merkez Bankası (RBA) gibi büyük oyuncuların kararları global piyasalara yön verecek.

ABD tarafında, korumacı ticaret politikasına bağlı enflasyon risklerindeki artış, merkez bankasının karar sürecini zorlaştırsa da piyasalarda Fed’in 9 ayın ardından ilk faiz indirimine gitmesi yönünde beklentileri güçlendiriyor. Fed’in son toplantısında politika faizi sabit tutulmuş ve enflasyonun biraz daha yüksek seyretmesi öngörülmüştü. FOMC üyelerinden Michelle Bowman ve Christopher Waller, toplantıda 25 baz puanlık bir indirimi savunmuşlardı.

Fed Başkanı Jerome Powell ise ağustos ayında Jackson Hole’da faiz indirimine işaret etmişti. Analistler, bazı üyelerin güvercin tutumları ve merkez bankalarından gelen sinyallerin, eylül ayında 25 baz puanlık indirime yönelik ihtimali güçlendirdiğini belirtiyor. Bu adım, hükümetin Fed üzerindeki baskısını da bir miktar hafifletebilir.

Piyasalar, 17 Eylül’de yapılacak toplantıda Fed’in politika faizini 25 bp düşürerek %4,00–%4,25 aralığına çekmesini yüzde 87 ihtimalle fiyatlıyor.

Öte yandan, 3 Eylül’de yayımlanacak Bej Kitap raporu, ABD ekonomisindeki mevcut duruma ilişkin merkez bankası içi görünümü yatırımcılar tarafından yakından izlenecek.

Japonya’da BoJ, Temmuz’daki toplantıda politika faizini oy birliğiyle %0,50’de sabit tutmuştu. BoJ’un Eylül toplantısında da değişiklik yapması zor görünse de yıl sonuna kadar politika faizinde 25 baz puanlık bir artış ihtimali konuşuluyor. BoJ’un enflasyon öngörüleri yükselmiş durumda: 2025 için %2,2’den %2,7’ye, 2026 için %1,7’den %1,8’e ve 2029 için %1,9’dan %2,0’ya yükseltilen tahminler dikkat çekiyor.

Avrupa tarafında ise bölgesel imalat sanayi aktivitesi ve büyüme riskleri sürüyor. ECB, 24 Temmuz’da küresel belirsizliklere vurgu yaparak politika faizini sabit tutarken, BoE 25 baz puanlık indirimi ile %4 seviyesine çekti. Piyasaların beklentisi, 11 Eylül’de ECB’nin ve 18 Eylül’de BoE’nin faiz kararlarının da sabit kalması yönünde.

İsviçre Merkez Bankası (SNB) için de karar dönemi yaklaşıyor; ekonomistler 25 Eylül’deki toplantıda politka faizinin nötr seviyede sabit kalmasını bekliyor. Avustralya’da ise RBA, Ağustos’ta 25 bp’lik indirimi gerçekleştirerek faizi %3,60’a çekti. Temmuz itibarıyla süren gevşeme döngüsünün devam edeceği sinyalleri veren RBA’nın, 30 Eylül toplantısında da benzer bir adım atması bekleniyor. Böylece yıl başından bu yana toplam 75 bp’lik indirime gidilmiş olacak ve Fed’in kararları bu hareketleri etkileyebilir.

Türkiye tarafında ise iç piyasaları yönlendirecek kritik karar 11 Eylül’de TCMB PPK toplantısında açıklanacak. Temmuz’da politika faizi 300 baz puan indirildi ve %43 seviyesine geriledi. TCMB Başkanı Fatih Karahan, 2025 sonunda enflasyon hedeflerini %25–%29 aralığına, 2026 sonunda ise %13–%19 aralığına çekmeyi öngördüklerini söylemişti. Ayrıca, 23 Ağustos’tan itibaren gerçek kişiler için Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarında yenileme ve açılış işlemleri durduruldu.

Analistler, bu ay açıklanacak faiz kararı ve politika metninden çıkacak sinyallerin yatırımcılar tarafından yakından takip edildiğini belirtiyor. Geçtiğimiz ay alınan kararlar ve yapılan düzenlemeler, ekonominin odağında yer almaya devam ediyor.

Ek olarak, Eylül ayında Rusya Merkez Bankası (CBR), İsveç Merkez Bankası (Riksbank), Macaristan Merkez Bankası (MNB), Polonya Merkez Bankası (NBP) ve Çekya Merkez Bankası (CNB) kararları da gündemde olacak.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o4edc7385-8b91-4fb1-b598-05717c7accce.webp

Fed'den 9 ay sonra ilk kez faiz indirimi bekleniyor

Küresel piyasalar haftaya karışık bir tabloyla başladı. ABD’de açıklanan veriler, enflasyon endişelerini yeniden alevlendirirken, Fed’in izleyeceği yol üzerinden belirsizlikler de piyasaları etkiledi.

ABD’nin korumacı ticaret politikaları kapsamında uygulanan gümrük tarifelerinin enflasyonla mücadele sürecine olan etkileri sürüyor. Cuma günü açıklanan çekirdek PCE enflasyonu ise fiyat artışlarına dair endişeleri güçlendirdi.

- Temmuz’da kişisel tüketim harcamaları (PCE) yüzde 0,5 arttı; piyasa beklentileriyle paralel bir görünüm sergiledi. Fed’in enflasyon göstergesi olan çekirdek PCE de, gıda ve enerji hariç, aylık bazda yüzde 0,3 yükseldi.
- Yıllık bazda çekirdek PCE fiyat endeksi yüzde 2,9 ile son 5 ayın en hızlı artışını kaydetti ve beklentilerin üzerinde gerçekleşti.
- Analistler, bu verilerin enflasyon baskılarının halen yüksek olduğuna işaret ettiğini belirtiyor ve piyasa öngörülerini desteklediğini söyledi.

ABD’de ticaret açığı temmuzda aylık yüzde 22,1 artışla 103,6 milyar dolar oldu; 4 ayın en yüksek seviyesine çıktı ve tahminleri aştı.

Michigan Üniversitesi’nin tüketici güven endeksi ağustosta 58,2 olarak revize edilerek açıklandı.

Fed yetkililerinin açıklamaları da yakından izleniyor. San Francisco Fed Başkanı Mary Daly, istihdam piyasasında yavaşlama izlenebileceğini, tarifelerin enflasyonu kısa vadede yukarı taşısa da bu etkilerin tarife kaynaklı fiyat artışları açısından geçici olduğunu söyledi.

Piyasa fiyatlamaları ise Fed’in Eylül’de yaklaşık yüzde 88 olasılıkla faiz indirimi yapacağını ve yıl sonuna kadar toplamda iki 50 baz puanlık indirimin olabileceğini fiyatlıyor.

Geçen hafta Trump’ın Fed Yönetim Kurulu üyesi Lisa Cook’un görevden alınmasıyla ilgili gelişmeler de gündeme geldi. Hukuki süreçler ve yeni iddialar piyasaları karmaşık bir tabloya sürükledi.

Altın, iyimserlikle toparlanmayı sürdürdü. Ons altın cuma günü yüzde 0,9 artışla 3.448 dolar seviyesinde kapandı; haftanın geri kalanında ise yaklaşık yüzde 1 değer kazandı. Gümüş de haftaya yükselişe başlayıp ons başına 40,54 dolar ile Eylül 2011’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.

ABD tahvil piyasalarında uzun vadeli notlar ağırlığını korurken 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 4,23’e çıktı. Dolar endeksi cuma günü yüzde 0,1 düşüşle 97,8 seviyesinden kapattı ve şu sıralarda hafif düşüş eğilimini sürdürüyor; 97,7 civarında seyrediyor. Brent petrol 67,1 dolar civarında işlem görüyor.

Güçlenen altın talebinin ve dolar zayıflığının etkisiyle ons altın, dolar zayıflamasını altın için destekleyici bir faktör olarak nitelendiriliyor.

ABD borsaları cuma günü düştü: S&P 500 yüzde 0,64, Nasdaq yüzde 1,15, Dow Jones ise yüzde 0,20 değer kaybetti. ABD endeks vadeli kontratları da yeni haftaya negatif başladı ve bugün işlem görmüyorlar çünkü ABD’de İşçi Bayramı nedeniyle kapalı olacak.

Avrupa borsalarında ise cuma günü genel olarak negatif bir tablo vardı. PMI verileri ve bölgesel veriler yatırımcıların odağında olacak; imalat sektörü ağır bir gündem olmaya devam ediyor. Jeopolitik gelişmelerde Rusya-Ukrayna savaşı ve Almanya başbakanı Merz’in diplomatik çözümler konusundaki tereddütleri de gündemde.

Asya’da açılış karışık seyretti. Japonya’da yarı iletken ve teknoloji hisselerindeki satıcılar baskıyı sürdürdü; Güney Kore’de de aynı sektörde satış baskısı vardı. Ancak Çin’de Caixin PMI, imalat sanayinde güçlenmeye işaret etti. Sonuç olarak Japonya’da Nikkei yüzde 1,6, Güney Kore’de Kospi yüzde 1,5 kaybetti; Çin Şanghay bileskesi yüzde 0,2 yükseldi, Hong Kong Hang Seng ise yüzde 1,9 arttı.

Türkiye tarafında BIST 100 cuma günü yüzde 0,71 kayıpla 11.288,05 puanda kapandı. VİOP’ta Ekim kontratı ufak bir düşüş kaydetti. Bu hafta yeni veriler gündemde: ikinci çeyrek GSYH, AA Finans’ın büyüme beklentileri ve regülasyon haberleri takip edilecek.

AA Finans’ın büyüme anketine göre, Türkiye ikinci çeyrek için yüzde 3,87 büyüme öngörüyor; 2025 için ortalama büyüme beklentisi ise yüzde 3,18 olarak görülüyor.

Borsa İstanbul Grubu’nun EBDKS ve işlem kurallarında bazı ayarlamalar yaptığı da dikkat çekiyor: devre kesici mekanizması tek aşamaya indirildi ve BIST 100 düşüşündeki yüzde 3 hedefinden yüzde 2’ye çekildi. Ayrıca T+1 takas sistemi için testler 5 Ocak 2026 itibarıyla başlatılacak.

USD/TRY cuma gününü 41,10 seviyelerinde kapattı; bugün açılışta 41,15 civarında işlem görüyor.

Bugün takip edilecek veri akışı şöyle: Türkiye’de 2. çeyrek GSYH, 2024 yılı GSYH, İSO PMI; Almanya, Avro Bölgesi ve İngiltere PMI verileri; Avro Bölgesi işsizlik oranı; ABD’de ise piyasalar tatil nedeniyle kapalı olacak.

Kısaca özetlemek gerekirse: Karışık bir tablo sürüyor; global büyümeye dair kaygılar, enflasyon baskıları ve jeopolitik riskler birlikte hareket ediyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oc3607888-b7a4-4dfe-b9ac-eee7b80b22bf.webp

Küresel Piyasalar Haftaya Karışık Başladı

İngiltere'de enflasyon, geçen ay yıllık bazda yüzde 3,8 artarak son 18 ayın zirvesine çıktı. Gıda fiyatlarındaki yükseliş ve şirketlerin ek maliyetleri tüketiciye taşıması, enflasyonu yukarı çeken başlıca etkenler oldu.

İstatistik Ofisi (ONS), temmuz ayı verilerini açıkladı. Buna göre aylık enflasyon yüzde 0,1 artarken, yıllık enflasyon 3,8 seviyesinde kaydedildi.

Enerji ve gıda fiyatları hariç tutulduğunda çekirdek enflasyon da yüzde 3,8 olarak gerçekleşti; bu, genel enflasyonun piyasa beklentilerini aşması anlamına geliyor. Hizmetler enflasyonu ise yüzde 5'e yükselerek ekonomistlerin 4,8'lik tahminini geride bıraktı.

Ekonomistler, enflasyondaki yükselişi, Maliye Bakanı Rachel Reeves'in Nisan ayında açıkladığı yüksek vergi ve asgari ücret artışlarının piyasaya yansımasından kaynaklandığını belirtiyor.

Şirketler, bu düzenlemelerle oluşan milyarlarca sterlinlik ek maliyeti tüketici fiyatlarına geçirdi. Özellikle çikolata, kahve, et ve süt ürünlerindeki maliyet artışları gıda enflasyonunu yüzde 4,9'a taşıyarak Şubat 2024'ten beri görülen en yüksek seviyeye çıktı.

İngiltere Merkez Bankası (BoE) 2023 ve 2024'te politika faizini 5,25'e yükseltmiş, Ağustos 2024'ten itibaren ise beş indirimle faizi yüzde 4'e indirmişti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o886d958c-6def-4900-83b9-5036aaccb408.webp

İngiltere'de Enflasyon 18 Ayın Zirvesinde: Yıllık %3,8

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) haziran ayına ilişkin verileri yayımladı ve Hizmet Üretici Fiyat Endeksi'nin (H-ÜFE) güçlü bir yükseliş kaydettiğini gösterdi.

Haziran’da H-ÜFE yıllık olarak %37,40 artarken, aylık olarak %4,72 yükseldi.

Sektörel görünümde dikkat çekici başlıklar şunlar:
- Ulaştırma ve depolama hizmetlerinde yıllık artış: %31,24
- Konaklama ve yiyecek hizmetlerinde artış: %38,89
- Bilgi ve iletişim hizmetlerinde artış: %41,99
- Gayrimenkul hizmetlerinde artış: %37,07
- Mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde artış: %49,68
- İdari ve destek hizmetlerinde artış: %42,15

Aylık değişimlere bakıldığında ise bölümler şu hızlarda ilerledi:
- Ulaştırma ve depolama hizmetlerinde aylık artış: %4,44
- Konaklama ve yiyecek hizmetlerinde: %7,37
- Bilgi ve iletişim hizmetlerinde: %2,28
- Gayrimenkul hizmetlerinde: %6,13
- Mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde: %1,62
- İdari ve destek hizmetlerinde: %6,14

Özet olarak, haziran itibarıyla H-ÜFE bir önceki aya göre %4,72, geçen yılın aralık ayına göre %27,15, geçen yılın aynı ayına göre %37,40 ve 12 aylık ortalamalara göre %45,79 artış göstermiştir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob052beaa-c5e3-4605-b9e2-5d6dbdf2a6a0.webp

TÜİK: Hizmet Üretici Fiyat Endeksi Yıllık %37,40 Artış Gösterdi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu'nun (PPK) 24 Temmuz'daki toplantısına ilişkin özet yayımlandı. Özette, Temmuz ayında aylık enflasyonun geçici olarak yükselebileceğine işaret edilirken, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının dezenflasyon sürecinin kilit riskleri olmaya devam ettiği vurgulandı.

Kurul kararlarının odak noktası; enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak şekilde, parasal ve finansal koşulları uyumlu bir çerçevede belirlenmesi. Kararlar öngörülebilir, veri odaklı ve ihtiyatlı bir yaklaşımla alınacak. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bozulma olması durumunda tüm para politikası araçları etkili biçimde kullanılacaktır.

Fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı duruş sürdürülecek; talepte dengelenme, Türk lirasının reel değeri güçlenmesi ve enflasyon beklentilerinde düzelme dezenflasyonu destekleyecektir. Maliye politikasının eşgüdümü de sürece katkı yapacaktır. Kurul, politika faizine ilişkin adımları enflasyon gerçekleşmeleri, ana eğilim ve beklentiler doğrultusunda belirlenecek sıkılığı sağlayacak biçimde belirleyecektir. Büyüklükler, öngörülebilirlik ve dikkatli bir yaklaşımla gözden geçirilecektir.

Küresel görünümde belirsizlikler sürüyor; küresel ticaret politikalarındaki gerginlikler ve büyümedeki sınırlı iyileşme, enerji emtia fiyatlarının jeopolitik gelişmelere bağlı olarak dalgalanmasıyla birleşiyor. Türkiye’nin dış ticaret ortaklarının büyümesi 2025 yılında yüzde 2,0; 2026 yılında yüzde 2,3 olarak öngörülüyor. ABD ve diğer ülkelerin politikaları ile jeopolitik riskler küresel iktisadi faaliyetin ana riskleri olarak öne çıkıyor. Gelişmekte olan ülkelerden portföy girişleri sürmesine rağmen belirsizlikler portföy hareketlerini aşağı yönlü risk altına alıyor. Jeopolitik gelişmeler enerji fiyatlarını ve turizm kanallarını da etkileyebilir.

TCMB’nin brüt uluslararası rezervleri 168,6 milyar dolar seviyesinde. Lira mevduat ve kredi faizlerinde Temmuz dönemi itibariyle önemli gerilemeler kaydedildi: TL mevduat faizleri yaklaşık 175 baz puan düşerken, TL ticari kredi faizleri 381 baz puan, ihtiyaç kredisi faizleri 338 baz puan, konut kredisi faizleri 98 baz puan ve taşıt kredisi faizleri 17 baz puan geriledi. Bireysel kredilerin 4 haftalık büyüme ortalaması yüzde 2,7’ye geriledi; kart bakiyelerindeki azalış bu görünümde etkili oldu.

Makroihtiyati adımlar, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve TL'ye geçişi desteklemek amacıyla sürdürülüyor. Gerçek kişi TL mevduat payına yönelik hedefler artırılırken, TL payı yüzde 60-65 aralığındaki bankalar için de hedefler artırıldı. KKM'ye ilişkin zorunlu karşılık oranı yüzde 33'ten yüzde 40'a yükseltildi; KKM için asgari faiz oranı politika faizinin yüzde 50'sinden yüzde 40'a indirildi. KKM'den TL'ye geçiş hedefi kaldırıldı fakat TL'ye geçişine ilişkin toplam hedefler korunuyor. 1 aydan uzun vadelerde de değişken faizli TL mevduat açılmasına imkan sağlandı; TÜFE, ÜFE ve TLREF'e endeksli mevduat için zorunlu karşılık oranı tüm vadelerde yüzde 10 olarak belirlendi. Yabancı para mevduat için TL cinsinden tesis edilmesi gereken zorunlu karşılık oranı yüzde 4'ten yüzde 2,5'e indirildi.

Haziran itibariyle rezervler 168,6 milyar dolar; 5 yıllık kredi risk primi (CDS) 282 baz puan, lira kur oynaklığı 9,1 yüzde ile 12 ayda 19,8 yüzde olarak geriledi. Önceki PPK toplantı haftasından bu yana yabancı varlıklardan net portföy girişi 3,7 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Talep ve üretim tarafında Mayıs verileri, Ramazan Bayramı tatilinin uzatılmasının sanayi üretimini geçici olarak baskıladığını gösteriyor. Mayıs'ta sanayi üretimi mevsimsellikten arındırılmış aylık bazda yüzde 3,1 artarken, çeyreklik bazda artış sınırlı kaldı. İmalat sanayi kapasite kullanımı bir önceki çeyreğe göre geriledi. Haziran itibariyle ihracat azaldı, ithalat arttı ve cari açık 12 aylık birikimde yatay düzeyi korudu. Turizm gelirleri ve hizmetler dengesi güçlü seyrediyor. Mayıs-Mayıs arasındaki istihdam göstergeleri hafif olumsuz seyir izlerken, işsizlik yüzde 8,5 olarak kaydedildi. 

Haziran’da tüketici enflasyonu aylık yüzde 1,37 artışla yıllık enflasyonu 35,05 seviyesine yükseltti; B endeksi 34,62, C endeksi 35,64 olarak gerçekleşti. Hizmet enflasyonu mallara göre daha yüksek seyrediyor; kira enflasyonu mevsim etkileriyle yükseldi. Enerji kalemleri de baskın rol oynadı. Gıda grubu enflasyonu bir miktar geriledi, ancak mevsimsel etkiler nedeniyle bazı alt kalemler hala baskı altında. 

Gelecek 12 ay için enflasyon beklentileri hafifçe düşerken piyasa katılımcıları 2025 sonu için yüzde 29,7; 2026 sonu için yüzde 23,4; 5 yıl sonrası için yüzde 11,2 seviyelerinde bekliyor. Temmuz’da da dezenflasyon süreci devam edecek görüyor.

Temmuz 2024’e ilişkin Öncü veriler, aylık enflasyonun aya özgü unsurlarla geçici olarak yükselmesini işaret ederken, ana eğilimin ılımlı kalması bekleniyor. Enerji fiyatları ılımlı seyretmeye, gıda enflasyonu ise görece dengeli kalmaya devam edebilir. 12 ay sonrası enflasyon beklentileri ve hanehalkı beklentileri iyileşme işaretleri gösteriyor.

Para Politikası Kurulu, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 46'dan yüzde 43'e indirirken, gece yarısı borç verme faizi yüzde 49'dan yüzde 46', borçlanma faiz oranını ise yüzde 44,5'ten yüzde 41,5'e indirdi. Fiyat istikrarı sağlanana kadar sıkı duruş sürdürülür; talepte dengelenme, TL'nin reel değer kazanması ve enflasyon beklentilerinin düzelmesi dezenflasyonu destekleyecektir. Maliye politikasının eşgüdümü bu sürece katkı sağlar. Kurul, adımları enflasyon gerçekleşmeleri, ana eğilim ve beklentilere göre belirleyecek; büyüklükler öngörülebilir ve ihtiyatlı bir yaklaşımla gözden geçirilecektir. Krediler ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması halinde parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Kurul'un temel amacı, enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlamaktır.


https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o1d2c1454-2d1c-4d05-a192-1f0f195eede5.webp

Para Politikası Kurulu Özeti: Enflasyonu 5 Hedefine Ulaştıracak Kararlı Yol

Milyonlarca memur ve memur emeklisi için zam kararları Resmi Gazete’de yayınlandı. 2026 ve 2027 yıllarını kapsayan yeni zam oranları netleşti. NTV’den Burak Taşçı’nın haberine göre zam açıklandıktan sonra memur maaşları da merak konusuna dönüştü. Peki öğretmen, hemşire, gassal ve diğer kadroların maaşları ne kadar oldu? İşte ayrıntılar.

Zam oranları
- 2026 yılı birinci dönem: %11
- 2026 yılı ikinci dönem: %7
- 2027 yılı birinci dönem: %5
- 2027 yılı ikinci dönem: %4

2026 taban aylıkları
- 2026 yılı birinci dönem için taban aylıklar 1000 TL artırılacak.

2024 ve 2025 yıllarındaki zamlar
- 2024’ün ilk 6 ayında %15, ikinci 6 ayında %10 zam uygulanmıştı.
- 2025’in ilk 6 ayında %6, ikinci 6 ayında %5 zam belirlenmişti.

Maaş hesaplaması
- Maaş hesaplaması Temmuz ayı enflasyonu ve toplu sözleşme zammına göre yapıldı.
- Tam maaşlar Ocak ayında açıklanacak; Aralık ayı enflasyonu ile belirlenecek.

Kaynak: Resmi Gazete ve NTV - Burak Taşçı

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob5d2d97e-65a6-4fbc-afc7-12440e51c907.webp

2026-2027 Memur Maaşları Belli Oldu: Öğretmen, Polis, Gassal ve Hemşire Maaşları Ne Kadar Zamlandı?

Milyonlarca memurun toplu sözleşme zammı belli oldu. 2026 ve 2027’de alacakları maaş tablosu şimdiden şekilleniyor.

Memurların ardından gözler asgari ücret ve emekli maaşına çevrildi. Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür Erdursun, Dünya gazetesindeki köşesinde 2026 için net rakamları paylaştı.

Kaynak: Memur zammının belli olmasının ardından asgari ücretli ve emeklinin gözü yeni yıl için gelecek güzel haberlerde. Ocak 2025'ten bu yana maaşların iyileştirilmesi ve artırılmasını talep eden milyonlarca vatandaş 2026’da ne kadar zam yapılacağını merak ediyor. Uzmanlar ise şimdiden zam hesabına başladı. Özgür Erdursun, Dünya gazetesindeki köşesinde yapılacak zamları hesapladı. Maaş artışını asıl belirleyecek unsurun aralık ayı enflasyonu olacağını vurgulayarak iki enflasyon senaryosu çıkardı.

Senaryo 1 – Enflasyon yüzde 24 olursa:
- Memur ve memur emeklileri: toplam yüzde 12,4 artış (11 toplu sözleşme zammı + enflasyon farkı) + 1.000 TL seyyanen artış
- SSK ve Bağ-Kur emeklileri: sadece enflasyon farkı; artış oranı yüzde 6,3

Senaryo 2 – Enflasyon yüzde 30 olursa:
- Memur ve memur emeklileri: toplam yüzde 18,4 artış + enflasyon farkıyla birlikte ayrıca 1.000 TL seyyanen artış
- SSK ve Bağ-Kur emeklileri: enflasyon farkı yüzde 12

SSK ve Bağ-Kur emeklileri için maaşlar şu şekilde değişecek:
- 16.881 TL alan SSK ve Bağ-Kur emekli aylığı, yüzde 24 enflasyon senaryosunda 17.945 TL’ye çıkacak; yüzde 30 enflasyon senaryosunda ise bu rakama 18.950 TL’yi bulacak.

Asgari Ücrette Zam Senaryosu:
- Özgür Erdursun’a göre 2026 Ocak ayında asgari ücrette yaklaşık %20 civarında bir artış öngörülüyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o886e0851-547c-4295-a9d3-8d72b651fd95.webp

Milyonlar Bekliyor: 2026 Asgari Ücret ve Emekli Maaşı İçin Net Rakamlar Açıklandı!

Para Politikası ve Makroekonomik Görünüm toplantıları kapsamında Ankara Sanayi Odası'nın (ASO) Ağustos Ayı Meclis Toplantısı'nda konuk olarak sunum gerçekleştirdi.

2013’ten bu yana farklı sektör ve ölçeklerden firmalarla yüz yüze görüşmeler yaptıklarını belirten Karahan, Ankara ve bölge illerinde 2025'te 310, son beş yılda ise toplamda 2.630 firma ile görüştüklerini bildirdi.

Karahan, elde edilen nitelikli ve zamanlı bilgileri karar alma süreçlerinde kullandıklarını dile getirerek, konjonktürel gelişmelerin yanı sıra yapısal sorunlar hakkında bilgi edindiğimizi, iletilen beklenti ve önerileri ilgili kamu kurumlarıyla paylaştığımızı ve reel sektör temsilcileriyle çift yönlü bir iletişim kurduğumuzu söyledi.

Sunumunda enflasyon konusunda şokların dezenflasyon sürecini bozmasını engellediklerine değinen Karahan, Haziran 2024'te başlayan dezenflasyon sürecinin kesintisiz devam ettiğini ve enflasyonun yıl sonunda tahmin aralığımız içinde kalacağını öngördüklerini belirtti.

Ekonomideki büyüme devam ederken sektörel dönüşümün de görüldüğüne dikkat çeken Karahan, fiyat istikrarının kalıcı ve genele yayılan refah artışını sağlayacağını söyledi. Toplumsal refaha en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak sunacaklarını vurguladı.

Fiyat istikrarının yatırım ve üretim ortamını iyileştirdiğini belirten Karahan, finansal piyasalardaki oynaklıklara rağmen dezenflasyon sürecinin kesintisiz devam ettiğini ifade etti.

Enflasyonda düşüşün genele yayılarak devam ettiğini, kira ve eğitim gibi hizmet kalemlerinin enflasyonu yukarı çektiğini aktardı. Temmuz ayında aylık enflasyon geçici olarak yükseldi; talepteki dengelenmenin enflasyondaki düşüşe katkıda bulunduğunu ve tüketici ile firmaların enflasyon beklentilerinin gerileme eğilimine girdiğini söyledi. Ağustos ayı itibarıyla 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentisinin hanehalkı için yüzde 54,1, piyasa katılımcıları için yüzde 22,8 ve reel sektör için yüzde 37,7 seviyelerine gerilediğini hatırlattı.

Ekonomideki büyümenin ılımlı biçimde devam ettiğini belirtirken ticari kredi tahsili gecikmiş alacak oranının tarihsel ortalamanın altında kaldığını kaydetti. Konkordato talep eden firmaların ekonomideki payının görece düşük olduğunu ifade etti.

Kredi faizlerinin enflasyon ve enflasyon beklentilerinden etkilendiğine işaret eden Karahan, faiz indirimlerinin yalnızca enflasyon kontrol altında olduğunda etkili olabileceğini vurguladı.

Cari açıktaki düşüşün dış finansman ihtiyacını azalttığını, kur korumalı mevduatta (KKM) azalışın devam ettiğini ve Türk lirası talebinin güçlü seyrettiğini belirtti. KKM bakiyesindeki azalışa dikkat çekerek Ağustos 2023'te 143 milyar dolar olan bakiyenin Ağustos 2025 itibarıyla 132 milyar dolar azalarak 11 milyar dolara gerilediğini ifade etti.

Bu dönemde Türk lirası mevduat payının yüzde 60,4’e yükseldiğini aktaran Karahan, sıkı para politikası duruşunun rezervlere olumlu yansıdığını vurguladı.

Karahan sözlerini şöyle tamamladı: Fiyat istikrarı sağlanana kadar sürecek sıkı para politikası duruşu, talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme ile dezenflasyon sürecini destekleyecektir. Maliye politikasının eşgüdümü bu sürece katkı sağlayacaktır. Kurul politika faizine ilişkin adımlar enflasyon gerçekleşmeleri ve beklentileri gözetilerek öngörülen dezenflasyonun gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirlenecektir. Adımların büyüklüğü enflasyon görünümüne odaklı, toplantı bazlı ve ihtiyatlı bir yaklaşımla gözden geçirilecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda tüm para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o1f2c0acc-4af6-42fd-a072-ba0ecc14306f.webp

Merkez Bankası Başkanı Karahan: Enflasyon yıl sonunda tahmin aralığında kalacak

Yeni yıla sayılı günler kala emeklilik hayali kuranlar, “2025’te emekli olmak mı yoksa 2026’da mı daha avantajlı?” sorusunu merak ediyorlar.

Sosyal Güvenlik Uzmanı İsa Karakaş, bu konudaki yanıtını Türkiye gazetesindeki köşesinde paylaştı. Emeklilik avantajlarının her yıl değişebildiğini hatırlatan Karakaş, 2024 yılında emeklilikte olanların 2025’te olanlardan yüzde 30’a varan avantaj farkı yaşadığını örnek gösteriyor. Bu farkı belirleyen ana husus ise enflasyon verileri ile gelişme hızı oranı (GM).

Şu an için emeklilik planı yapanlar için yanıt, 2025 yılında TÜİK’in açıklayacağı enflasyon oranları ile GM verilerinin netleşmesine bağlı. Bu yüzden ağustos ayı ve sonraki aylara ilişkin enflasyon rakamlarını beklemek gerekiyor.

Karakaş, kaba bir hesaplama yaptığını belirterek, tablonun iç açıcı olmadığını ifade etti. Vatandaşlara “acele etmeyin” uyarısında bulunan uzman, “hükümetin enflasyonu hedefi tutsa da tutmasa da çift haneli bir fark olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim” dedi. Ayrıca son yıllarda olduğu gibi farkın ortaya çıkacağı yönünde bir beklentiye girilmemesi gerektiğini de özellikle vurguladı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o02db2c24-177d-4af6-9146-7286cfb25d48.webp

2025'te mi Emekli Olmak Avantajlı 2026'da mı? İsa Karakaş Açıkladı

Piyasada madeni para miktarı giderek azalıyor. Bunun nedeni ise madeni paranın üretim maliyeti.

Güncel hesaplamaya göre 1 TL’nin maliyeti 4,3 TL’ye ulaştı. Peki madeni paralar nasıl yok oldu?

Sözcü’nün haberine göre yüksek enflasyon bozuk paraların kullanım alanını daralttı ve bu durum 1 TL’nin maliyetinin 4,3 TL’ye çıkmasına yol açtı.

Kutlu Parti Genel Başkan Yardımcıları Hikmet Yılmaz ve Ahmet Erdemli, madeni paranın değerinin maliyetin altında kaldığını savundu. Yılmaz ve Erdemli, 60 TL’lik bir çay ödemesini 1 TL madeni para ile yapmaya kalkınca tablonun çarpıcı biçimde ortaya çıktığını ifade etti.

Parti yöneticileri ise bu durumun 60 TL’lik ödemenin esnafa yaklaşık 102 TL kâr sağladığını gösterdiğini ve vatandaşın elindeki paranın fiilen değerini kaybettiğini, ekonomik sistemin çökme sinyalleri verdiğini belirtti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o90df97ac-d5a4-4caf-8447-a22df4b6cf58.webp

1 TL’nin Maliyeti 4,3 TL Oldu! Madeni Paralar Piyasadan Nasıl Kayboldu?

Enflasyon hedeflemesi, dünya merkez bankalarının para politikalarını yönlendiren önemli bir araçtır. Hedef, yıllık bazda fiyatlarda hangi oranda artışın sürdürülebilir olduğunu gösterir ve buna göre kararlar alınır. Günlük yaşamdan ülkenin ticaretine kadar pek çok alan, bu hedefin dalgalanmalarından etkilenir. Bu yazı, Finans Uzmanı Dr. Hakan Özerol’un açıklamaları ışığında enflasyon beklentilerini derinlemesine inceliyor.

Merkez Bankası son dönemde yıllık enflasyon hedeflerinde revize yaptı. 2024 yılı için önce %40’ın altında tutulması öngörülen hedef, şimdi %44’e yükseldi. 2025 için ise %20’nin altında olması beklenen hedef 21’e çıktı. Tek hane hedef olarak belirlenen 2026 enflasyonu ise %12’ye yükseltildi. Peki bu değişiklikler ne anlama geliyor ve bize nasıl yansıyor?

Enflasyon hedefi, ülke merkez bankalarının yıllık performansı ölçmek için kullandığı bir referans noktasıdır. Hedefler doğrultusunda politika adımları atılarak ekonomik büyüme sürdürülmeye çalışılır ve ülke alım gücü korunmaya çalışılır. Ancak sürdürülen politikaların hedefleri geçmişe göre geride kaldığı durumlarda, Merkez Bankası da olduğu gibi, hedefleri güncelleyerek politikayı yenilemek durumunda kalabilir. Çünkü enflasyon beklentisinin gerçekçi olması, maliyetlerin ve harcamaların doğru hedeflere göre yeniden ayarlanmasını sağlar.

Fiyat istikrarını sağlamak için hedefler yeniden biçimlendirilir ve bu da ekonomik stratejileri doğrudan etkiler. Enflasyon beklentilerinin ülkede bir hedef sistemi halinde olması, tüm ekonomik aktörleri yakından ilgilendirir: şirketlerin fiyat politikaları, bankaların faiz kararları, hatta marketteki ürün fiyatları bile hedeflerden etkilenir. Enerji maliyetleri, kira bedelleri, okul giderleri gibi bireylerin günlük yaşamını etkileyen kalemler, enflasyon beklentilerine göre şekillenir. Hedefler tutmadığında, aktörlerin davranışlarında da beklenenden hızlı değişimler görülebilir.

Enflasyon hedeflerini tutturmak için tek bir parametreden çok, birden fazla değişkenin aynı anda değerlendirilmesi gerekir. Hedefler yükseldiğinde, bu durum genelde piyasalarda belirsizliğin arttığı ve beklentilerin bozulduğu anlamına gelir. Sonuçta artan enflasyon baskısı, gıda fiyatlarından döviz kurlarına, sektörel harcamalara kadar geniş bir alanı etkileyerek alım gücünü azaltır ve piyasa güvenini zayıflatır.

Hedeflerin yeniden belirlenmesi, ekonomik stratejinin net bir öngörüye dayanmadığını gösterir ve bireylerin hayatını doğrudan etkiler. Alım gücü ve gelecek beklentileri, bir stabil enflasyon politikasının ne kadar sağlıklı işleyeceğine bağlı olarak şekillenir. Enflasyon ile faiz arasındaki doğrudan ilişki, Merkez Bankası’nın revize edilen hedeflere göre faiz kararlarını da güncellemesini gerektirir. Kimi ekonomistler faiz indirimlerini savunurken, bazıları enflasyon baskısını azaltmak için faizleri artırmayı işaret eder. Bu kararın etkisi ise gündelik yaşamda hemen hissedilir ve merakla takip edilir.

Kaynak: Finans Uzmanı Dr. Hakan Özerol’un açıklamalarıyla derlenen bu analiz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o3981eb1c-d100-4414-b087-3b81928655e1.webp

Dr. Hakan Özerol Yanıtlıyor: Enflasyon Hedefleri Neye Göre Belirleniyor?

Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle vatandaşlar et alamıyor.

Türkiye, tarım ve hayvancılık ülkesi olmasına rağmen dünyanın en pahalı etini tüketiyor.
NOW Haber’in aktardığına göre bir kilo etin dünya ortalaması 6.72 dolar iken Türkiye’de bu rakam 17.76 dolara yükselmiş durumda.

Öte yandan uygun fiyatlı et almak için saatlerce kuyrukta bekleyen vatandaşlar, Et ve Süt Kurumu’nun vergi rekortmeni ilan edildiği bu dönemde dikkat çekiyor.

Kaynak: Türkiye tarım ve hayvancılık ülkesi. Ancak Türkiye’den gönderilen tarım ürünlerinin Avrupa ülkelerinin mevzuatlarına uymadığı gerekçesiyle geri gönderildiği iddiaları var. Hayvancılık ise can çekişiyor.

Vatandaşlar pahalılık nedeniyle evine et götüremiyor. NOW Haber’e göre Türkiye’de kırmızı etin fiyatı dünya ortalamasının üzerinde.

İstanbul’da hesaplanan et fiyatları şu şekilde:
- Kuşbaşı: 830 TL
- Kıyma: 730 TL
- Biftek: 930 TL
- Antrikot: 1300 TL
- Pirzola: 1900 TL
- Bonfile: 1700 TL

Kasaptan et alamayanlar için uygun fiyatlı seçenek olarak öne çıkan Et ve Süt Kurumu’nda kuyruklar sürüyor. Bu nedenle Et ve Süt Kurumu “vergi rekortmeni” olarak adlandırılıyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oebd12ef0-584a-4b68-920d-a857b70dca58.webp

Dünyanın En Pahalı Eti Türkiye’de Tüketiliyor: Et ve Süt Kurumu Vergi Rekortmeni Oldu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Kur Korumalı Mevduat hesap açma ve yenileme işlemlerinin sonlandırıldığını açıkladı. Bundan böyle KKM hesapları açılmayacak. Resmi Gazete'de yayımlanan kararın ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bir açıklama yaptı.

KKM uygulamasının sona ermesine iktisatçı Mahfi Eğilmez'den de bir yorum geldi. Eğilmez, KKM uygulamasının ülkeyi 60 milyar dolar zararına uğrattığını ileri sürdü. Ünlü iktisatçının yazılı değerlendirmesi, 2021 yılında yükselen enflasyona karşı inatla faizi düşürmeye yönelen yanlış ekonomik yaklaşımının sonucu olarak KKM’nin tarihe karıştığını belirtirken, bu uğurda harcanan 60 milyar doların hesabının hâlâ durduğunu aktardı.

Ayrıca kendi internet sitesinde yayımladığı yazıda Eğilmez, KKM’nin yarattığı ciddi zarara dikkat çekti. Şimdi KKM kalktı ve bundan sonra böyle zarar olmayacak diye düşünülse de durumun sandığı gibi olmadığını belirtti. KKM’yi kaldırabilmek için carry trade yolunun açıldığına işaret etti ve bu yaklaşımın da yeni zararlar doğurabileceğini vurguladı. Eğer carry trade nedeniyle oluşan zararlar da eklenirse toplam zararın 60 milyar doların çok üzerine çıkabileceğini ifade etti. KKM, üç yıl sekiz ay sonra uygulamadan kaldırıldı; ancak benzer yanlışları bir kez daha yapmama konusunda uzun vadeli bir ders çıkarılıp çıkarılmadığı hâlâ tartışmalı.

Resmi açıklamaya göre, zirve seviyesi 3,4 trilyon TL olan KKM bakiyesi, iki yıl süren kesintisiz gerilemenin ardından 15 Ağustos itibarıyla 441 milyar TL’ye (yaklaşık 11 milyar dolar) düştü. Bu düşüş, finansal istikrar açısından önemli bir kazanım olarak sunuldu.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, X hesabından yaptığı açıklamada programın önemli hedeflerinden birinin daha tamamlandığını ve artık yeni hesap açılmayacağını, mevcut hesapların da yenilenmeyeceğini belirtti. Şimşek, KKM’nin sonlanmasıyla finansal istikrarın güçleneceğini vurguladı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o63a10a61-e7ae-4104-8c78-9f2f4927f857.webp

Mahfi Eğilmez’den KKM Tepkisi: “Bu Uğurda 60 Milyar Dolar Heba Edildi”

Altın, yatırımcısına uzun vadeli güvenli liman sunmasıyla hala gündemde olan bir araç. Piyasalar dalgalı bir seyir izlerken, fiyatların ne yönde hareket edeceği yatırımcıların en çok merak ettiği konular arasında. Finans Analisti İslam Memiş, TGRT Haber'de altın piyasasını değerlendirdi ve gram altın için 6 bin TL hedefini açıklad.

Türkiye’de en çok yatırım yapılan araçlardan biri olan altın, günlük olarak en çok aranan konular arasına giriyor. Şu anda gram altın yaklaşık 4 bin 400 TL seviyesinde, çeyrek altın 7 bin 300 TL, yarım altın ise 14 bin 500 TL’den işlem görüyor.

Memiş, TGRT Haber’e özel değerlendirmesinde gram altın öngörüsünü paylaştı. Türk yatırımcıların en çok kazandığı araç olarak gram altını işaret eden Memiş, yastık altında 7 bin tondan fazla altın bulunduğunu söyledi.

Gram altın ne olacak sorusuna yanıt veren Memiş, 2025 yılı başında gram altının 3 bin 500 TL civarında başladığını, şu anda 4 bin 420 TL civarında olduğunu belirterek hedefin 6 bin TL olduğuna vurgu yaptı. Uzun vadeli yatırım yapanların enflasyona karşı en güvenilir korunmanın altın olduğuna işaret eden Memiş, yatırımcılara şu değerlendirmeyi yaptı:

- 4.380 TL civarında kısa vadede oyalanabilir görünüyor; ancak 2026’da 6.000 TL seviyesine çıkış bekleniyor.
- Uzun vadede planlı hareket etmek gerekiyor.
- Merkez bankaları da rezerv biriktiriyor; hatta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası rezerv konusunda rekor kırıyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o351a7eb5-5a5a-4bad-9569-3353e0d08184.webp

İslam Memiş: Gram Altın 6 Bin TL

İslam Memiş: Altın İçin Hedef 6 Bin TL

“Döviz yükselecek mi?” Sorusu vatandaşların en merak ettiği sorulardan biri. Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, X hesabından korku yaşayanlara dair iki net haber verdi:

- Zaten sürekli yükseliyor.
- Kontrol etmeye çalıştığımızda sonunda yükseliyor.

Grafikte basitçe gösteriliyor: Dolar geride bıraktığımız 12 ayda birçok para birimine karşı değer kaybetmiş gibi görünse de TL’ye karşı her gün değer kazanıyor. Kontrol çabalarına rağmen. Carry Trade yapanlar TÜFE’ye bakmıyor. “Faizi düşürürken aman kuru elden kaçırmayın” diyorlar. Yani TL değer kazanmıyor, sadece kontrollü şekilde değer kaybettiriliyor. Böylelikle döviz bazında muazzam kazançlar ortaya çıkıyor. Sonuç: Sanayici, ihracatçı, tüccar, esnaf ve vatandaş zor duruma düşüyor. İllüzyon içinde olanlar varsa diye anlatıyorum.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/od4576812-9552-4904-9626-cfe410b36868.webp

Emre Alkin: Döviz Korkusu

Döviz Yükselir mi? Emre Alkin Açıkladı

Yeni Akit Gazetesi yazarı Ali Karahasanoğlu, Türkiye'de deizm önlenirse limonun tanesinin 5 TL'ye düşeceğini savunuyor. Yazısında gıda enflasyonunun yıllara göre değişimini işaret ederken CHP'yi de deizmin destekçisi olarak gösteriyor.

'Deizmi önlersek limonun tanesi 5 TL olur' başlıklı yazısında, bir önceki yazısına gelen 'Dikkat dikkat, bir adet limon 25 TL olmuş' yorumunu hatırlatıyor.

Boş ver deizmi diyen yaklaşımın, limonun 25 TL olmasının toplumu deizme yönlendirmekle çok yakından ilişkili olduğunu ileri sürdüğü iddia ediliyor.

Dört yıl önce patatesi 25 TL'den alırken bugün kilosunun ne kadar olduğuna bakıyoruz. İnternet haberlerinde patatesin kamyon dolusu olarak sokakta döküldüğüne dair görüntüler yer alıyor; üreticilerin 'patatesi bizden 3 TL'ye aldık' dediği iddiaları da aktarılıyor. Karahasanoğlu'na göre işte deizm bu.

'Allah insanları yarattı ve artık onlara hiç karışmıyor' diyen görüşün, patates 4 yıl önce 25 TL iken gübre, sulama ve tohum maliyetlerini öne sürerek normal olduğunu savunduğu iddia ediliyor; ama gerçekler farklı çıktı. Bu tür tartışmalar, helal-haram meselesinin siyasete alet edildiğini gösteriyor mu? Hutbelerde 'haram ve helal' bildirimleri üzerinden siyaset yapmak eleştiriliyor.

İsterseniz, CHP'nin desteklediğini iddia ettiği deizmin bu tartışmada nasıl bir araç olarak görüldüğünü tartışmaya devam edelim. Sonuç şu: 'Dikkat dikkat, limonun tanesi 25 TL' diyen okura hatırlatıyorum; deizm önlenirse limonun tanesi kendiliğinden 5 TL olur.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o871c8867-c258-48df-a558-77760f00d563.webp

Deizm Olursa Limon 5 TL

Yeni Akit Yazarı Ali Karahasanoğlu'nun İddiası: "Deizmi Önlersek Limonun Tanesi 5 Lira Olur"

Yıllardır yükselen enflasyon karşısında hükümetten dikkat çekici bir adım geliyor.

Gıda enflasyonunu düşürmek ve temel ihtiyaç ürünlerini daha ulaşılabilir kılmak amacıyla, Türkiye genelinde Cumhur Reyonu adıyla yeni bir model hayata geçiriliyor.

Bu reyonlar, zincir marketlerde belirli ürünleri devletin maliyetiyle sunacak. Vatandaşlar ise bu ürünleri maliyetine yakın fiyatlarla temin edebilecek.

Uygulama 81 ilde aynı fiyat politikasını hedefliyor ve Türkiye genelindeki 55 binden fazla şubeye sahip zincir marketlerin yaklaşık yüzde 10-15’lik bölümünü Cumhur Reyonu köşesi olarak ayıracak.

Projeye göre ürünlerin temini devlete ait depolardan yapılacak; pazar esnafı ve yemek fabrikaları da bu devlet depolarından ürünleri temin edecek. Dağıtım tek merkezden gerçekleştirilecek ve aracı zincir ortadan kalkacak.

Büyükşehirler ve diğer bölgelerde devlet depoları kurulacak. Marketler, pazar esnafı ve yemek fabrikaları bu depolardan ürünleri temin edecek; tüm dağıtım merkezi tek bir noktadan yapılacak.

Fiyatlar, ürünlerin maliyetine yakın seviyelerde olacak; gerekirse devlet sübvansiyonları devreye girerek fiyatlar daha da düşürülecek. Özel marketler rekabet içinde fiyatlarını aşağı çekmek zorunda kalacak.

Böylece dar gelirli vatandaşın gıda güvenliği güçlenecek, yemek fabrikaları ve pazarcılar ucuz ürünlerle halka hizmet sunacak. Devlet, piyasada adeta “altıncı büyük market” rolünü üstlenecek.

Ucuz reyon ürünlerinin maliyetine yakın fiyatlarla satılabilmesi için devlet sübvansiyonları sağlanması ve uygulamanın yaygınlaştırılması gerekiyor. Ayrıca zincir marketlere özel teşvikler sunularak gönüllü uyum arttırılacak. Türkiye genelinde geniş şube ağı bulunan marketlerin projeye dahil edilmesiyle, vatandaşların en çok tükettiği un, şeker, yağ, bakliyat ve temel sebze-meyve gibi 100–150 temel üründe fiyat istikrarı sağlanabilecek. Eczane uygulamasında olduğu gibi ülke çapında tek fiyat politikası uygulanacak. Modelin devreye girmesiyle, Türkiye İstatistik Kurumu sepetinde yüzde 24,97’lik paya sahip gıda grubundaki fiyat artışlarının kontrol altına alınması hedefleniyor. Bu planla, gıda maliyetlerinde daha istikrarlı bir tablo amaçlanıyor.

Kaynak: Yeni Şafak’ın aktardığı bilgilere göre planın ayrıntıları bu şekilde ele alınıyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oc7fc36af-9b75-44af-be02-1f41520892de.webp

Cumhur Reyonları Geliyor

Cumhur Reyonlarıyla Fiyat İstikrarı

Para birimlerinin değeri ülkeden ülkeye değişir. Bu durum, tedavülde olan en yüksek banknotların üzerinde gördüğümüz rakamları karşılaştırdığınızda açıkça ortaya çıkar. Döviz kuru farkları, enflasyon ve alım gücü gibi faktörler, paraların gerçek değerini belirler. Hadi beraber çeşitli ülkelerin en büyük banknotlarının güncel dolar karşılıklarını inceleyelim ve bu farkların arkasındaki nedenlere birlikte göz atalım!

Vietnam’da en yüksek banknot 500.000 Dong’dur. İlk bakışta bu rakam zenginlik hissi verse de dolar karşılığı sadece 19,12 dolar eder. Ülkede fiyatlar genel olarak düşük olduğundan bu parayla birçok şey alınabilir. Ancak döviz tarafına baktığınızda bu banknotun aslında çok büyük bir değeri olmadığını görürsünüz. Vietnam Dongu yıllar içinde enflasyonla değer kaybettiği için yüksek rakamlı banknotlar ülkede normal kabul edilir. Turist olarak elinizde 500.000 Dong olduğunda kendinizi bir an için milyoner gibi hissedebilirsiniz!

Japonya’nın en yüksek banknotu 10.000 Yen’dir. Üzerinde 10.000 yazdığı için endişelenmeyin; bu banknot dolar karşılığında yaklaşık 67,95 dolar eder. Japon ekonomisi istikrarlı olduğundan paranın değeri sabit kalmıştır. Bu parayla orta halli bir restoranda yemek yiyebilir veya bir günlük metro kartı alabilirsiniz. Ancak bu miktarla büyük alışverişler yapmak genellikle mümkün değildir. İlginç olan şu ki Japonya’da enflasyon neredeyse yok gibi olduğundan banknotlar yıllarca tedavülde kalabilir. Bu nedenle 10.000 Yen hâlâ yaygın ve geçerli bir banknot olarak önemli ipuçları verir.

Endonezya’nın en yüksek banknotu olan 100.000 Rupiah kulağa çok büyük geliyor gibi görünse de dolara karşılığı yaklaşık 6,12 dolar eder. Bu parayla Endonezya’da sokak yemeği alabilir, birkaç saatlik ulaşım sağlayabilirsiniz. Ülkenin yaşam maliyeti nispeten düşük olduğundan bu banknot günlük kullanım için kullanışlıdır. Yıllar boyunca yaşanan ekonomik dalgalanmalar ve yüksek enflasyon nedeniyle para birimini sabit tutmak adına yüksek rakamlı banknotlar basılmıştır. Ziyaret eden turistler için bu durum başlangıçta kafa karıştırıcı olabilir; ancak alışınca 100.000 Rupiah ile kahve almak bile eğlenceli bir deneyim dönüşebilir!

Gürcistan’ın en yüksek değerli banknotu 200 Lari olarak belirlenmiş olsa da bu para birimi ülkede yaygın biçimde dolaşımda değildir. Yaklaşık 73,80 dolar değerindeki bu banknot resmi olarak tedavülde olsa da çoğunlukla hatıra veya koleksiyon amaçlı basılmıştır ve günlük ödemelerde sık tercih edilmez. Halk arasında en sık kullanılan en yüksek banknot hâlâ 100 Lari’dir. Gürcistan ekonomisi istikrarlı olsa da yüksek değerli banknotlara duyulan ihtiyaç sınırlı olduğu için 200 Lari sıkça basılmıyor. Özellikle küçük ölçekli nakit işlemler hâlâ daha düşük değerli banknotlarla yapılır.

Güney Kore’nin en yüksek banknotu olan 50.000 Won, yaklaşık 36,19 dolar eder. İlk bakışta büyük bir meblağ gibi görünse de Güney Kore’de yaşam standartları ve fiyatlar düşünüldüğünde bu normal kabul edilir; özellikle büyük şehirlerde bu parayla orta düzeyde bir restoran yemeği yer olabilir. Kore Wonu, değerini uzun süredir korusa da dolar karşısında çok güçlü değildir. İç piyasadaki istikrar sayesinde bu banknot günlük kullanımda yaygındır.

Şili’nin en yüksek banknotu olan 20.000 Şili Pesosu ise yaklaşık 20,89 dolar eder. Ülkede bu miktarla ortalama bir restoranda yemek yemek ya da bir günlük şehir içi harcama yapmak mümkündür. Yine de 20.000 gibi yüksek bir tutarın karşılığında her zaman daha fazlası beklenebilir. Ancak bu banknot, gündelik ihtiyaçlarda sıkça kullanılır ve yerli halk için yüksek değerli bir banknot olarak öne çıkar.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o6e3f2f70-3138-463e-91d2-81267599e4d1.webp

En Yüksek Banknotlar vs Dolar

Dünya Ülkelerinin Tedavüldeki En Yüksek Paraları Kaç Dolara Karşılık Geliyor?

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, üçüncü Enflasyon Raporu’nu kamuoyuna sundu. Bu sunumla birlikte 2025 yılı için yıl sonu enflasyon tahmini değiştirilmedi ve hedef yüzde 24 olarak korundu.

2026 yılı için tahmin ise yüzde 12’den yüzde 16’ya yükseldi. 2027 için ise yüzde 8’den yüzde 9’a yükseliş kaydedildi.

Karahan, söylediği şu sözlerle politika duruşunu özetledi: “Sıkı para politikalarının etkisini kademeli olarak almaya devam ediyoruz. Sıkı para politikasıyla talep koşullarının dezenflasyonist etkisi artıyor. Önümüzdeki dönemde de tüm para politikası araçlarını kullanmaya devam edeceğiz. Fiyat istikrarının sağlanması yolunda kaydettiğimiz mesafeyi önemsiyoruz.”

Küresel ticaret politikası belirsizliği ve jeopolitik riskler yüksek seyrini sürdürüyor. Küresel büyüme görünümü yılbaşına göre hâlâ zayıf kalıyor. Arz artışları ise enerji fiyatlarındaki jeopolitik gelişmeler nedeniyle sınırlı kaldı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oc8a2bcc4-cfca-45f8-9b4c-6e00f228b3a5.webp

Merkez Bankası: 2025 Enflasyon

Merkez Bankası’nın 2025 Sonu Enflasyon Tahmini Belli Oldu

2026’ya yaklaşık beş ay kaldı. Yıl sonu enflasyon tahminleri de yeni yıl yaklaşırken yeniden gündeme geldi.

Ekonomist Mahfi Eğilmez, X'te dikkat çekici bir paylaşım yaptı. Yıl sonu enflasyon tahminleri konusunda iktisatçıların ikiye bölündüğünü belirtti ve tartışmanın üslubunu eleştirdi; ardından kendi tarafını açıkladı.

TCMB Başkanı Fatih Karahan, üçüncü enflasyon raporunu açıklamıştı. 2025 yıl sonu için hedef yüzde 24 olarak sabit kalırken, tahminlerin yüzde 25–29 aralığında olduğu belirtildi. Bu fark, iktisatçılar arasında büyük tartışmalara yol açtı. Eğilmez, iki grup arasındaki farkı şu şekilde özetledi: birinci grup, hedef ve tahmin oranlarının tutarlı olduğunu savunuyor; ikinci grup ise tutarsız olduklarını düşünüyor; ben ikinci grupla aynı görüşteyim.

Üslup konusundaki eleştirisini sürdüren Eğilmez, şu ifadeleri paylaştı: İlk grup, bazı değerli iktisatçı arkadaşlarının diğer gruplara karşı sert ifadeler kullandığını ve konuyu anlamadıklarını ya da popüler olmakla suçlandıklarını vurguluyorlar. Buna karşılık ikinci gruptakiler pek böyle bir üslup kullanmıyorlar. Herkes fikrini özgürce açıklayabilir; karşı görüşleri eleştirmek de özgürdür; fakat üslup belirleyici olmalıdır. Hakarete varan eleştiriler, bilimle uğraşanlara yakışmıyor.

Kimin haklı olduğu elbette önemli. Haksız çıkarsak kabul eder ve görüşümüzü değiştiririz; bilim budur, tez yanlışsa değiştirilmelidir. Aksi halde bu yaklaşım inanç haline dönüşür.

Dolayısıyla en kıdemli olmam, en bilgili olduğum anlamına gelmez. Hepsi değerli; bu arkadaşlarımıza akıl vermek haddim değildir. Ancak uzun yıllar köşe yazarlığı yapmış biri olarak üslup konusunda bazı tavsiyelerde bulunabileceğimi düşünüyorum:

Kimseye hakaret etmeyin; aksi halde popülizme düşmekle suçladığınız kişilerden daha çok popülizme düşebilirsiniz.
Saygınlığınızı zedeleyecek bir üslup kullanmayın.
Kimseyi ya da kurumu savunmak zorunda değilsiniz; kurumlar kendilerini savunsun.
Bizi insan yapan, anlaşamadığımız insanlara karşı sergilediğimiz yaklaşımdır. Anlaştıklarımızla zaten iyiyiz.
Bu yazıyı yanıtlanması gereken bir tartışma olarak görmeyin; sadece sizden daha deneyimli birinin dostça tavsiyesi olarak kabul edin.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ofa6bcc23-32f1-4a3c-bf44-41e14752fc4a.webp

Enflasyon Tartışmasında Üslup

Yıl Sonu Enflasyon Tahminleri İktisatçıları Birbirine Düşürdü: Mahfi Eğilmez Tarafını Açıkladı

Son dönemde enflasyonun yükselmesiyle yaz aylarında sosyal medyada Yunanistan'dan gelen adisyonlar sıkça gündeme geliyor.

Pek çok kişi, ortamın güvenli ve rahat olması ile Türkiye'den çok daha ucuz fiyatlar nedeniyle tatil tercihini Yunanistan'dan yana yapıyor; bu durum, vize gibi sorunları bile aşan bir hareket olarak değerlendiriliyor.

Ancak TÜRYİD Başkanı Kaya Demirer'e göre bu karşılaştırma pek doğru değil.

Demirer, "Yunanistan'da parmak arası terlikle şortla yemek yenen yerle Bodrum'un Çeşme'deki daha farklı bir kategorisindeki restoranını mukayese ediyorlar" sözleriyle bu kıyasın adil olmadığını iddia ediyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ofea4a59b-2bc4-4d56-bd5a-6d4f8d65baa6.webp

“enflasyon” ile ilgili sonuçlar