TBMM Tören Salonu'nda gerçekleştirilen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun 7. toplantısı, önemli bir buluşmaya sahne oldu.

Toplantı, iki oturum halinde düzenlendi. İlk bölümde eski TBMM başkanları Hikmet Çetin, Ömer İzgi, Bülent Arınç, Köksal Toptan ve Mehmet Ali Şahin söz alacaklar.

İkinci oturumda ise Cemil Çiçek, İsmet Yılmaz, İsmail Kahraman, Binali Yıldırım ve Mustafa Şentop değerlendirmelerini paylaşacaklar.

Komisyonun açılışında konuşan TBMM Başkanı Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı: “Her biri hem yasama faaliyetleri bakımından hem de siyasi çalışmalar açısından engin tecrübelere sahip olan, Türkiye'nin demokrasi tecrübesini ve temel meselelerini hayatları boyunca yakından takip etmiş ve çözüm üretmek için gayret sarf etmiş olan bütün Meclis başkanlarımıza, komisyonumuzun bu davetini kabul ettikleri için ayrıca teşekkür ediyorum.”

Kurtulmuş, bugün 10 eski Meclis başkanının komisyona katılacağını, 3 eski Meclis başkanının da sağlık sorunları nedeniyle davet edilemediğini belirtti.

Komisyonun açılışında, Kurtulmuş'un konuşmasının ardından ilk sözü alan eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin değerlendirmede bulunacak.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o32719138-253e-46bf-9a55-ff6e3d45b048.webp

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu TBMM'de toplandı

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında toplandı.

6'ncı toplantının ikinci oturumunda Malatya, Mardin, Mersin, Sivas ve Van baro başkanları görüşlerini paylaştı.

Malatya Baro Başkanı Onur Demez terörsüz Türkiye hedefini sonuna kadar desteklediklerini ifade etti. Türkiye'de yükselen bu olumlu iklimin önemli bir fırsat niteliğinde olduğuna vurgu yapan Demez, yarınlarımızı inşa edecek bu fırsatın barolar ve hukukçular ile sivil toplum ve toplumun tüm katmanları tarafından sahiplenilmesi gerektiğini belirtti. Adalet ve hukuka güvenin süreç yönetiminde en kritik unsur olduğuna vurgu yaptı ve bu güvenin sürece doğrudan katkı sağlayacağını ifade etti.

Mardin Baro Başkanı Ahmet Duyan terörsüz Türkiye hedefi için üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını belirtti ve bütün siyasi aktörlerden aynı özveriyi beklediklerini söyledi. ETA ve IRA örneklerinin süreç bakımından uygun olmadığını belirten Duyan kendi açıkladığına göre İspanya'da inceleme yapan birinin Türkiye'deki kayıpların 483 kişiye ulaştığına dikkat çekti. Kendi modelimizi yaratıyoruz; esin kaynağı olarak ise Mandela örneğini işaret etti.

Mersin Baro Başkanı Gazi Özdemir terör sorununa karşı ortak kararlılığı ifade etmek için toplandıklarını söyledi. Amacımız terörü Türkiye'nin gündeminden çıkarmaktır dedi. Terörün sadece masum canlarımızı değil halkın güven, huzur ve umut arayışını da hedef aldığına vurgu yaptı. Ekonomiyi etkilediğini, eğitimin sürekliliğini bozduğunu ve toplumsal barışı gölgelediğini belirtti. Bu nedenle meseleyi güven odaklı olmakla birlikte hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları ve adalet çerçevesinde ele almak gerektiğini kaydetti. Özdemir yolun şiddetin değil kardeşliğin yolu olduğunu belirtti; hedefin ayrılık değil bütünleşme olması gerektiğini söyledi; mirasımızın umut ve aydınlık olduğuna işaret etti.

Sivas Baro Başkanı Fatih Sevim devletin 50 yıldır uğraştığı terörden kurtulmak için yeni bir adım attığını söyleyerek, tüm unsurlarıyla saha ve hareket üstünlüğüne ve sınırlarımız içindeki terörist sayısının yok denecek kadar azalmasına rağmen bu adımın atılmasının meseleye ne kadar uzun vadeli bakıldığını ve bu işin kökten, bir daha ülkemizde böyle bir sorun olmaması için çözülmesi arzusunu gösterdiğini söyledi. Kamuoyunun hassasiyeti hesap edilerek çalışmalar yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Milletin ve devletin başına tebelleş olmuş bu 50 yıllık habis urdan halas olmayı en çok biz isteriz. En çok biz dağlarımızın başı dik, ovalarımızın engin, köylerimizin dingin olmasını arzu ederiz. Bu sebeple de bu yolun kazasız belasız bitirilmesi için yola çıkarken binlerce hesap yapmanın, neredeyse sıfır hata ile yol almanın elzem olduğuna inandığımı ifade etti. Terörsüz Türkiye hedefine niyet, samimiyet ve dürüstlük gibi temel değerlerle ilerlemenin şart olduğunun altını çizdi.

Van Baro Başkanı Sinan Özaraz ise barışın her zaman savaş ve çatışmadan daha üstün olduğuna dikkat çekti. Şu an zor bir yolu yürüdüklerini belirtti ve komisyon çalışmalarının somut yasal düzenlemelere ilişkin adımların atılması gerektiğini söyledi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o8a30dc2d-74ce-4bdc-bf86-ad1d64e2c8f9.webp

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Toplandı

Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sosyal medya hesabından yayımlanan paylaşım, Fidan’ın İrlanda temaslarının önemli anlarını öne çıkarıyor.

Buna göre, Bakanımız Hakan Fidan Dublin’de İrlanda Dışişleri Bakanı Harris ile verimli bir görüşme gerçekleştirdi.

Paylaşımda ayrıca Türkiye-İrlanda Parlamentolararası Dostluk Grubu’nun Düzenleyicisi Senatör Alison Comyn’in Dublin’de Bakanımız tarafından kabul edildiği belirtildi.

Bakanımız @HakanFidan, bu temaslar kapsamında dostluk grubunun çalışmasını güçlendirmek adına önemli adımlar attı. 🇹🇷🇮🇪

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o3b93402e-d5b1-45b3-b0fe-4bc3c9485b32.webp

Dublin'de Kritik Görüşme: Bakan Fidan, İrlanda Dışişleri Bakanı Harris ile Buluştu

Afyonkarahisar'da Büyük Taarruz’un 103. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen buluşmada TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sivil toplum temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantıda Ağustos ayının Türk tarihi açısından taşıdığı önem vurgulandı; Malazgirt ile Afyonkarahisar'da iki büyük zaferin kutlandığı, 26 Ağustos'un ise bu zaferlerin anıldığı ifade edildi. Kurtulmuş, Malazgirt Muharebesiyle Anadolu’nun Müslüman Türk milletine açıldığını ve mirasın ebediyen Türk yurdu olarak ecdattan kaldığını belirtti. Ardından 72 devletin Anadolu’yu kendi ellerine geçirme planının zorlu süreçte verilen Büyük Taarruz’la aşılmasının altını çizdi; Başkomutan Atatürk ile tüm kuvvet komutanlarını, hayatlarını kaybetmiş olan şehitleri ve gazileri rahmet ve minnetle andı.

Tarihin sadece bir kıssalar silsilesi olmadığını, her sayfasının millete ebedi bir nasihat olduğunu söyleyen Kurtulmuş; ibret almak, ders çıkarmak ve birlik ruhunu güçlendirmek gerektiğini vurguladı. Büyük Taarruz’un öğretilerinin başında birlik ve beraberlik olduğunu ifade etti. Emperyalizme karşı ortak duruş sergilenmesi gerektiğini söyleyerek, “Hiç kimse bu milletin boynuna altın tasmayı geçirebilme gücüne sahip olmadı ve bundan sonra da olmayacaktır” dedi.

Kurtuluş mücadelesinin özgürlüğe düşkünlükle pekiştiğini hatırlatan Kurtulmuş, “Bu millet Allah’a olan güvenini sarsmayan bir kararlılıkla diz çökmemiştir; hiçbir güç, bu millete eyvallah edecek kadar güçlenemedi ve bundan sonra da edemeyecektir” diye konuştu. Zor görüldüğünde kaçmayan, örgütlenip dayanışma içinde mücadele eden Türk milletinin bu özelliğini vurguladı.

Gelişen küresel tabloya dikkat çeken Kurtulmuş, bölgede süregelen karar mekanizmalarının Ortadoğu’da etnik, mezhebi ve dini çatışmaları provoke ederek halkları bölünmeye sürüklediğini söyledi. Türkiye’nin ise bu istikrarın merkezi olmaya devam edeceğini, güçlenerek dünyadaki sorunlara çözüm arayan saygın bir aktör olacağını belirtti. İç cephemizi güçlendirmenin, dışarıda ise barış ve istikrar için çalışmanın yolu olduğunun altını çizdi.

İlerleyen süreçte terörün hiçbir şekilde gündeme gelmeyeceği bir döneme geçişin hedef olduğunun altını çizen Kurtulmuş, “Bu süreçte terör örgütüyle hiçbir pazarlık yapılmamıştır ve bundan sonra da yapılmayacaktır” dedi. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun ise anayasa değişikliği tartışmaları için bir zemin olmadığını, 95% oy oranını temsil eden geniş bir ortak platform olduğunu belirtti. Örgüt liderinin serbest bırakılması ya da özerklik talepleri gibi konuların asla gündemde olmadığını vurguladı.

Halkın duygularına tercüman olan konuşmalar da döneme damga vurdu. Şehitlerin aileleri ve gazilerin anılarını paylaştığı oturumda, bir gazinin kaybedilen gözü yerine takılan yapay göz ve arkadaşını kaybeden bir diğerinin korneasıyla ilgili anısı duygu dolu anlar yarattı. Annelerin, evlatlarımızı gömmek yerine silahları gömmeyi tercih ettiklerini söylemesi, bu sürecin halk nezdinde destek bulduğunun en çarpıcı göstergesi oldu.

Bölgede dağınık ve parçalanmış yapıların İsrail’in baskı ve zulmünü artırdığı bir dönemde, Türkiye’nin istikrar ve birliğiyle bölgesel aktörlere örnek olacak bir model sunması gerektiğini kaydeden Kurtulmuş, Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürt halkının da süreçten memnun olduğunu belirtti. Silahların yakılması, ilişkilerin normalleşmesi ve toplumsal birlik için sembolik bir adım olarak görüldü.

Son olarak TBMM Başkanı, Türkiye’nin farklı etnik ve inanç gruplarının düşmanlaştırılmasına gidilmeyecek kadar güçlü bir kardeşlik ruhuna sahip olduğunu sözlerine ekledi. Çanakkale’den Trablusgarp’a, Kudüs’ten Erbil’e kadar pek çok coğrafyadan gelen ortak mirasın, bugün de adalet, barış ve dayanışma için yol gösterici olduğunu vurguladı.

Toplantıya Afyonkarahisar Valisi Kübra Güran Yiğitbaşı, TOBB Başkanı Hüsnü Serteser, eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile bazı milletvekilleri ve sivil toplum temsilcileri katıldı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oac183c91-de43-44d7-91d4-79ab9d5cf6a7.webp

Kurtulmuş: Terörsüz Türkiye İçin Asla Pazarlık Yok; Birlik ve Dirlikle Yolumuza Devam

İstanbul’da düzenlenen 'Türkiye’nin Yeşil Dönüşüm Vizyonu' toplantısının ilki AK Parti İl Başkanlığı ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

Toplantıya katılanlar arasında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sevilay Tuncer, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Hasan Suver, Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Abdulkadir Polat, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Nevzat Şatıroğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Oruç Baba İnan, AK Parti İl Başkanı Abdullah Özdemir ve Bahçelievler Belediye Başkanı Hakan Bahadır ile parti temsilcileri yer aldı.

Toplantı öncesinde gazetecilere konuşan Sevilay Tuncer, sıcak hava dalgaları, kuraklık, seller, don olayları, su kaynaklarının yetersizliği ve orman yangınlarının artık belli bölgelerin sorunu olmaktan çıkıp tüm insanlığın ortak meselesi hâline geldiğini söyledi.

Tuncer, Türkiye’nin bu derinleşen sorun karşısında başından itibaren kararlı ve vizyoner adımlar attığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde açıklanan '2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Kalkınma Vizyonu’nun, sadece çevre politikalarını değil, üretimden ulaşıma, enerjiden tarıma kadar tüm sektörlerin yol haritasını belirlediğini ifade etti.

AK Parti İl Başkanı Abdullah Özdemir ise iklim krizinin küresel bir sorun olduğuna dikkat çekerek şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanımızın belirlediği 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve Yeşil Kalkınma Vizyonu doğrultusunda, değerli başkanlarımızın, milletvekillerimizin ve parti temsilcilerimizin katkılarıyla ülkemizi geleceğe hazırlıyoruz. Yaşanan seller, yangınlar ve hava hareketliliğindeki dönüşüm, bu konunun ne kadar ciddiye alınması gerektiğini net bir şekilde gösteriyor.”

Açıklamaların ardından basına kapalı toplantıya geçildi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o9cdcaedb-11e3-4414-8efd-8a8a594c86e7.webp

İstanbul'da Başlayan AK Parti'nin Türkiye'nin Yeşil Dönüşüm Vizyonu Toplantısının İlk Adımları

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Trabzon’a İstiklal Madalyası takdim törenine katıldı. TBMM’nin 1924 yılında bu onuru Trabzon’a layık gördüğü anı, Meclis Şeref Holü'nde düzenlenen törenle taçlandırıldı.

Uraloğlu törende şöyle konuştu: Trabzon’un kadim şehir olarak milli mücadelede sergilediği fedakarlık, bu madalyayla taçlanıyor. Şehrin tarih boyunca sadakat, cesaret ve fedakarlığın simgesi olduğunu belirtti; liman işçileri, denizciler, kayıkçılar, kadınlar, gençler ve yaşlılar milletin umudunu sırtında taşıdı.

Trabzon Limanı’nın sadece lojistik bir merkez olmadığını, bağımsızlık ateşinin hazırlıkları ve harlanması için bir ocak olduğunu vurguladı. Karadeniz’in zorlu şartlarında Trabzon Kayıkçılar Loncası’nın yokluk içindeki varlığını, cepheye silah, mühimmat ve erzak taşıyarak Anadolu’nun direncine hayat verdiğini söyledi.

Giriş konuşmasında Atatürk’e atıf yapan Uraloğlu, 1924’te Trabzon’a geldiğinde “Trabzon fedakarlığın adıdır” diyerek şehrin hak ettiği değeri gördüğünü; Meclisin, Kayıkçılar Loncası’nın hizmetlerini onurlandırmak için İstiklal Madalyası vermeye karar verdiğini belirtti. 101 yıl sonra TBMM arşivlerindeki titiz çalışmalar ve Milli Savunma Bakanlığı’nın onayıyla borcun ödendiğini söyledi. Bu madalya, Trabzon’un gençleri, geleceğine ve vatan sevgisini nesiller boyu taşıyan herkese aittir ve her zaman değerini yansıtacak, birlik, dayanışma ve özgürlük kararlılığını simgeleyecektir.

Yaşar Güler ise TBMM’nin bu süreçteki duyarlılığını hatırlatarak, Trabzon’un Milli Mücadele’de stratejik bir üs, lojistik ve umut kapısı olduğunu vurguladı. “Müttekece belirsizlik içinde ilhak girişimlerine karşı en erken ses veren şehirlerden biri olan Trabzon, hem malını hem canını ortaya koymuştur,” diye konuştu. Ayrıca Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum’daki kongreye zemin hazırlayarak vatanın birliğini güçlendirmeye katkısı üzerinde durdu.

Güler, 11 Şubat 1924’te bu onurun Trabzon’a verildiğini anımsatarak, gecikmiş de olsa anlamlı bir tarihi hakkın teslim edildiğini ifade etti. Atatürk’ün “fedakarlığın adıdır” sözünü hatırlatarak, bu madalyanın sadece bir şehir için değil, Anadolu’nun şeref mührü için verildiğini söyledi. Türkiye Yüzyılı hedefleriyle savunma, ekonomi, ulaşım ve teknoloji alanlarında atılan adımların güç kazandırdığını vurguladı.

Trabzon Valisi Aziz Yıldırım ise 101 yıl sonra İstiklal Madalyası’nı görmekten duyduğu gururu paylaştı. “İstiklal Madalyası, Anadolu’nun şeref mührü olmaya devam ediyor” diyen Yıldırım, Trabzon’un tarih boyunca cephane sevkiyatı, gönüllü asker temini, lojistik ve istihbaratta merkezi rolünü dile getirdi. Madalyanın, Trabzon’un vatan sevgisi ve kahramanlığını ebedi bir anı olarak saklayacağını sözlerine ekledi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob802b017-6393-4348-84c8-ceefa1e456ca.webp

Trabzon’a İstiklal Madalyası Takdim Töreni Coşkuyla Gerçekleşti

Bazı temaslarda bulunmak üzere KKTC’ye gelen Cevdet Yılmaz, KKTC Başbakanı Ünal Üstel ile Ercan Havalimanı’nda ortak basın toplantısı düzenledi.

Yılmaz, yarın KKTC E-Devlet Mobil Uygulama Sistemi’nin tanıtım toplantısına katılacaklarını, bu uygulamanın dijital devlet hizmetlerinin güçlendirilmesi açısından önemli bir adım olduğunu belirterek, "Uygulama Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin günlük hayatına kolaylık sağlayacak, kamudan aldığı hizmetlere hız ve verimlilik katacaktır." diye konuştu.

Yeni projeler ve tamamlanan hizmetlerle KKTC’nin sağlık altyapısını modern bir hale getirdiklerine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:

"Yeni Lefkoşa Devlet Hastanesi’nin temeli atılmıştı. Şimdi de Pamuklu Devlet Hastanesi’nin yapımına ilişkin ihale sürecinin tamamlandığını ve sonbaharda temelinin atılacağını buradan müjdelemek isterim. Burada detayına giremeyeceğimiz çok sayıda projeyi hassasiyetle hayata geçirmeye devam edeceğiz."

Siyasetin halka hizmet için var olduğunu ve söz yerine icraat yapmayı tercih ettiklerini anlatan Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Lefkoşa Çevre Yolu’nun başkentin trafiğini rahatlattığını dile getirdi.
Yılmaz, KKTC’nin uzun yıllardan beri insanlık dışı izolasyonlara maruz kaldığını hatırlatarak, bu nedenle KKTC’nin kalkınma ve gelişmesinin kendileri için öncelikli olduğunu sözlerine ekledi.
KKTC’nin geçmişte olduğu gibi gelecekte de yanında olmayı sürdüreceklerini vurgulayan Yılmaz, şunları ifade etti:

"KKTC’nin kalkınma çabaları sadece siyasi değil iktisadi olarak da milli davamızın bir parçasıdır. Altyapı yatırımlarının yanı sıra KKTC’nin eğitim, turizm ve teknoloji merkezi haline gelmesi için desteklerimizi sürdürüyoruz. 'Ada Kıbrıs' tanıtımlarımız sürerken, hava yollarında daha uygun fiyatlarla uçuşlar başlamıştır. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nda Sayın Cumhurbaşkanımız Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu Köprülü Kavşağı ile Yeni Maraş Sağlık Merkezi’nin açılışlarını gerçekleştirmiştir. Buradan şunu ifade etmek istiyorum, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Ada’ya yaptığı ziyaretlerde hastane, yol, hizmet binası gibi müjdelerinin hepsini yakından takip ediyor, her birini Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın genel gözetiminde KKTC hükümetindeki muhataplarımız ile hayata geçiriyoruz."

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın 2 devletli çözüm vizyonuna destek verdiklerini vurgulayarak, Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak Ada’daki gerçeklerle uyumlu olması durumunda mümkün olabileceğine inandıklarını söyledi.
Bugün için önceliğin, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün uluslararası toplum tarafından tescil edilmesi olduğunu anlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın (Erdoğan) defaatle ifade ettikleri üzere Kıbrıs’ta yeni bir müzakere süreci olacaksa bundan böyle iki toplum arasında değil, egemen eşit iki devlet arasında yürütülecektir. Ana vatan ve garantör Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün kararlılıkla yanında olmaya, Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu iki devletli çözümü güçlü şekilde desteklemeye, KKTC'nin hak ve hukukunu savunmaya devam edecektir. Kıbrıs Türk halkını hak ettiği mertebeye ulaştırma gayreti içerisinde çabalarımızı el ele sürdüreceğiz. Milli davamıza sahip çıkmaya, KKTC'nin bağımsız, huzurlu, güvenli ve müreffeh geleceğine katkı sunmaya devam edeceğiz."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o8d706838-1c8b-49f9-bc6d-15c9701e0ff4.webp

KKTC’nin kalkınma çabaları iktisadi olarak da milli davamızın temeli

Devlet Bahçeli, MHP Genel Başkanı, gündeme ilişkin yazılı açıklamasında şu gerçeğe dikkat çekti: Aynı anda farklı coğrafyalarda savaş ve soykırım zulmünün hüküm sürdüğü bir tabloyla, aynı zamanda barış ve sükunet arayışlarının hız kazandığı bir dönemi yakından izlemek gerekir. Bu ikilemin, tuhaf ve tenakuz dolu bir dönemin başlıca özelliği olduğuna vurgu yaptı.

Bahçeli, Birleşmiş Milletler IPC raporuna atıfta bulunarak Gazze Şeridi’ndeki durumun acil bir gıda kriziyle sarsıldığını ve bu kıtlığın insanlık vicdanını deprem gibi salladığını belirtti. Gazze’nin 1943 Bengal Kıtlığı’nı aratmayacak ölçüde sıkıntılı bir tabloyla karşı karşıya olduğunu ifade etti; açlıktan ölen çocuklar ve zulüm ile soykırıma tanık olmanın sadece üzücü değil, insanlık için utanç vesilesi olduğunu vurguladı. İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’yı yutma hedefiyle sürdürdüğü şiddet ve dehşet sarmalını eleştirerek, Filistinli kardeşlerimizin yurtlarından koparılma ve sürgün politikalarının siyonist barbarlıkla yürütüldüğünü belirtti.

Kara mizahı andıracak şekilde cennete girmeyi hedefleyenlerin barış havariliğiyle savaş yandaşlığını sarkaç gibi gidip gelmesinin hiçbir inanç ve vicdana sığmayacağını, Gazze’nin işgal ve ilhak planıyla karşı karşıya kalınmasını ibretlik bulduğunu kaydetti. Uluslararası insani hukuk ayaklar altına alınırken, Gazze için planların ve adımların dikkatli ve adil bir dille yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Alaska Zirvesi ve Oval Ofis’teki görüşmelerin Gazze’nin güvenliği ve insani durumu için mi yoksa başka amaçlar için mi olduğunun sorgulanması gerektiğini belirtti.

Bahçeli, Gazze’de yaşanan krizin Rusya-Ukrayna savaşıyla da doğrudan bağlantılı olduğuna işaret etti. Barış ve güvenlik garantilerinin esas olarak Avrupa güvenliğiyle ilgili kaygılardan doğduğunu, krizleri tırmandıracak nevzuhur krizlere dönüştürmek isteyen üst akla karşı durmanın kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Şayet barış ve huzur samimi ise önce Gazze’deki insani ve tarihi felaketin engellenmesi gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın barış ve diyalog çağrılarının dünya genelinde bir umut ışığı haline geldiğini söyleyen Bahçeli, bu çağrıların kulak arkası edilmemesi gerektiğini belirtti. İnsanlık vicdanına tercüman olan bu çağrıların görmezden gelinmesinin hak ve adalet ölçüleriyle zıt olduğuna dikkati çekti ve krizleri derinleştirecek adımlardan kaçınılması gerektiğini ifade etti. Türkiye’nin iç ve dış barış, huzur ve güvenlik hedefinde kararlı olduğunu, terörsüz bir Türkiye’nin milli birlik ve kardeşliğin en belirgin göstergesi olduğuna vurgu yaptı.

Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili diplomatik hesapların içinde bulunduğu dönemde Türkiye’nin İstanbul’da başlayan sürecin yine İstanbul’da tamamlanması yönündeki inancını paylaştı. Kuzey’de barış mimarisi için çalışırken güneyin ihmal edilmesinin insani yardımların dahi yolunu tıkayacağını belirtti. Gazze’de akan kan durmadıkça barış çağrılarının yalnızca sözde kalacağını, bağlayıcılık ve inandırıcılıktan yoksun kalacağını ifade etti. Gazze için BM Görev Gücü’nün rolüne ilişkin tartışmaların acilen netleşmesi gerektiğini söyledi.

Uluslararası hukukçular, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının Gazze konusunda “israil karşıtı 10 maddelik hedefler” açıklamasını münhasır görüş olarak nitelendirdi ve bu hedeflerin hemen hayata geçmesi gerektiğini belirtti. İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması, diplomatik ilişkilerin askıya alınması, ticaret ve yatırımların kesilmesi, BM Barış ve Görev Gücü’nün Gazze’ye derhal gönderilmesi ve ambargo ile yaptırımların gündeme alınması çağrısını tekrarladı.

Bahçeli, gündeme yoğunlaşarak CHP’nin sorumsuz ve baştan savma siyasetinin demokrasi kültürünü tahrip ettiğini söyledi. CHP Genel Başkanı’nın TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağıracağını açıklamasını eleştirdi; Gazze meselesinin bir siyasi istismar aracı olarak kullanılmasına karşı çıktı. TBMM’nin olağanüstü toplanmasına gerek olmadığını ve Cumhur İttifakı aleyhinde yükselen fitne rüzgarlarının etkisizleşeceğini vurguladı.

Cumhur İttifakı’nın güçlenmesini, ahlaki, manevi, vatan ve millet sevgisine dayanan geçmişteki birliktelik olarak tanımladı; 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulan birleşimin bugün de sürmesi gerektiğini belirtti. Altılı Masa’nın “mücrim unsur” içerdiği yönündeki görüşleri hatırlatarak, Cumhur İttifakı’nın millete olan güven ve istiklal için vazgeçilmez bir yol olduğuna işaret etti. CHP yöneticilerinin rüşvet ve yolsuzluk çarkında öğütülmüş algısına karşı, milletin böyle çirkin tekliflere prim vermeyeceğini dile getirdi.

CHP’nin iç ve dış sorunlarda vizyoner bir nitelik üretemediğini ve yürütülen gündemlerin yalan, riya, iftira ve dedikodu üzerine kurulu olduğunu savundu. Türk milletinin bu tür siyaset önerilerine prim vermeyeceğini sözlerine ekledi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/of9833e91-cc79-4776-8335-26d0885c2227.webp

Bahçeli: Hiç kimse Cumhur İttifakı'nın arasına nifak tohumu saçamayacak

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti ile Cumhur İttifakı’na yönelik sözlerinin artık siyaset sahnesinin konusu olmaktan çıktığını, bu sözlerin hezeyandan öteye geçemediğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sürekli yüksek düzeyde destekleyen milletin gayet iyi farkında olduğuna vurgu yapan Çelik, şu ifadeleri paylaştı:

"Cumhurbaşkanımızın siyasi liderliğinin ne anlama geldiği en iyi dünya siyaset sahnesinde bilinmektedir. Özgür Özel’in yürüttüğü üçüncü sınıf siyasetin bunları kavraması mümkün değildir. Özgür Özel’in Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelttiği çirkin ifadelerin, siyasi mücadelemiz karşısında tuz buz olmaktan başka bir akıbeti yoktur. Siyasi acziyet" ifadesi, Özgür Özel’in kendi partisinde olanları anlama konusunda içine düştüğü duruma denir. "Siyasi kapkaççılık" ise yıllarca milli irade düşmanlığı yapıp, bugün ortaya çıkan utanç verici tablolarla yüzleşemeyen CHP yönetiminin yaptıklarına denir. Özgür Özel, eğer kendi partisinin içinden fışkıran bu siyasi skandallarla yüzleşebilirse, siyasi hayatımıza bir tane katkı yapmış olacaktır. Onun dışında söyledikleri gerçekleri örtbas etmek çabasından başka bir şey değildir."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob6470b6d-3944-47bf-ab21-a9c214bde5d8.webp

Çelik'ten Özel'in açıklamalarına sert tepki: CHP yönetiminin yüzleşmesi gereken gerçekler

AA muhabirinin parti kaynaklarından edindiği bilgilere göre, 4-9 Eylül 2024'te yapılan olağanüstü tüzük kurultayında alınan karar doğrultusunda başlatılan parti programı değişikliği çalışmaları sona yaklaşmış durumda.

CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke'nin başkanlığında yürütülen hazırlıklar kapsamında, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyelerince toplumun genelini ilgilendiren eğitim, sağlık, adalet, ekonomi, iç ve dış politika ile gençlik gibi alanlarda çalışmalar sürdürülüyor.

Bu doğrultuda yeni parti programıyla ilgili görüş ve önerileri ele almak amacıyla 4-9 Eylül tarihleri arasında "Program Çalıştayı" düzenlenecek. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in katılımı planlanan çalıştaya, MYK üyeleri, Parti Meclisi üyeleri, 81 il teşkilatı ve partililer katılacak.

CHP tüzüğüne göre parti programında değişiklik yapma yetkisi kurultaya aittir. Çalıştaydan elde edilecek çıktılar sayesinde son hali verilecek olan yeni parti programı, kasımda yapılması beklenen 39. Olağan Kurultay'da 1323 kurultay delegesinin oyuna sunulacak. Program değişikliğinde karar yeter sayısı için kurultay üye tam sayısının salt çoğunluğu aranacak.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oee43a9db-29b0-4929-bfd9-2b38085abfcd.webp

CHP Parti Programı Çalıştayı: 4-9 Eylül'de Ankara'da

Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplandı.

Toplantıya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Genel Başkanı Mustafa Işık, Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı Başkanı Lokman Aylar, Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı Başkanı Bilge Gürs ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı Beyazıt Yumuk katıldı.

Kurtulmuş, önceki toplantılarda komisyonun çalışma usul ve esasları ile bundan sonraki süreçte ele alınacak konuları ve kimlerin davet edileceğini belirlediklerini söyledi.

Bugünkü toplantıda şehit yakınları ile gazilerin dinleneceğini ifade eden Kurtulmuş şu açıklamayı yaptı:

Terörsüz Türkiye yolunda atılan bu adımlar, komisyonun Meclis çatısı altında yoğunlaşan çalışmalarıyla mümkün oldu. Eğer bugün bu düzeye geldiysek ve terörün ülkenin gündeminden tamamen kalktığını konuşabiliyorsak bunun en başında kahraman şehitlerimize borçluyuz. Onlar canlarını feda ederek bu vatan için mücadele ettiler; rahmetle, minnetle anıyoruz. Şehitlerimizin kararlı duruşu olmadan bugün burada olmayacaktık. Ayrıca onların dirayeti ve vatan sağ olsun ifadesi nesiller boyunca bir dua ve motto olarak aktarıldı. Vatanımız bölünmedi, bölünmeyecektir ve birlikte, kardeşçe yaşayacağız.

Şehit ailelerine gelince de onların da minnet borçları var. Şehit cenazelerine katılan, şehit ailesiyle temas eden birisi olarak her tabutun başında başınız sağ olsun denildiğinde ortak bir yanıt olarak vatan sağ olsun ifadesinin sıkça dile getirildiğini söyleyebilirdi. Bu sözler nesilden nesile aktarılan bir dua haline geldi ve ülke ezeli ve ebedi kardeşliğini sürdürdü. Ruhları şad olsun, makamları ali olsun.

Kurtulmuş, gazilere de övgü dolu sözlerle devam etti. Onlar da milletimizin emaneti. Ölürsem şehit, kalırsam gaziyim sözünü cesurca söyleyerek mücadele eden kahramanlara Allah razı olsun. Bu süreç şimdiye kadar dört toplantı yaptı ve hiçbir pazarlık olmadı; olmayacaktır. TBMM, hiçbir pazarlığın dışında kalarak bu süreci tamamlayacak ve ezeli kardeşliğimizi yeniden tesis edecektir. Bize düşen görev toplumsal rızayı artırmak, farklı kesimlerin desteğini güçlendirmek. Bu nedenle Meclis’te hemen hemen tüm siyasi partilerin katılımıyla kurulan bu komisyon kararlarını ittifakla alıyor ve yoluna devam ediyor. Zor bir süreç olsa da hedef net: vatandaşımızla birlikte ilerlemek ve süreci sağlıklı sonuçlandırmak.

Kurtulmuş ayrıca komisyonda bulunan kurumsal yapıların dinlenmesini önceliklediklerini sözlerine ekledi ve sürecin nasıl sonuçlanacağını Türkiye kamuoyuna birlikte göstereceklerini ifade etti. Ümit ediyoruz ki tarihi görevimizi en başarılı şekilde yerine getireceğiz. İçerde ve dışarıda bu sürecin zehirlenmeye çalışıldığı anlar olacaktır; bu yüzden saflarımızı sıkı tutarak ilerlemeliyiz.

Konuşmanın ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş komisyona sunumunu yaptı.

TBMM’nin sosyal medya hesabından yapılan açıklamada Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugün TBMM Tören Salonu'nda toplandığı hatırlatıldı. Açıklamada Kurtulmuş’un toplantı için yaptığı çağrı Pazarlık olmadan sürecin hızla sonuçlanması ve ezeli kardeşliğin yeniden tesis edilmesi için gereken adımların atılması vurgulandı.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda bu sürecin en kısa sürede hedeflenen noktaya ulaşması için çalışıyoruz. Komisyon toplantısına davetle katılanlar bakanlar, sivil toplum temsilcileri ve güvenlik kurumlarının temsilcileri süreçte dinlenmiştir. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu yarın saat 14.00'te TBMM Tören Salonu'nda 5. toplantısını yapacaktır Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oc5ce3d59-5c6a-47e3-8c07-1071cf00d110.webp

Kurtulmuş: TBMM, ebedi kardeşliğin yeniden tesisi için üzerine düşeni yerine getirecek

Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Bakan Fidan ve Mısırlı mevkidaşı Abdulati ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Görüşmede Gazze'de devam eden ateşkes görüşmeleri ile bölgedeki insani durumu iyileştirmeye yönelik çabalar ele alındı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oe6550d60-d755-4318-b30a-7022404fce2e.webp

Dışişleri Bakanı Fidan, Mısırlı mevkidaşı Abdulati ile Gazze için ateşkes ve insani durum görüşmesini telefonla ele aldı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran'ın Next Sosyal'e yaptığı açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Al Jazeera için 'İnsanlığın Vicdanı Gazze'de Sınanıyor' başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalenin İngilizce ve Arapça sürümleri de yayımlandı; Erdoğan bu yazıda dünyayı Gazze'deki vahşete karşı harekete geçmeye çağırdı.

İletişim Başkanlığı internet sitesinde paylaşılan makalede Gazze Şeridi'nde yaşanan trajedinin yalnızca sınırlı bir çatışma olarak görülmemesi, tüm insanlığın ortak vicdanını sarsan derin ve sürmekte olan bir insani felaket olarak ele alındığı belirtiliyor.

İsrail'in aylardır sürdürdüğü bombardımanların kadınları, çocukları ve yaşlıları hedef alarak şehirleri yaşanmaz hale getirdiği, evler, hastaneler, okullar ve ibadethanelerin zarar gördüğü, temel hizmetlerin çöktüğü kaydediliyor.

Açlık, susuzluk ve salgın hastalık riskinin Gazze'yi bir insani çöküşe sürüklediğine işaret edilirken bugüne kadar çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 61 bini aşkın Filistinlinin hayatını kaybettiği hatırlatılıyor.

Bu tablo yalnızca bir savaşın değil, sistematik bir yok etme politikasının da açık göstergesi olarak vurgulanıyor. Erdoğan dünyanın sesizlik ya da cılız tepkilerle karşı karşıya kalması halinde acının derinleşeceğini, ve Batı’nın Gazze konusundaki tutumundaki ikircikliğin uluslararası düzenin inandırıcılığını zedelediğini ifade ediyor. Ukrayna krizine gösterilen hızlı hassasiyetin bile Gazze’deki vahşetin önüne geçemediğini ve İsrail’in hareketinin uluslararası hukukun sınırlarını ihlal etme riskine yol açtığını belirtiyor. Bu gelişme Gazze’de yaşanan krizin uluslararası toplumun temel insani değerleri savunup savunamayacağını sınayan bir turnusol kağıdı olduğuna vurgu yapıyor.

Türkiye’nin Gazze’deki mezalimin ve artan insani felaketin sona erdirilmesi için kararlı bir duruş sergilediğini hatırlatıyor; AFAD, Türk Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarının sahada aktif olarak çalıştığını, bölgedeki kardeş ülkelerin desteğiyle gıda, ilaç ve tıbbi malzemelerin ulaştırıldığını belirtiyor. Gazze’de tedavi altına alınan yaralıların Türkiye’de tedavi gördüğünü hatırlatıyor ve yardımların yalnızca acil ihtiyaçları karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda Gazze halkının yalnız olmadığını dünyaya ilan ettiğini ifade ediyor.

Diplomatik alanda Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde ateşkes çağrılarının ve Filistinli gruplar arasında arabuluculuk çabalarının sürdüğünü, Lahey’deki NATO zirvesinde kırılgan ateşkesin kalıcı barışa dönüştürülmesi gerektiğini vurguladığını ve Gazze’nin kaybedecek zamanı olmadığını hatırlatıyor. İsrail’in uluslararası hukuku hiçe sayan saldırılarını ve toplu cezalandırma politikalarını açıkça soykırım olarak tanımladığını belirtiyor; Katar başta olmak üzere bölge ülkeleriyle insani erişim, ateşkes müzakereleri ve yeniden imar konularında yakın işbirliği içinde olduklarını ifade ediyor.

Erdoğan, Katar'ın insani yardımların sağlanması ve katliamın durdurulmasına yönelik diplomatik girişimlerindeki öncü rolünü takdir ettiklerini belirterek Gazze'deki şiddetin bölgenin istikrarını tehdit ettiğine dikkat çekiyor. Doğu Akdeniz ile Basra Körfezi arasındaki gerilimin geniş bir çatışma riskini artırabileceğini işaret ediyor; bu durum güvenlik dengelerini bozabilir ve yeni göç dalgaları, radikalleşme ile enerji güvenliği üzerinde ciddi tehditler doğurabilir diyor.

Çözüm yolları açıktır: derhal ateşkes ilan edilmeli, tüm saldırılar koşulsuz olarak durdurulmalı; insani koridorlar açılmalı ve gıda, su ile tıbbi yardım engelsiz ulaştırılmalıdır. Sivillerin korunması için uluslararası mekanizmalar kurulmalı, savaş suçları ve insan hakları ihlalleri Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı nezdinde soruşturulmalıdır. UNRWA başta olmak üzere yardım kuruluşlarına sürdürülebilir kaynaklar sağlanmalıdır.

Erdoğan, Gazze’nin yeniden imarının yalnızca yıkılan binaların inşasıyla sınırlı kalmayacağını; eğitim, sağlık, altyapı, ekonomik kalkınma ve siyasi temsil haklarını da güvence altına alan kapsamlı bir süreç olması gerektiğini vurguluyor. Bu sürecin yerel halkın doğrudan katılımıyla ve Birleşmiş Milletler ile bölgesel örgütlerin gözetiminde yürütülmesi gerektiğini belirtiyor. Kalıcı barışın temeli olarak bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü sağlanmış bir Filistin devletinin tanınması ve iki devletli çözümün barış ve istikrarın anahtarı olduğunun altını çiziyor.

Gazze’de yaşananlar savaşın hakikati arayan gazetecileri de hedef alıyor; son aylarda birçok gazetecinin çatışma bölgelerinden gerçeği dünyaya aktarmaya çalışırken hayatını kaybettiğini, özellikle Al Jazeera’nın kayıplarının basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı açısından ağır bir kayıp olduğunu hatırlatıyor. Savaşın gerçeği dünyaya duyurma çabasında olan cesur insanların hatırasını ve adalet arayışını simgeleyen bu kayıplara taziye dileklerini iletiyor.

Son olarak Erdoğan, Filistin ve Gazze meselesinin sınırların ötesinde insanlığın ortak sınavı olduğuna vurgu yapıyor. Geçmişte Bosna ve Ruanda’da da sessizlik yaşanmasaydı bugün farklı sonuçlar doğacağını hatırlatıyor; Türkiye’nin Gazze konusundaki kararlı duruşunun ahlaki bir sorumluluk ve stratejik bir gereklilik olduğuna dikkat çekiyor. Barışın imkansız değil, gecikmiş bir zaruret olduğuna inanıyoruz; Gazze’nin kaybedecek zamanı yoktur; küresel vicdanın sesine kulak vermek ve harekete geçmek zorundayız; insanlığın geleceği bugün atılacak adımların cesaretiyle şekillenecektir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o5858d228-69ba-417f-b17c-f74e6b549cde.webp

Erdoğan, Al Jazeera için Gazze'deki insanlık vicdanını sınayan makale yazdı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Alaska'da gerçekleştirdiği görüşmelerin Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılmasına yönelik çabaları hızlandırdığını belirtti. Erdoğan, sosyal medya hesabından şu ifadelerle değerlendirdi:

"ABD Başkanı Sayın Trump ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Putin arasında Alaska’da gerçekleştirilen görüşmeler Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılması arayışlarına yeni bir ivme kazandırmıştır. Alaska Zirvesi'ni memnuniyetle karşılıyor, bu yeni sürecin Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'nin de katılımıyla kalıcı barışın temelini atmasını diliyoruz. Türkiye barışın tesisi için her türlü katkıyı sağlamaya hazırdır."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o743eb32e-d67a-4a4f-bc62-bf5e847d1e6d.webp

Erdoğan: Trump-Putin Alaska Görüşmesi Savaşı Sonlandırma Çabalarına Yeni Ivme Kazandırdı

Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, rapordaki Türkiye'ye dair asılsız ifadeleri kabul etmediklerini belirtti.\n\n'Hukuk ve insan hakları gibi kavramları en başından itibaren siyasal araç haline getirip değersizleştiren bu tür sözde rapor ve çalışmaların, özgürlük ve güvenlik alanlarında ülkemize söyleyecek sözü yoktur.'\n\nBu tür ısmarlama raporlar gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Taraflı ve suçlayıcı olmak dışında pek bir içeriği kalmamış olan bu raporlar, insanlık konusunda ölçü olabilecek belgeler değildir. Türkiye, hukukun üstünlüğü çerçevesinde her bir vatandaşının hakını ve güvenliğini korumak için terörle mücadelesini sürdürdüğü gibi insan hak ve hürriyetlerini savunmaya devam edecektir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o0271ec58-5eb2-4346-93e1-8702c18235e4.webp

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yalçın'dan ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2024 İnsan Hakları Raporu'na Tepki

Partiden yapılan yazılı açıklamada, Fetih ve Kök: Ahlat/Malazgirt Çalışmaları Enstitüsü'nün, tarihsel akılla biriken şuuru bugüne ve yarına taşımak amacıyla, MHP Genel Merkezi bünyesinde kurulduğu belirtildi.

Enstitü Başkanlığına ise Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Muhammet Hanifi Macit'in getirildiği ifade edildi.

Açıklamada, Ahlat ve Malazgirt'in, Doğu Anadolu'da Türk milletinin tarihi ve kültürel kimliğini yansıtan önemli merkezler olduğu, sadece fiziki mekan olmanın ötesinde Türk milletinin soyut kültürel değerlerinin ve estetik algısının gelişmesinde de etkili hafıza mekanlar olduğu aktarıldı.

Ahlat'ın, Türk düşünce geleneğinin estetize edilmiş maddi unsurlarını ve düşünce adamlarını bağrında taşımış, beslemiş ve büyütmüş bir hafıza mekanı olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Malazgirt ise Türklerin Anadolu'yu yurt edinme sürecinin başlangıcını oluşturması ve Asya'da doğan İran'da yeşeren ve Anadolu'da olgunlaşan Türk kültürünün dünya tarihindeki yerini belirleyen bir olgudur. Bu minvalde Malazgirt Zaferi, Sultan Alparslan'ın Türk ve İslam dünyasına sürekli ve çok yönlü sonuçlar yaratan bir hediyesi olmakla birlikte bu zafer milli tarihin bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Nitekim, bu zaferden sonraki gelişmeler neticesinde Avrupa, Haçlı Seferleri'nin hazırlıklarına başlayacak ve bu süreç günümüze kadar farklı şekillerde devam edecektir.

Bu nedenle belirli kültürel öğelerle maddi kültür varlıklarıyla donanmış olan Ahlat ve Malazgirt, Türk kimliğinin inşasında önemli olan bütün yüklemleri içerisinde barındırmaktadır. Ahlat ve Malazgirt, fetih ve ilimin, kalem ve kılıcın, giriş ve kökün, kapı ve kilidin, kardeşliğin, birliğin ve bir olmanın hafıza mekanlarıdır. Bu çerçevede Ahlat ve Malazgirt, geçmişin izlerini taşıyan bir arşiv mekanı olmanın ötesine geçerek birlik, beraberlik ve müşterek gelecek inşasının mekansal karşılığı haline gelmektedir."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oa9c7a282-13dc-4cae-b99d-aefdf9c5332f.webp

Politika ve siyaset haberleri