Side’den Tokyo’ya uzanan başarı: Emine Yıldırım’ın ‘Gündüz Apollon Gece Athena’sı Japonya’da vizyona girdi

Senarist, yapımcı ve yönetmen Emine Yıldırım'ın ilk uzun metrajlı filmi Gündüz Apollon Gece Athena, Japonya'da Ihojin adıyla vizyona girdi. Yıldırım, kadınların her dönemde direndiğini ve dayanışmanın gücünü vurguluyor; bu film, çevremizde her şey yıkılsa bile umudu korumak ve başkalarına yardım etmekle ilgili bir mesaj taşıyor.
Uluslararası alanda başarı elde eden bu proje, 2024 Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde Asya'nın Geleceği – En İyi Film ödülünü kazandı ve şimdi Japonya'da sinemaseverlerle buluşuyor.
Başrollerini Ezgi Çelik ve Barış Gönenen'in paylaştığı yapımda Selen Uçer, Gizem Bilgen, Deniz Türkali ve Lale Mansur da eşlik ediyor. Hikâye, yetimhanede büyüyen Defne'nin annesinin hayaletini bulma yolculuğunu ve Side Antik Kenti çevresinde yaşanan fantastik deneyimleri anlatıyor.
Film, 44. İstanbul Film Festivali'nde SİYAD ödülü kazandı; ayrıca 15. Pekin Film Festivali ve 28. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nde de gösterildi. Japon yazar Momo Nonaka, filmi özgün bir Türkiye yorumu olarak “Rüzgârlı antik kalıntılar ve Yunan tanrılarının gölgesinde, doğaüstü varlıklarla iletişim kuran” bir çalışma olarak değerlendirdi. Emine Yıldırım, ANKA Haber Ajansı'na verdiği röportajda şu görüşleri paylaştı:
İki kültür arasındaki köprüye dair: Türk sinemasının yerel hikâyeleri ile Uzak Doğu arasındaki ortak paydaların, hikâye anlatımımız ve maneviyata yaklaşımımızda paralellikler gösterdiğini düşünüyorum. Bu köprü her zaman vardı ve Doğu ülkeleri bizi Avrupa'dan daha önyargısız karşılıyor.
Mitolojik Apollon ve Athena’yı modern bir bakışla ele alıyoruz. Side’nin limanındaki iki tapınak yan yana; bu mekânlar şehrin tarihî koruyucu figürleriydiler. Yaşam ve ölüm arasındaki ikiliğin, erkek-kadın, gündüz-gece, trajedi-mizah kombinasyonunu ortaya çıkarmamıza olanak sağladı. Side’nin geçmişi ile bugünü birbirine bağlayarak görsel bir anlam da üretiyoruz.
Athena üzerinden vurguladığım ana tema, kadınların her dönemde direnen gücüdür. Kadınlar olarak yaşadığımız şiddet ve baskıya rağmen var olma mücadelesi sürüyor; tarihimiz görünmez kılındıysa da artık aralarından çıkıp geri geliyor. Bu film, yalnız olmadığımızı ve geçmişten güç alabileceğimizi göstermek istiyor.
İzleyici geri dönüşleri bana en çok umut vereni oldu: Japonya’daki ve Çin’deki izleyicilerin filme bu kadar samimi yaklaşması ve etkilenmesi; her iki ülkede de gösterime girmesiyle gelen olumlu tepkiler bizi motive ediyor.
Bu yolculuk bana kişisel olarak büyük bir dönüm noktası yaşattı. Uzun yıllar senaristlik ve yapımcılık yaparken ilk kez uzun metraj bir filmi yönettim; zorluklar kadar büyük keyifler de yaşadım. Evrensel konulara kulak verme ve empatiyle ilerlemek, bu filmde peşinden gittiğim anahtarlar oldu.
Oyuncu seçimlerinde mitolojik köklerle bugünün insanına dokunmayı hedefledik. Oyuncular kendi karakterlerini sahiplendi; ben de onların duygularını takip etmeleri için bir işbirliği yaklaşımı benimsedik.
Film, spritüel bir başlangıçtan toplumsal bir sona uzanan bir yolculuk anlatıyor. Herkes kendi yorumunu yapabilir; ancak benim inancım, bireyin topluma bağlı olduğudur: toplumsal travmalar ve manevi arayışlar çoğu zaman birbirinin etkisiyle şekilleniyor. Sonuç olarak, dostluk ve dayanışma sayesinde hayatın daha katlanır hale geldiğine inanıyorum.
Son Güncelleme:2 Eylül 2025 13:49
Gündem

İzmir'de Babaannesinin Şiddetine Maruz Kalan Çocuk Devlet Korumasında

Gürsel Tekin’den CHP'den ihraç edilmesine ilişkin açıklama: 'Ben bu kararı kabul etmiyorum'

Özdağ: CHP İstanbul İl Yönetiminin Tedbiren Uzaklaştırılması Cumhur İttifakı’nı Düşman Ceza Hukuku Yoluyla Korumaya Çalışıyor
