Birleşmiş Milletler himayesinde yürütülen Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze için tarihte bir ilki gerçekleştirerek resmi bir kıtlık durumunu ilan etti. Bu karar, yarım milyondan fazla insanı ciddi açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.

BM, insani yardımların hızla ulaştırılabilmesi için acil bir ateşkes çağrısında bulunurken, konuyu uzmanlar gecikmenin ölüm oranlarını hızla yükselteceğini belirtiyor.

Gazze Şeridi, akut gıda güvensizliğinin en üst seviyesi olan 5. aşamaya yükseldi; bu, dünyada en ağır gıda krizini simgeliyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze'de kıtlık ilanının ardından yaptığı açıklamada, yaşanan trajedinin insan eliyle yaratılmış bir felaket olduğunu belirtti.

İsrail Dışişleri Bakanlığı ise IPC'nin bulgularını reddederek Gazze'de kıtlık yok dedi.

IPC'nin notlarıyla uyumlu olarak, Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırılması için acil ateşkes çağrısı yineleniyor; ateşkes ilan edilmediği sürece açlık kaynaklı ölümlerin sayısının artması bekleniyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o77cb6590-aeb9-4a1a-a081-c4aa9cf04c6d.webp

Gazze'de Resmi Kıtlık

Gazze'de Resmi Kıtlık Açıklandı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran'ın Next Sosyal'e yaptığı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Al Jazeera için 'İnsanlığın Vicdanı Gazze'de Sınanıyor' başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalenin İngilizce ve Arapça sürümleri de yayımlandı; Erdoğan bu yazıda dünyayı Gazze'deki vahşete karşı harekete geçmeye çağırdı.

İletişim Başkanlığı internet sitesinde paylaşılan makalede Gazze Şeridi'nde yaşanan trajedinin yalnızca sınırlı bir çatışma olarak görülmemesi, tüm insanlığın ortak vicdanını sarsan derin ve sürmekte olan bir insani felaket olarak ele alındığı belirtiliyor.

İsrail'in aylardır sürdürdüğü bombardımanların kadınları, çocukları ve yaşlıları hedef alarak şehirleri yaşanmaz hale getirdiği, evler, hastaneler, okullar ve ibadethanelerin zarar gördüğü, temel hizmetlerin çöktüğü kaydediliyor.

Açlık, susuzluk ve salgın hastalık riskinin Gazze'yi bir insani çöküşe sürüklediğine işaret edilirken bugüne kadar çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 61 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiği hatırlatılıyor.

Bu tablo yalnızca bir savaşın değil, sistematik bir yok etme politikasının da açık göstergesi olarak vurgulanıyor. Erdoğan dünyanın sesizlik ya da cılız tepkilerle karşı karşıya kalması halinde acının derinleşeceğini, ve Batı’nın Gazze konusundaki tutumundaki ikircikliğin uluslararası düzenin inandırıcılığını zedelediğini ifade ediyor. Ukrayna krizine gösterilen hızlı hassasiyetin bile Gazze’deki vahşetin önüne geçemediğini ve İsrail’in hareketinin uluslararası hukukun sınırlarını ihlal etme riskine yol açtığını belirtiyor. Bu gelişme Gazze’de yaşanan krizin uluslararası toplumun temel insani değerleri savunup savunamayacağını sınayan bir turnusol kağıdı olduğuna vurgu yapıyor.

Türkiye’nin Gazze’deki mezalimin ve artan insani felaketin sona erdirilmesi için kararlı bir duruş sergilediğini hatırlatıyor; AFAD, Türk Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarının sahada aktif olarak çalıştığını, bölgedeki kardeş ülkelerin desteğiyle gıda, ilaç ve tıbbi malzemelerin ulaştırıldığını belirtiyor. Gazze’de tedavi altına alınan yaralıların Türkiye’de tedavi gördüğünü hatırlatıyor ve yardımların yalnızca acil ihtiyaçları karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda Gazze halkının yalnız olmadığını dünyaya ilan ettiğini ifade ediyor.

Diplomatik alanda Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde ateşkes çağrılarının ve Filistinli gruplar arasında arabuluculuk çabalarının sürdüğünü, Lahey’deki NATO zirvesinde kırılgan ateşkesin kalıcı barışa dönüştürülmesi gerektiğini vurguladığını ve Gazze’nin kaybedecek zamanı olmadığını hatırlatıyor. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırılarını ve toplu cezalandırma politikalarını açıkça soykırım olarak tanımladığını belirtiyor; Katar başta olmak üzere bölge ülkeleriyle insani erişim, ateşkes müzakereleri ve yeniden imar konularında yakın işbirliği içinde olduklarını ifade ediyor.

Erdoğan, Katar'ın insani yardımların sağlanması ve katliamın durdurulmasına yönelik diplomatik girişimlerindeki öncü rolünü takdir ettiklerini belirterek Gazze'deki şiddetin bölgenin istikrarını tehdit ettiğine dikkat çekiyor. Doğu Akdeniz ile Basra Körfezi arasındaki gerilimin geniş bir çatışma riskini artırabileceğini işaret ediyor; bu durum güvenlik dengelerini bozabilir ve yeni göç dalgaları, radikalleşme ile enerji güvenliği üzerinde ciddi tehditler doğurabilir diyor.

Çözüm yolları açıktır: derhal ateşkes ilan edilmeli, tüm saldırılar koşulsuz olarak durdurulmalı; insani koridorlar açılmalı ve gıda, su ile tıbbi yardım engelsiz ulaştırılmalıdır. Sivillerin korunması için uluslararası mekanizmalar kurulmalı, savaş suçları ve insan hakları ihlalleri Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı nezdinde soruşturulmalıdır. UNRWA başta olmak üzere yardım kuruluşlarına sürdürülebilir kaynaklar sağlanmalıdır.

Erdoğan, Gazze’nin yeniden imarının yalnızca yıkılan binaların inşasıyla sınırlı kalmayacağını; eğitim, sağlık, altyapı, ekonomik kalkınma ve siyasi temsil haklarını da güvence altına alan kapsamlı bir süreç olması gerektiğini vurguluyor. Bu sürecin yerel halkın doğrudan katılımıyla ve Birleşmiş Milletler ile bölgesel örgütlerin gözetiminde yürütülmesi gerektiğini belirtiyor. Kalıcı barışın temeli olarak bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü sağlanmış bir Filistin devletinin tanınması ve iki devletli çözümün barış ve istikrarın anahtarı olduğunun altını çiziyor.

Gazze’de yaşananlar savaşın hakikati arayan gazetecileri de hedef alıyor; son aylarda birçok gazetecinin çatışma bölgelerinden gerçeği dünyaya aktarmaya çalışırken hayatını kaybettiğini, özellikle Al Jazeera’nın kayıplarının basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı açısından ağır bir kayıp olduğunu hatırlatıyor. Savaşın gerçeği dünyaya duyurma çabasında olan cesur insanların hatırasını ve adalet arayışını simgeleyen bu kayıplara taziye dileklerini iletiyor.

Son olarak Erdoğan, Filistin ve Gazze meselesinin sınırların ötesinde insanlığın ortak sınavı olduğuna vurgu yapıyor. Geçmişte Bosna ve Ruanda’da da sessizlik yaşanmasaydı bugün farklı sonuçlar doğacağını hatırlatıyor; Türkiye’nin Gazze konusundaki kararlı duruşunun ahlaki bir sorumluluk ve stratejik bir gereklilik olduğuna dikkat çekiyor. Barışın imkansız değil, gecikmiş bir zaruret olduğuna inanıyoruz; Gazze’nin kaybedecek zamanı yoktur; küresel vicdanın sesine kulak vermek ve harekete geçmek zorundayız; insanlığın geleceği bugün atılacak adımların cesaretiyle şekillenecektir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o5858d228-69ba-417f-b17c-f74e6b549cde.webp

Erdoğan, Al Jazeera için Gazze'deki insanlık vicdanını sınayan makale yazdı

Demokrat Senatörler Ruben Gallego, Tim Kaine, Peter Welch, Mark Kelly ve Elizabeth Warren Gazze'deki insani felaket hakkında Dışişleri Bakanı Rubio’ya mektup yolladı. Gazze'de insani yardımların giriş ve dağıtımını zorlaştıran engeller nedeniyle özellikle bebeklerin devasa krizle karşı karşıya olduğuna dikkat çekilen mektupta şu ifadeler yer alıyor:

“Bugün, Gazze'deki krize çözüm bulmak amacıyla, özellikle bebek mamaları da dahil tüm insani yardımı acilen artırmak için ABD'nin tüm gücünü ve yetkisini kullanma çağrısında bulunuyoruz. ABD ve İsrail'in, Filistinlilerin yaşamını tehdit eden korkunç durumla mücadelede ahlaki zorunluluğu var.”

Mektupta, İsrail'in yardım dağıtım sisteminin bebekleri açlık ve ölüme sürüklediği, ABD güdümlü Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın (GHF) paketlerinde bebek mamasının bulunmadığı belirtiliyor.

İsrail, ABD'nin desteğiyle 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze'de katliam, açlık, yıkım ve zorla yerinden edilme gibi soykırım uygulamalarını sürdürüyor; Uluslararası Adalet Divanı'nın saldırıları durdurma yönündeki tüm uluslararası çağrı ve emirlerini ise görmezden geliyor.

Soykırım sonucunda 63 bin 371 Filistinli hayatını kaybetti, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 159 bin 835 kişi yaralandı, 9 binin üzerinde kişi kayboldu, yüz binlerce kişi yerinden edildi ve kıtlık nedeniyle 124’ü çocuk olmak üzere 332 kişi yaşamını yitirdi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob4aa5d1d-5731-48b9-8140-31d22e5ce1e7.webp

ABD'li senatörler Rubio'ya mektup gönderdi: Gazze'de acil insani yardım çağrısı

Afganistan'ın doğusunda meydana gelen depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 812'ye ulaştı, yaralı sayısı 2.800'ü geçti.

Afganistan İslam Emirliği Baş Sözcüsü Zabihullah Mucahid, gazetecilere yaptığı açıklamada, merkez üssü Kabil'in doğusunda olan depremde toplam 812 kişinin öldüğünü, 2.800'den fazla kişinin de yaralandığını bildirdi.

Mucahid, depremin ardından acil yardım olarak 100 milyon Afgani bütçe ayrıldığını, ihtiyaç halinde ek fon sağlanacağını belirtti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o6c5829cc-17de-452d-a709-10a701d60b0b.webp

Afganistan'daki depremde can kaybı 812'ye yükseldi; yaralılar 2.800'ü aştı

Küresel Sumud Filosu, Barselona'dan Gazze'ye doğru hareket ederek Gazze'ye gıda ve ilaç yardımı ulaştırmayı hedefliyor. Bu, geçmişte İsrail müdahalelerine maruz kalan yardım gemilerinin ardından tarihteki en büyük koordineli sivil deniz görevi olarak nitelendiriliyor.

Filoyu oluşturanlar: 44 ülkeden yaklaşık 300 kişi, 50 gemi ve 22 yelkenli. Amaç, Gazze'ye uygulanan abluka engelini aşmak ve kıtlıkla mücadele eden Filistinlilere acil yardımı ulaştırmak.

Güzergah ve zamanlama:
- Yolculuk yaklaşık 3 bin kilometre ve 7-8 gün sürmesi öngörülüyor.
- Barcelona'dan ayrılan ilk filo ile ikinci filonun 4 Eylül'de Tunus'ta bir araya gelmesi planlanıyor.

Güçlü bir gönüllü ekip:
Filoda aktivistler, insani yardım çalışanları, doktorlar, din insanları, avukatlar ve denizciler yer alıyor. Ayrıca özel bir yönlendirme komitesi kuruldu. Bu komitede Greta Thunberg, Kleoniki Alexopoulou, Yasemin Acar, Thiago Avila, Melanie Schweizer, Karen Moynihan, Maria Elena Delia, Saif Abukeshek, Muhammad Nadir el-Nuri, Marouan Ben Guettaia, Wael Nawar, Hayfa Mansouri ve Torkia Chaibi gibi isimler bulunuyor.

Organizasyonun amacı ve katılım:
Organizatörler, Küresel Sumud Filosu’nu Gazze’ye yönelik en büyük deniz görevi olarak tanımlıyor. Filoyla hareket eden yüzlerce kişiyle birlikte, on binlerce kişi de katılım için kayıt yaptırdı.

Hangi ülkeler katılıyor?
Filoya göre, altı kıtadan çok sayıda ülkeden temsilciler katıldı. Avustralya, Brezilya, Güney Afrika ve pek çok Avrupa ülkesi öne çıkıyor.
Katılımcılar, herhangi bir hükümet ya da siyasi partiyle ilişkili olmadıklarını belirtiyor.

Bu görevi kimler düzenliyor?
Görev, Gazze’ye daha önce kara ve deniz yoluyla yardım girişimlerinde bulunan dört büyük koalisyon tarafından organize ediliyor:
- Gazze’ye Küresel Hareket (Global Movement to Gaza – GMTG)
- Özgürlük Filosu Koalisyonu (Freedom Flotilla Coalition – FFC)
- Magreb Sumud Filosu
- Sumud Nusantara (Sekiz ülkeden oluşan konvoy, başta Malezya olmak üzere)

Bu gruplar, tarihteki en büyük koordineli sivil filo olma yolunda ilerliyor.

2025 yılında Gazze’ye yapılan yardım filolarında yaşanan müdahaleler
2025 yılında Gazze’ye yardım taşıyan üç yelkenli denize açıldı. Conscience, 2 Mayıs’ta Malta kıyılarının yaklaşık 25 kilometre açığında silahlı insansız hava araçlarıyla iki kez vuruldu. Saldırıda gemide yangın çıktı ve gövdeye ciddi hasar oluştu. Gemideki 30 Türk ve Azeri aktivist, su tahliyesiyle gemiyi batmaktan kurtarmaya çalıştı.

FFC’nin yönettiği Madleen yelkenlisi ise 9 Haziran’da uluslararası sularda Gazze’ye yaklaşık 185 kilometre mesafedeyken İsrail ordusu tarafından durduruldu. İsrail ordusu, yolculuk sırasında Greta Thunberg de dahil olmak üzere 11 aktivisti rehin aldı ve daha sonra sınır dışı etti.

26 Temmuz’da Handala yelkenlisine yapılan saldırı ise insani yardım çabalarını daha da riskli hale getirdi.


https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oe908f211-3ff2-45fa-a864-21aef7e278b4.webp

Küresel Sumud Filosu Gazze için yola çıktı: İsrail ablukasını kırma amacıyla kararlı bir deniz görevi

Somali Kızılay, yerel ve uluslararası ortaklarla birlikte toplumun en temel ihtiyaçlarına odaklanan projeler yürütüyor. 

Özellikle ilk yardım ve sağlık eğitimleri, çatışma ve afetlerden etkilenen topluluklar için hayati önem taşıyor. Bu doğrultuda Somali Kızılay, Türk Kızılay ile güçlerini birleştirerek gençlere ve kurumlara yönelik bir ilk yardım eğitimi programını hayata geçiriyor.

Somali Kızılay İcra Direktörü Muhammed Abdi Warsame ve Eğitmen Ferhiye Abdullahi Hasan, Anadolu Ajansı’na (AA) verdikleri demeçte, Türk Kızılay ile ortak yürütülen bu eğitimin ayrıntılarını paylaştı.

Warsame, “İlk yardım eğitimi ve hastane bakımı programını Türk Kızılay ile yürütüyoruz. Koordinasyon ofisinin yakınındaki bölgeyi seçtik çünkü burada ülkede patlamalar, çatışmalar ve saldırılar en çok yaşanıyor. Üniversitelerden, şirketlerden ve otellerden gelen kurum temsilcilerini eğitiyoruz.” dedi. Bu projenin geçen yıl da gerçekleştirildiğini, bu yıl yeniden düzenlendiğini ve programdan yüzlerce kişinin faydalandığını vurguladı.

Son 34 yıldır Somali’de süregelen çatışma ve afetleri hatırlatan Warsame, “İlerleyen aşamalarda farklı dönemlerden geçen çatışmalar yaşandı; barışçıl bölgelerimiz olsa da kuraklık, ardından sel ve altyapının yok edilmesi her şeyi etkiledi. Somali yalnızca savaşla değil, acil durumlarla da yaşıyor. Bu yüzden Kızılay neredeyse her köyde çalışıyor.” şeklinde değerlendirdi.

Gençlere beceri kazandırmayı hedeflediklerini belirten Warsame, “Gençleri topluma katılmaları ve kendi ayakları üzerinde durmaları için eğitiyoruz. Gençler çoğu zaman ülke dışına gidiyor ya da çatışmalara karışıyor. Biz de onlara destek olmak istedik ve eğitim enstitüsünü kurduk. Türk Kızılay da bu girişimin başlamasında destek veren önemli ortaklardan biri oldu.” diye konuştu.

Merkezde afet yönetimi, insani mühendislik, insani lojistik, temel yaşam desteği ve ilk yardım gibi çeşitli eğitimler veriliyor. Warsame, “İlk yardım, çatışmalar nedeniyle toplum için sağlayabileceğimiz en önemli desteklerden biri. Ambulanslarımız var, hastane bakım ekiplerimiz var ve topluma yayılıp acil durumlara müdahale ediyorlar. Türklerin bu çabaya ortak olması, gençleri eğitmesi ve toplum için ilk yardım kitleri sağlaması çok değerli. Özellikle oteller, okullar ve üniversiteler gibi kalabalık alanlarda bu çok önemli.” ifadelerini paylaştı.

El becerilerine dayalı mesleki eğitim fikrini de hayata geçirmek istediklerini söyleyen Warsame, böylece gençlerin beceri kazanıp piyasada kendilerine iş yaratabileceğini belirtti. “Türk Kızılay delegasyonu, Somali Kızılay olarak bizim ilk resmi ortağımız oldu. Onlara özel olarak teşekkür ediyoruz. Türk devletine ve Türk halkına da Somali Kızılay ve Somali halkına verdikleri tüm destekler için teşekkür ederiz.” dedi.

İlk Yardım Kursunda Eğitmen Ferhiye Abdullahi Hasan ise Türk dizilerinden öğrendiği Türkçesini Yunus Emre Enstitüsü’nde geliştirmeye çalıştığını ifade etti. 

İlk yardım eğitimine 25 kişinin katıldığını belirten Hasan, bugüne kadar düzenledikleri kurslarda 945 kişinin ilk yardım eğitimi aldığını kaydetti. Eğitimini tamamlayanların memnun kaldıklarını aktaran Hasan, öğrencilerin farklı alanlardan ve yaşlarda olduklarını söyledi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o178c9ffd-8b0c-4cfc-9e25-ee3b2c4cb206.webp

“insani yardım” ile ilgili sonuçlar

Gazze'de Resmi Kıtlık Açıklandı

Erdoğan, Al Jazeera için Gazze'deki insanlık vicdanını sınayan makale yazdı

ABD'li senatörler Rubio'ya mektup gönderdi: Gazze'de acil insani yardım çağrısı

Afganistan'daki depremde can kaybı 812'ye yükseldi; yaralılar 2.800'ü aştı

Küresel Sumud Filosu Gazze için yola çıktı: İsrail ablukasını kırma amacıyla kararlı bir deniz görevi

Somali Kızılay, Türk Kızılay ile verdiği ilk yardım eğitimleriyle gençlere umut oluyor