İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP’nin 38. İstanbul İl Kongresi seçimlerinde usulsüzlük iddiasını içeren bir dosyayı, daha önce İstanbul 41. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava ile aynı nitelikte olacak şekilde birleştirme talebiyle ilgili mahkemeye gönderdiğini açıkladı.

Talebin, ilgili mahkeme tarafından karara bağlanacağı belirtildi.

Başsavcılık’tan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ihbar üzerine 2025/53885 numaralı dosyadan soruşturma yürütülmüş olup bu kapsamda 29/08/2025 tarihinde 10 şüpheli hakkında, 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 112. maddesinde belirtilen Oylamaya Hile Karıştırılması suçu nedeniyle iddianame tanzim edilmiştir.
Soruşturma kapsamında 2025/439 esas numarasıyla İstanbul 72. Asliye Ceza Mahkemesi’nde davam açılmıştır. Ayrıca 2025/39214 esas numarasıyla Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Kongresi ve bu Kongrede alınan kararların iptaliyle ilgili Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. ve 112. maddeleri kapsamında birleştirme talebiyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmiştir." 

Davanamenin, İstanbul 41. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen 2025/268 esas sayılı dosya ile birleştirme talebini içerdiği ve talebin ilgili mahkeme tarafından karara bağlanacağı ifade edildi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ofbb1a4da-a3d4-4ecb-9cbe-e27779638693.webp

İstanbul'da CHP İstanbul İl Kongresi İptali İçin Birleştirme Talebi: Başsavcılık Yeni Davaa Dosyasını Mahkemeye Gönderdi

Erzincan'ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni'nde 13 Şubat 2024'te yaşanan liç yığının çöküşünün ardından görülen üçüncü duruşma Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.

Duruşma öncesi faciada hayatını kaybedenlerin aileleri, yakınları, sivil toplum örgütleri ve bazı siyasi partiler açıklama yaptı.

EMEP Milletvekili Sevda Karaca, "Adli yılın açılışında büyük laflar edenler bu adalet sarayından İliç katliam davası için çıkacak karara da bakmak zorundalar. Bu davayı unutturmayacağız, bu katliamı unutturmayacağız ve bu davadan adalet çıkana kadar da hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi.

"Burada 48 sanıktan neden 5 kişi yargılanıyor?" 
Maden faciasında hayatını kaybedenlerden Uğur Yıldız'ın annesi Sevda Yıldız şu açıklamayı yaptı:
"Erzincan halkı neden burada değil? Bir tek bize mi zarar verdiler? Bir kere de düşünsünler çevreye, suyumuza, havamıza zarar verdiler. Canlarımıza kastettiler. Ben adalet istiyorum. Çocuklarımızın kanının yerde kalmasını istemiyorum. Mücadelemize ailecek devam edeceğiz. Gerekirse Avrupa Birliği, Anayasası Mahkemesi'ne kadar çıkacağım. Burada 48 sanıktan neden 5 kişi yargılanıyor? Hepsinin burada, bizim gözümüzün önünde yargılanmasını istiyoruz. Bu ülkeyi yönetenler de suçlu. Ülkeyi biz yönetmiyoruz. Onların da imzaları var. Yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederiz." 

Avukat Akçay Taşçı ise şunları söyledi:
"17 kilometreye 25 kilometre alan bu şirkete tamamen tahsis edilmiş durumda memleket toprağı. İçeriye savcılık giremedi değerli arkadaşlar. Sanık müdafilerinden bir meslektaşımız kendi müdafiinin haklı olduğu, sorunsuz olduğu, kusurunun olmadığı gerekçesiyle şirket içi kayıtların elde edilmesi için katliamdan hemen sonra şantiye alanına gitti. Elbette ki içeri almadılar. Delil toplanması için savcılığa başvurduğumda, savcılıktan da 'biz oraya gidemeyiz' cevabı aldık. Sömürge madenciliği derken yalnızca bir slogandan bahsetmiyoruz. Sömürge madenciliği derken Türkiye toprağından çıkarılan altının miktarının dahi tespit edilemediği bir çalışma düzeninden bahsediyoruz. Buralar bizim toprağımız, bizim memleketimizden çıkarılan bir altındır. Fakat çıkarılan altının miktarı konusunda şirket ve bakanlık bile kayıtları tutmuyor. Sömürge madenciliği derken bunu kastediyoruz. Kamu sorumluluğu, Murat Kurum sorumluluğu derken açıkça sorumluluktan kaçıldığını dosyada sabit evraklardan biliyoruz. Dosyaya giren ilk bilirkişi raporunda açıkça bakanlığın kusurlu olduğu, bakanlık yetkililerinin kusurlu olduğu ortaya konmuşken, bir sonraki raporda üstelik heyet değiştirilerek bilirkişi heyeti değiştirilerek hazırlanan yeni raporda, Bakanlığın temize çıkarıldığını bizzat biliyoruz. Bunların hiçbirisi slogan değil, demagojii değil. Anlatmaya çalıştığımız bunlardır. Her şey göz göre göre, hepsi gözümüzün önünde, hepsi adım adım yaklaşan bir katliamı ortaya koymuştu. Bütün raporlar, bütün belgeler, bütün fotoğraflar... Buna rağmen aynı çalışma düzenine devam ederek 9 işçimizle birlikte belki de etkileri yüzyıllarca sürecek bir doğa katliamına imza attılar ve şimdi onun yargılamasını yapmaya çalışıyoruz. Mücadelemiz sonuna kadar ablamın söylediği gibi sonuna kadar devam edeceğiz. Biz hayatta olduğumuz müddette biz gitsek de bizden sonraki devamımızda gelecek arkadaşlar bu mücadeleyi sürdüreceklerdir. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/of7c33e8b-8c8f-4151-8356-5a99c5e9ca3b.webp

İliç maden faciasının 3. duruşması: Adalet için annelerin ve avukatların çağrısı

Ankara Barosu, 2026 Adli Yılı'nın başlangıcında yayımladığı açıklamada adaletin sadece mahkeme odalarında değil, toplumun her damlasında hüküm sürmesi gerektiğini vurguladı.

Yeni adli yıl, avukatlar, hâkimler ve savcılar için değil, tüm yurttaşların adalet arayışını güçlendiren bir süreç olmalıdır. Bağımsız bir yargının güçlenmesi, baroların özerkliğinin güvence altına alınması ve adaletin toplumun her kesimiyle buluşması dileğiyle; gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş belediye başkanlarının özgürlüğüne kavuştuğu bir yıl temenni edildi.

Açıklamada, tutuklamaların bir cezalandırma aracına dönüştüğü, yalnız avukatlar değil; gazeteciler, seçilmiş belediye başkanları ve öğrenciler de keyfi uygulamalara maruz kaldığı ifade edildi. Bu durum yalnız bireysel özgürlükleri değil, toplumsal barışı ve hukuk devletinin temelini tehdit etmektedir.

Toplumda hukuka güvenin yeniden tesis edilmesi gerektiği, bunun yalnızca yeni yasalarla değil, Anayasa ve mevcut yasaların eksiksiz uygulanmasıyla mümkün olacağına dikkat çekildi. Adil bir yargı için avukatların, gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş yöneticilerin özgür olması gerektiği vurgulandı.

Keyfi tutuklama pratikleri yurttaşların hukuka ve adalete olan güvenini derinden sarsmaktadır. Baroların ifade özgürlüğünü kullandıkları için hedef alınması demokratik meşruiyeti zedeler.

Meslektaşlarımız baskılarla karşı karşıya; ekonomik zorluklar ve savunmanın güvencesinin azalması, mesleğin niteliğini tehdit ediyor. Öngörüsüzce açılan hukuk fakülteleri ise geleceğimizi riske atıyor. Devlet üniversitelerinin kontenjanlarının azaltılması olumlu bir adım olsa da yeterli değildir; vakıf üniversitelerinin kontenjanlarının da azaltılması, eğitim kalitesinin artırılması için adımlar şarttır.

23 Ocak 2025’te açıklanan 2025–2029 Yargı Reformu Stratejisi’nde avukatlara ilişkin hedefler dikkat çekicidir: serbest çalışanlar için iş olanaklarının genişletilmesi, bağlı çalışanlar için adil ücret ve güvence, stajyerlere destek, kamu avukatlarının özlük haklarının iyileştirilmesi, zorunlu müdafilik ödemelerinin artırılması ve adli yardım ödeneğinin yükseltilmesi hayati önemdedir.

Bu hedeflerin hayata geçmesi için toplumda hukuka güvenin yeniden tesis edilmesi zorunludur. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakları güvence altına alınmadıkça adalet hissi onarılamaz. Bağımsız yargının ve güçlü bir savunmanın teminatı, ekonomik ve mesleki açıdan güvenceli avukatlardır. Avukatların, gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş yöneticilerin özgür olmadığı bir ülkede adaletten söz edilemez.

Yeni adli yıl bütün yurttaşların adalet mücadelesinin yılı olmalıdır. Bağımsız savunmayı, meslek örgütlerimizin özerkliğini ve hukukun üstünlüğünü koruma kararlılığımızı bir kez daha kamuoyuna duyuruyoruz; yeni adli yılın bağımsız yargının güçlendiği, baroların özerkliğinin güvence altında olduğu, yargı mensuplarının ve toplumun tüm kesimlerinin adaletle buluştuğu, gazetecilerin, öğrencilerin ve seçilmiş belediye başkanlarının özgürlüğüne kavuştuğu bir yıl olmasını diliyoruz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o7b114eb9-9d82-4cff-ad67-8f32c5158bcc.webp

Ankara Barosu’ndan Yeni Adli Yıl İçin Çağrı: Gazetecilerin, Öğrencilerin ve Seçilmiş Belediye Başkanlarının Özgürlüğüne Kavuştuğu Bir Yıl Diliyoruz

İstanbul'da 2025-2026 adli yılı açılış töreni bu yıl Kartal'daki İstanbul Anadolu Adliyesi'nde düzenlendi.

Törene katılanlar arasında İstanbul Valisi Davut Gül, Şehit Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın babası Hakkı Kiraz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Bahtiyar Ersay, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Üyesi Alişan Tiryaki, komisyon başkanları, mahkeme başkanları, baro başkanları, hakim ve savcılar, avukatlar ve adliye personeli yer aldı. Baro Başkanı İbrahim Kaboğlu ise törende yer almadı; aynı saatlerde baronun etkinliğine katıldığı için katılım sağlanamadı.

Açılış konuşmasını İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Zafer Koç yaptı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın ardından konuşan Başsavcı Koç, şu satiyleriyle dikkat çekti:

"Dünya ve ülke gündeminin gövdeyi sarsan sorunlarına karşın, bugün milletimizin ve yargı camiamızın birlik ve inanç içinde yeni adli yılı karşılaması büyük bir sorumluluktur. Zafer Bayramı'nın 103. yıldönümünü idrak ederken, aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor; görevi başında veya emekli olduktan sonra vefat eden meslektaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. 

Bugün geride bıraktığımız adli yıl için emekli olan meslektaşlarımıza ve tayinlerle ayrı düşen değerli arkadaşlarımıza katkılarından dolayı teşekkür ediyorum; görevlerinde başarılar diliyorum. 

Bugün burada toplanmamızın ana amacı, 2025-2026 adli yılını karşılamanın heyecanını paylaşmak ve yeni hedefler koymaktır. Sizleri kurumumuz adına selamlıyor, yeni adli yılın ülkemize, milletimize ve yargı camiamıza hayırlar getirmesini diliyorum." 

Koç, konuşmasının devamında, "Geride bıraktığımız adli yıl, yargı teşkilatımız açısından yoğun ve zorlu bir dönem olmuştur. Adalet, toplumların en temel ihtiyacı; devletlerin varlık sebebidir. Hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzenin tesisi, milletimizin barış, huzur ve güven içinde yaşamasının en önemli şartıdır. Görevimizi bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerinden taviz vermeden yürüttük ve milletimizin adalet beklentilerine cevap vermeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Ayrıca, avukat meslektaşlarımızın yargının kurucu unsurlarından biri olduğunu vurgulayarak, "Avukatlık görevi sadece müvekkilin menfaatini savunmak değildir; aynı zamanda yargının bağımsızlığı ve adil yargılanma ilkesine hizmet eden kamusal bir görevdir. Bu nedenle avukatlar, adalet mekanizmasının sağlıklı işlemesi için vazgeçilmezdir." dedi.

Koç, toplumun huzur ve güvenini sağlamak için yargının yanı sıra kolluk kuvvetleri, idari makamlar ve tüm kamu kurumlarının işbirliğine vurgu yaptı ve bu işbirliğinin yeni adli yılda da artarak devam edeceğine olan inancını dile getirdi.

"Yargı camiası olarak en büyük amacımız, milletimizin adalete olan güvenini artırmaktır" diyen Koç, yeni adli yılın hız ve etkinlik açısından önceki yıllardan daha ileri bir noktaya taşınması gerektiğini belirtti. Dijitalleşme ve teknolojik yeniliklerin dosya yükünü azaltmada önemli rol oynadığını, ancak insan gücünün ve özverinin yerini hiçbir teknolojinin alamayacağını ifade etti.

Koç, ayrıca "Adalet yalnızca verilen mahkeme kararlarından ibaret değildir. Hukukun üstünlüğüne duyulan güven, adaletin gerçek anlamda tecelli etmesi için vazgeçilmezdir" diye ekledi ve yeni adli yıldaki öncelikli hedeflerini şöyle özetledi:

- Davaların ve soruşturmaların makul sürede sonuçlandırılması,
- Yargı hizmetlerinde şeffaflığın artırılması,
- Mağdur haklarının etkin korunması,
- Adalet hizmetlerinin tüm vatandaşlar için erişilebilir hale gelmesi.

Bu hedefler doğrultusunda tüm meslektaşlar ile aynı inanç ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceklerini sözlerine ekledi.

HSK Üyesi Alişan Tiryaki ise "Çözüm sürecine dikkat çekerek, sağlıklı bir hukuk sistemi için insan odaklı yaklaşımın şart olduğunu" ifade etti. 

Tiryaki, nitelikli hukukçuların yetişmesinin sorunların çözümüne en kestirme yol olduğunu belirtip; elbette dosya yoğunluğu, süreçlerin uzaması ve kararların kesinleşmesindeki gecikmelerin sorunlar arasında başı çeken konular olduğunu belirtti. Ayrıca kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Son olarak, milletinin tarihten getirdiği çözüm süreçlerinin daha fazla araştırılması ve elde edilen birikimin adalet sistemine entegre edilmesinin yükleri hafifleteceğini söyledi.

Geçen yılın açılış töreninin Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde yapıldığına işaret eden Tiryaki, bu yılın yeni başlangıçlar ve yoğun iş birliği için bir vesile olduğunu sözlerine ekledi.

Kısacası, törende vurgulanan mesajlar, adaletin hızlı, şeffaf ve erişilebilir olması için çalışmaya devam etme kararlılığına odaklandı. Yeni adli yılın, milletimizin adalet güvenini güçlendirmesi ve yargı camiasının güç birliğiyle daha da ilerlemesi temennisinde bulunuldu.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/obaec0355-9160-4682-afd8-56d2426e9b83.webp

2025-2026 Adli Yılı Açılış Töreni:Zafer Koç'tan Makul Süre, Şeffaflık ve Erişilebilir Adalet Vurgusu

2026 Adli Yılı açılışı nedeniyle yayımlanan mesajında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, millet adına karar veren yargının hedef gösterilmesine ve yargı mensuplarına yönelik iftira, yalan ve dezenformasyonlara asla prim verilmeyeceğini vurguluyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonu eşliğinde, terörsüz Türkiye sürecini adalet temeli üzerinde başarıya ulaştırıp gelecek nesillerimize daha güvenli ve huzurlu bir ülke bırakacağımızı belirtti.

Adalet; devletin temeli, toplumsal huzur ve güvenliğin sigortası, bireylerin haklarının güvence altına alınması için vazgeçilmez bir değer. Hukukun üstünlüğü milletin ortak vicdanıdır. Güçlü birhukuk devleti ancak bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemiyle mümkün.

Hukukun üstünlüğünü esas alan, gecikmeyen ve öngörülebilir bir adalet vizyonuyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da adalet hizmetlerimizin etkinliğini ve sunumunun kalitesini artırmak için; fiziki ve teknolojik altyapımızı geliştirmeye, insan kaynağımızı güçlendirmeye, mevzuat çalışmalarımızı kesintisiz sürdürmeye, reformlarımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda hiçbir tereddütte yer vermeden, insan haklarına ve evrensel ilkelerine bağlı kalarak; hukuk devleti ilkesini güçlendirmeyi, demokrasimizi pekiştirmeyi ve temel hak ve özgürlükleri geliştirmeyi sürdüreceğiz. Demokrasimizi, milli iradeyi ve ülkemizin geleceğini hedef alan vesayetçi zihniyete ve uzantılarına 15 Temmuz hain darbe girişiminde olduğu gibi bundan sonra da kesinlikle fırsat verilmeyecektir.

Milletimiz adına karar veren yargımızın hedef gösterilmesine, yargı mensuplarımıza yönelik iftira, yalan ve dezenformasyonlara asla müsaade edilmeyecektir. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın vizyonuyle, Terörsüz Türkiye sürecini adalet temeli üzerinde başarıya ulaştıracak, gelecek nesillerimize daha güvenli ve daha huzurlu bir ülke emanet edeceğiz. Birliğimize, beraberliğimize ve kardeşliğimize sahip çıkarak Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi kararlılıkla hayata geçireceğiz. Adaletin Yüzyılı’nda her adımımızı adaletin rehberliğinde atacak, çalışmalarımızı adaletin ışığıyla aydınlatacağız. Yeni adli yılın ülkemize, milletimize ve adalet camiamıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Adaletin tecellisi için görevlerini yaparken şehit olan ve 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden yargı mensuplarını rahmetle anıyoruz. Ülkemizin dört bir yanında fedakarca görev yapan hâkimlerimize, Cumhuriyet savcılarımıza, avukatlarımıza ve tüm adalet teşkilatımıza teşekkür ediyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o522a109b-1ab2-4bda-912b-c7d543ca594b.webp

Adalet Bakanı Tunç'tan Yeni Adli Yıl Mesajı: Terörsüz Türkiye'ye Adalet Temeliyle Doğru Adımlar

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, yeni adli yılının başlangıcında sesini yükseltti: Saraydan değil, vicdandan beslenen adaletin uygulanması gerektiğini söyledi.

Yeni adli yıl, adalete güvenin sarsıldığı, yargının bağımsızlığının giderek daha çok tartışıldığı bir dönemde başlıyor. Adaletin, sadece iktidarın yanında olanlar için değil, herkes için eşit biçimde uygulanması gerektiğini vurguladı.

Başarır şöyle dedi: Bir hukuk devleti, yargının bağımsız olduğu, hiçbir siyasi baskı altında kalmadan karar verebildiği ve yurttaşın haklarının korunduğu ülkedir. Şu anda bu tablo bir kitap cümlesine dönüştü.

CHP'li belediyelere yönelik yargılamaların, düşman hukuku uygulamasının örnekleri olduğuna işaret edildi. Seçilmiş belediyeler, halkın iradesi yok sayılarak görevlerinden uzaklaştırılıyor, tutuklanıyor, yargı yoluyla cezalandırılıyor. Suç değil, siyasi aidiyet yargılanıyor.

Kimse ayrıcalıklı olmayacak mesajı:
Başarır'ın mesajı şöyle devam ediyor: Biz, saraydan değil, vicdandan beslenen adaletin uygulanmasını istiyoruz. Adaletin herkes için ve her zaman geçerli olduğu bir düzen kuracağız. Yargının halkın vicdanıyla buluştuğu günleri hep birlikte inşa edeceğiz. Bu karanlık tabloyu değiştirecek; adaletin terazisi yeniden doğruyu gösterecek.

Yılmadan, korkmadan, geri adım atmadan; herkes için adalet, herkes için hukuk devleti mücadelesini sürdüreceğiz. Mutlaka başaracağız.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oe184425a-0f18-433c-b988-a6712a85d813.webp

Vicdandan Beslenen Adalet İçin Yeni Adli Yıl Mesajı

(İSTANBUL) DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle ortak bir açıklama yayımladı.

Barış için adalet ve demokrasi şarttır. Barışın yeşermesi ve kalıcılaşması için gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet şarttır.

Barışa olan özlem ve ihtiyaç siyasi iktidarın kendi ömrünü uzatmaya yönelik bir fırsatçılığa dönüştürülmemelidir. Anayasaya, hukuka ve halk iradesine saygı duyulmalı, siyasallaşmış yargı eliyle toplumsal muhalefet unsurlarını, muhalif belediye başkanlarını ve muhalif siyasetçileri etkisizleştirme anlayışı terk edilmelidir. Siyasi gerekçelerle hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan tüm tutuklu ve hükümlüler derhal serbest bırakılmalı ve görevlerine iade edilmelidir.

Dünyanın birçok coğrafyasında süren çatışmalar, her yıl on binlerce insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarcasının yerinden edilmesine ve temel haklarından mahrum kalmasına yol açmaya devam ediyor. Emperyalist güçler kapitalist üretim ve bölüşüm ilişkilerinin yarattığı krizi dünya genelinde körükledikleri savaş ve saldırganlık politikaları ile aşmaya çalışıyorlar. Buna karşı, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, insanlığın ortak geleceğini tehdit eden savaşlara, işgallere ve şiddet politikalarına karşı sesimizi yükseltiyoruz.

"Gazze'de aslında tüm insanlığın vicdanı ölüm döşeğindedir."

İsrail'in Gazze'de tüm dünyanın gözleri önünde aylardır sürdürdüğü soykırım başta olmak üzere; Ortadoğu'dan Afrika'ya, Ukrayna'dan Asya'ya kadar pek çok bölgede süren savaşların yarattığı yıkım, sınırsız bir sömürü arzusuyla işleyen küresel kapitalist düzenin ve birçok uluslararası organizasyonun insan hayatını hiçe sayan yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur. Çocuklar açlıktan ölmekte, hastaneler yıkıntıların arasında çaresizce ayakta kalmaya çalışmaktadır. Gazze'de aslında tüm insanlığın vicdanı ölüm döşeğindedir.

"Cihatçı çetelerin yönetime getirildiği ülkelerin geleceği, halkların özgür iradesinin kendini bulacağı bir demokratik temelde gerçekleşmelidir."

Diğer yandan komşu coğrafyamız Suriye'de HTŞ rejiminin, gerici cihadist çizgide, farklı kimlik ve inanç topluluklarına dönük sivil katliamları; Ortadoğu'da laiklik, eşit yurttaşlık, temel insan hakları ve demokrasi mücadelesi veren tüm kesimler için büyük bir tehdit haline gelmiştir. Bu rejime iktidarın ve dünyanın egemen güçlerinin verdiği tüm dolaylı ve dolaysız destekler derhal sona ermeli; cihatçı çetelerin yönetime getirildiği ülkelerin geleceği, halkların özgür iradesinin kendini bulacağı bir demokratik temelde gerçekleşmelidir.

"Siyasallaşmış yargı eliyle toplumsal muhalefet unsurlarını, muhalif belediye başkanlarını ve muhalif siyasetçileri etkisizleştirme anlayışı terk edilmelidir."

Bu şiddet atmosferinde, ülkemizde uzun yıllardır çözümsüz bırakılan Kürt meselesinin, şiddetin devreden çıktığı bir düzlemde tartışılabilir hale gelmesi ise kuşkusuz çok kıymetlidir. Gelinen aşamada, çatışmaların, ölümlerin ve hak ihlallerinin son bulması; sorunun kapsamlı bir demokratikleşme çerçevesinde çözülmesi demokratik, adil ve kalıcı bir çözümün barışın inşa edilmesi artık ertelenemez bir zorunluluktur.

Barışa olan özlem ve ihtiyaç siyasi iktidarın kendi ömrünü uzatmaya yönelik bir fırsatçılığa dönüştürülmemelidir. Anayasaya, hukuka ve halk iradesine saygı duyulmalı, siyasallaşmış yargı eliyle toplumsal muhalefet unsurlarını, muhalif belediye başkanlarını ve muhalif siyasetçileri etkisizleştirme anlayışı terk edilmelidir. Siyasi gerekçelerle hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan tüm tutuklu ve hükümlüler derhal serbest bırakılmalı ve görevlerine iade edilmelidir. Halkların eşit, özgür ve bir arada yaşadığı bir gelecek, ancak karşılıklı güvenin tesis edilmesiyle, hak ve özgürlüklerin evrensel normlar çerçevesinde güvence altına alınmasıyla mümkün olacaktır.

"Barış için adalet ve demokrasi şarttır."

Barış için adalet ve demokrasi şarttır. Barışın yeşermesi ve kalıcılaşması için gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet şarttır. İş güvencesi, sendikal haklar, toplu pazarlık süreçleri ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakların güvence altına alındığı demokratik bir ortam, barış için sağlam bir zemin oluşturacaktır.  Bizler; emek, meslek ve demokratik kitle örgütleri olarak, savaşların ve çatışmaların değil, barışın ve kardeşliğin tarafındayız. Savaşların, halkların iradesini yok sayan, doğayı ve yaşam alanlarını tahrip eden yıkıcı etkilerine karşı; eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi temelinde bir yaşamı savunuyoruz.

1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle, tüm halkları ve emekçileri; savaş politikalarına karşı ortak mücadeleyi büyütmeye, barışın dilini ve iradesini yaşamın her alanında hakim kılmaya çağırıyoruz. Savaşa hayır, barış hemen şimdi!

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o1168886e-3452-43e4-b5a8-ffcf30e01b83.webp

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB'den 1 Eylül mesajı: Barış için adalet ve demokrasi şarttır

Silivri'de Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mesajı, CHP'nin Sinop mitinginde halka ulaştı. Mesajı CHP Sinop İl Başkanı Aytunç Cem Yalçınkaya okudu ve şu sözlerle başladı:

"İyi yürekli mutlu insanların şehri, güzel Sinop'a selam olsun. Benim Karadenizli yiğit hemşehrilerime selam olsun. Hepinizi sevgiyle, saygıyla, büyük bir hasretle kucaklıyorum."

İmamoğlu’nun mesajında öne çıkan bölüm, beş aydan uzun süredir Silivri zindanında tutulduğuna değinilmesi ve hakkında bir iddianame hazırlanmadığına vurgu oldu:

"5 ayı aşkın bir süredir Silivri zindanında tutuluyorum. Benimle ilgili soruşturma 2024 yılının ekim ayında başlatılmış, yaklaşık 11 ay geçti, hakkımda bir iddianame hazırlanamadı. Devletin bütün imkanları seferber edildi, ülkenin en yetkili şahsı 'turp' dedi, 'ahtapot' dedi ama hâlâ ortada bir iddianame yok. Daha resmen neyle itham edildiğim bile belli değilken beni tutukladılar ve suçluymuşum gibi göstermeye çalışıyorlar. Tutuklanmam için hiçbir hukuki sebep yok."

Görünen tabloyu siyasi bir gölge olarak nitelikleyen mesajında, tutuklamanın hukuki değil siyasi bir karar olduğuna dikkat çekti:

"Ortada hukuki bir mesele yok; ortada iktidardaki bir avuç insanın siyasi beka meselesi var."

İmamoğlu, adalet ve hürriyet mücadelesine olan çağrısını yineledi:

"Adalet ve hürriyet mücadelesi başarıya ulaşana kadar, bir nefer olarak çalışacağıma bir kez daha söz veriyorum. Etrafımdaki duvarlar, demir kapılar, tel örgüler vız gelir tırıs gider. Heyecanım ve umudum yüksek. Çünkü milletime güveniyorum. Kararlılığım ve cesaretim tam; çünkü sizlere güveniyorum."

Sonuç olarak, mesaj şöyle bitirildi:

"Bir avuç insan kaybedecek, 86 milyon kazanacak. Bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracağız. Birlik ve kardeşlik, adalet ve hürriyet, bolluk ve refahın ışığında ilerleyeceğiz. Hep birlikte başaracağız."

Silivri Zindan’ından selam olsun, diyerek mesajını tamamladı: "Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı."


https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o60715a86-3e2c-4cf8-9a03-cba1e0090d52.webp

CHP Sinop mitinginde İmamoğlu’nun mesajı okunuyor: ‘Heyecanım ve umudum yüksek’

Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, mesajını kameralar önüne çıkararak paylaştı. 
Bu mahkemenin sonunda mutlaka kurulacağını, kumpasların ortaya çıkacağını ve milletin gerçeği göreceğini söyledi. 
Suç işleyenlerin adil mahkemeler önünde hesap vereceğini; herkes için, her yerde önce adalet, önce hürriyet sözünü yineledi. 

CHP Cumhurbaşkanı Adayı Ofisi resmi sosyal medya hesabından yapılan paylaşım adaletin işleyişindeki krize işaret ediyor: hukuk uzun süredir gerçekten hukuk olmaktan çıktı. 
Avukatların evlerine şafak baskınları yapıldığı, tutuklulara iftira atılması için baskı yapanların yakalanıp evlerine gönderildiği, iftiracı üretenlerin korumalarla adliyede gösteri yaptığı dile getirildi. 
İftiracı olmayanlar ise başka suçlara karıştırılmakla tehdit ediliyor. Bu durum yüksek sesle dile getiriliyor. 

Gece yarısı Fatih Keleş adlı kardeşimle cezaevinde görüştüğümü ve avukatların bana ilettiği iftiraya karşı iftira demek isteyenlerin adını suikast planına karıştıracak kadar ağır suçlamalarla karşılaşacaklarını söyleyen baskıların sürdüğü belirtiliyor. 
Avukatlar bu tehditlerle hâkim karşısında ilerlemeye çalışırken, savcılar suç bulamadıkça şaşırtan yöntemlerle suç uyduruyor. Bu sistemden hukuk çıkmaz. 
İtirazımız, hukukun siyasete alet edilmesine karşıdır; soruşturma adı altında özgürlüklerinden mahrum bırakılanlara uygulanan baskılarla ilgilidir. Itirazımız, milleti unutup hukuku araç yaparak siyaseti dizayn etmeye yönelik çabalara karşıdır. 
Yapılan kötülüğün sınırı yoktur; ama bu mahkeme eninde sonunda kurulacak, kumpaslar ortaya çıkacak, millet gerçeği görecek. Bu süreçte suç işleyenler er ya da geç adil mahkemeler önünde hesap verecek. Herkes için her yerde önce adalet, önce hürriyet.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/obdd84860-efe5-4b09-a82b-e07f4d415f7a.webp

Ekrem İmamoğlu: Bu mahkeme eninde sonunda kurulacak; kumpaslar ortaya çıkacak

Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğinin genelgesiyle 20 Temmuz'da başlayan adli tatil boyunca, adliyelerde görev yapan nöbetçi mahkemeler, tutuklusu olan ve acil nitelik taşıyan davalara baktı. Diğer davalara ise yeni adli yıla kadar ara verildi.

Yüksek yargı organları Danıştay ve Yargıtay'da da bu süreçte nöbetçi heyetler görev yaptı. Anayasa Mahkemesi ise adli tatil kapsamında yer almadı.

Yeni adli yıl, yarın Yargıtay'da düzenlenecek törenle başlayacak. Yeni adli yılın başlamasının ardından kamuoyunca önemli görülen davalara devam edilecek.

Bu kapsamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, bazı kamu kurumlarında yöneticilerin e-imzalarıyla sahte belge düzenlenmesine ilişkin başlattığı soruşturma kapsamında haklarında dava açılan 134 sanık, 12 Eylül'de hakim karşısına çıkacak.

CHP'nin, 4-5 Kasım 2023 tarihlerindeki 38. Olağan Kurultayı ile 6 Nisan 2025'teki 21. Olağanüstü Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan davanın görülmesine 15 Eylül'de, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Müfettişi Mehmet Aslan'ı bıçakla yaralayan Berat Çingay'ın yargılanmasına ise 19 Eylül'de devam edilecek.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) yargı yapılanmasında yer aldığı gerekçesiyle "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan yargılanan eski hakim Yaşar Akyıldız'ın davası ile Yaşama Tutunan Patiler Derneği Başkanı Buket Özgünlü Boyacı ve Muhammed Savaş Demir'in, hastalık taşıyan köpekleri Şanlıurfa'dan Ankara'ya getirerek bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbire aykırı davrandıkları iddiasına ilişkin davaların duruşması 30 Eylül'de görülecek.

Ayrıca, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun 18 Aralık 2002'de Ankara'daki evinin önünde öldürülmesine ilişkin 10 sanığın yargılanmasına da 20 Ekim'de devam edilecek.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o014a1102-c043-4141-b5f8-e1ac7c922b6c.webp

Yeni adli yıl yarın başlayacak: adliyelerde nöbetçi mahkemeler ve kritik davalar yeniden görülecek

Abdulkadir Selvi, Hürriyet Gazetesi yazarı, cezaevlerindeki sağlık sorunlarına rağmen tutuklu kalan iki ismin durumunu köşesinde gündeme taşıdı. 

“Murat Çalık’ın adli kontrolle serbest bırakılması için yeniden kanser olması mı gerekiyor?” diye soran Selvi, Ayşe Barım hakkında da “Yoğun bakıma mı kaldırılması bekleniyor? İnsanı ve vicdanı öldürmeyelim.” ifadelerini paylaştı. 

Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ile Gezi Parkı olaylarına sanatçıların katılımını sağladığı iddiasıyla tutuklanan menajer Ayşe Barım’ın sağlık durumları kötü olmasına rağmen tutuklu kalmalarını eleştirdi. 

“Hiçbir şey insan hayatından değerli değildir, vicdanı öldürmeyelim” diyen Selvi’nin yazısının öne çıkan satırları şöyle: 

“Murat Çalık’ın adli kontrolle serbest bırakılması için yeniden kanser olması mı gerekiyor? Ayşe Barım’ın yoğun bakıma mı kaldırılması bekleniyor? Ben olayın siyasi boyutunda değilim. Belki beni linç edecekler ama hiçbir şey insan hayatından değerli değildir. Ben olaya insani ve vicdanı tarafından bakıyorum. Bu insanlar ölmeden de yargılanabilirler. O zaman ne diyeceğiz? Hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. İnsanı ve vicdanı öldürmeyelim.”

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o1da1d38e-b00a-4b18-b3c6-24d315be2178.webp

Selvi: Murat Çalık ve Ayşe Barım’ın Sağlık Durumu ile Vicdanın Sınavı

Bir sosyal medya videosunda, bir kişi kendi üvey çocuğu ile birlikte parklardaki çocuklara yönelik tacizde bulunduğunu ifade etmişti.
Aynı kişi Kur’an-ı Kerim’e de saygısızlık yaptığı iddia edilmişti.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, görüntüler sonrası harekete geçen polis ekiplerinin Y.T.N.’yi Ankara’da gözaltına aldığını açıkladı.
Bakan Yerlikaya, olayla ilgili olarak Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın inceleme başlattığını ve videodaki kişinin yakalandığını belirtti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o0ae785f9-c8b4-4edd-84b9-c63a6735b078.webp

Bakan Yerlikaya: Kutsal Kitap’a Hakaret Eden ve Çocuğu Taciz Ettiğini İtiraf Eden Şahıs Ankara’da Gözaltında

Taciz ifşalarının ardından sanat, dizi, film ve sanat dünyasında yaşanan taciz vakaları yeniden gündeme geldi.

Pek çok ünlü isim, taciz mağduru kadınlara destek verirken, iddialarda adı geçenler arasında ünlü fotoğrafçı Mesut Adlin de yer aldı. Bu gelişme, birçok sanatçının paylaşımlarına yol açtı ve toplumun tepkisini tetikledi.

Şarkıcı Gülşen ise sosyal medya üzerinden ardı ardına açıklamalarda bulundu. Gülşen, bu süreçte verilen tepkilerin ardından paylaşımlarında, bir yandan masumiyet ilkesinin korunması gerektiğini savundu; diğer yandan adalet ve kanunların da bu süreçte işlediğini vurguladı. Söylemlerinin, tacizciyi savunduğu yönünde yanlış anlaşıldığını söyledi ve konunun hassasiyetini hatırlatmaya çalıştığını ifade etti. Masumiyetin kanıtlanana kadar herkesin masum olduğuna dair inancını dile getirdi; yanlış anlaşılmaları anlatma çabası olduğunu belirtti.

Gülşen, konulara ilişkin düşünceleriyle kimleri korumak gerektiğini, ama asla suçluları savunmaması gerektiğini netleştirdi. Hangi ismin ne yaptığı ya da kime ait olduğu konusunda kesin bilgi olmadığını vurgulayarak, kimsenin adını vererek ifşa ve karalama yapmanın da bir insan hakları suçu olduğuna işaret etti. Konuşmasının amacının, bu tür iddiaların ve söylentilerin balık avına dönüştürülmesini engellemek olduğunun altını çizdi.

Gülşen, kariyeri boyunca zamanında çalıştığı isimlerin de mağduriyet yaşadığı ihtimaline değinerek, mağdurların yanında olmaya kararlı olduğunu belirtti. Bu süreçte sessizliğin ve kimsesizliğin sesinin güçlenmesi gerektiğini vurguladı.

Sonuç olarak, taciz iddiaları ve bunlara verilen tepkiler sosyal medyada yoğun tartışmalara yol açtı. Kamuoyu, gerçek adaletin süreçlerle hareket etmekten geçtiğini, kanıtların ve hukukun rehberliğini alması gerektiğini vurguluyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o43dd439a-2eee-4bd3-afb5-f9b1d3a3580e.webp

Gülşen'den Tartışmalı Açıklama

Taciz İddialarının Ardında Gülşen'den Ardışık Açıklamalar

ABD'li hakim Frank Caprio hayatını kaybetti.

Rhode Island’da uzun yıllar görev yapan Caprio, dünyayı 'Caught in Providence' programıyla tanıttı.

Mahkeme kayıtlarının sosyal medyada paylaşılmasıyla ünlenen isim, verdiği adil kararlar sayesinde herkesin sevgisini ve saygısını kazandı. 'Babacan yargıç' olarak anılan Caprio, trafikten kaynaklanan küçük ihlallerden belediye düzenlemelerine kadar pek çok davada insani yaklaşımıyla öne çıktı.

Mahkeme salonundan yayınlanan görüntüler, Caprio’nun vicdanlı ve empatik duruşunu tüm dünyaya taşıdı. Bu sayede o, dünyanın dört bir yanında sevilen bir figür hâline geldi.

Caprio’nun karşısına çıkan pek çok Türk izleyici de o dönemde karşısına çıkan anları yakından takip etti. Caprio’nun vefatı sevenlerini üzdü. Oğlu yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: "Babam her zaman cömertti ve insanlara yardım etmeye çalışırdı. Şefkati, kendisine yönelen küresel ilgiyle çok geniş kitlelere ulaştı. Umarım biz de iyi işler yaparak onun mirasını yaşatırız."

87 yaşında kansere yakalanan Caprio, sevenlerine acı haberini verdi. Caprio, 'Gece yatağa girip dua etmek hoş bir deneyim değil' sözünü hatırlayanlar var.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o075c5d5c-ab6c-4aef-83ed-0e8f093e0e9c.webp

Frank Caprio Hayatını Kaybetti

Dünyanın En İyi Yargıcı Olarak Bilinen Frank Caprio Hayatını Kaybetti

Başta İstanbul olmak üzere pek çok bölgede işlenen kanlı saldırılarla uzun süredir gündemde olan 'Daltonlar' adlı suç örgütüne yönelik hazırlanan kapsamlı iddianame, İstanbul 39. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Böylece 105 sanık hakkında açılan dava için yargılama süreci resmen başlamış oldu.

Örgütün liderliğinin, Rusya’da tutuklu bulunan firari sanık Beratcan Gökdemir’in yönetiminde olduğu değerlendiriliyor. Buna göre örgüt ilk aşamada Barış Boyun yapılanmasına bağlı hareket ediyor; daha sonra bağımsız olarak 'Daltonlar' adı altında faaliyetlerini sürdürdüğü tespit edildi.

İddianamede, örgüt üyelerinin 15-20 yaş aralığındaki gençlerden seçildiği, bilgisayar oyunları ve internet dizilerinden etkilendikleri, sosyal medya üzerinden güç gösterisi yaparak yeni üyeler kazandıkları vurgulandı.

Savcılık, aralarında Beratcan Gökdemir ve Ahmet Mustafa Timo'nun da bulunduğu sanıklar için 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, toplamda ise 700 yılı aşan cezalar talep etti. Ayrıca iddianamede, sanıkların yönetici konumunda olmaları nedeniyle örgüt üyelerinin işlediği tüm suçlardan sorumlu tutulmaları gerektiği ifade edildi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o076da9cb-8a41-4e32-9b41-dea9bd272706.webp

Daltonlar İçin 105 Kişiye Ceza

İstanbul'da Daltonlar Çetesi Davası: 105 Sanığa Büyük Ceza Talepleri

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bugün camilere okunmak üzere paylaştığı Cuma Hutbesi, “Kul Hakkı Ateşten Gömlektir” başlığıyla dikkat çekiyor.

 Hutbe, miras hakkının adaletli paylaşımı ve bunun toplumun her alanında uygulanmasının gerekliliğini vurguluyor. Özellikle kız çocuklarının miras haklarına odaklanılıyor.

 Ana mesajlar:
 - Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü karşılıklı rıza olmadan değiştirmek ilahi adalete aykırıdır. Dolayısıyla kız çocuklarını mirastan mahrum bırakmak ve onların Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmamaları, kul hakkıdır.
 - Çalışanın hasta olmadığı halde rapor alarak işe gitmemesi, güvene ve adalete zarar veren bir tutumdur; bu da kul hakkıdır.
 - Gurbetçi kardeşlerimize alışverişte farklı tarife uygulamak da kul hakkıdır; adalet her yerde ve her durumda gereklidir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o4b34c932-bf69-4bbb-bf30-7c422bf360d1.webp

Kız Çocuklarına Miras Hakkı

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan Kız Çocuklarına Miras Konulu Cuma Hutbesi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dün yaptığı açıklamada yarın saat 12.00’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturmalarıyla ilgili çok önemli belgeler paylaşacağını duyurmuştu.

Bugün kameraların karşısına geçen Özel, Türkiye’de yargı kararlarının para karşılığında alındığını, dava borsaları oluştuğunu söyledi.

İBB soruşturması kapsamında tutuklanan iş insanı Murat Kapki’ye daha önce AKP MKYK’da görev alan Mücahit Birinci’nin gittiğini ve bu kişinin Kapki ile görüştüğünü, ifadeyi değiştirmesi için aracı olduğunu iddia etti; “Bu ifadeyi imza, 2 milyon dolar ver seni hapisten çıkaracağız” dediğini ileri sürdü.

Özel’in açıklamalarının ardından savcılık iddialarla ilgili soruşturma başlattığını duyurdu.

CHP Genel Merkezi’nde kameraların karşısına geçen Özel, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’de birçok adliyede kararların para karşılığı alındığını savundu.

Özel, uyuşturucu için bile özel çalışan avukatlar ve savcıların olduğunu söyleyerek, Türkiye’de yargıda parayla işler yürüyor, borsalar var. Bu yalansa ben namussuzum, şerefsizim.

İBB soruşturması kapsamında tutuklanan Murat Kapki’ye, daha önce AKP MKYK’da görev yapan Mücahit Birinci’nin ulaştığını ve hem yalan ifade vermesi hem de rüşvet vermesi için aracılık yaptığını söyledi.

Özel, Mücahit Birinci’nin Kapki ile görüştüğünü, elindeki ifadeyi çıkarmasını sağlayıp amacı olunan yüze imza attırmak için çaba gösterdiğini iddia etti; Kapki’nin konuşmaları basında sürekli yer alan isimleri üzerinden baskı kurulduğunu ifade etti.

Şu zırvaların bir bitsin; sana kendi öngördüğüm sürede bir cevap vereceğim. Çok uzun sürmeyecek. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o485014a1-ff75-4e12-9a55-b49d73577df0.webp

Özgür Özel: Yargıda para

Özgür Özel 'Yarın Saat 12.00’yi Bekleyin' Demişti: "İfadeyi İmzala, 2 Milyon Dolar Hapisten Çık"

BirGün'den İsmail Arı'nın haberine göre 9 Temmuz 2024'te 17 yaşındaki Batın Barlasçeki'nin hayatını kaybetmesi ve üç kişinin yaralanmasına yol açan Zehra Kınık’ın 4 yıl 2 ay hapis cezası, adli para cezasına çevrilmek isteniyor.

Kaynak: Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ve 4 yıl 2 ay hapis cezası alan Kınık, bu cezayı adli para cezasına çevirmek için İstanbul Anadolu 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe verdi.

Dilekçede, yaralanan iki kişinin şikâyetinden vazgeçmiş olduğuna vurgu yapıldı.

Dilekçede şu ifadelere yer verildi: “TCK'nın 50’nci maddesi yönünden değerlendirme yapılırken müvekkilimiz tarafından yapılan ödemeler ve katılanlar tarafından dosyaya sunulan şikâyetlerin vazgeçme dilekçelerinin dikkate alınmasını talep ediyoruz. TCK'nin 50’nci maddesine göre; taksirli suçlarda uzun süreli hapis cezaları dahi, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenişindeki özelliklere göre adli para cezasına çevrilebilecektir. Müvekkilimizin kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yaşadığı derin üzüntünün dikkate alınması gerekmektedir.”

Anne Hasret Doğan ise Kınık en yüksek cezayı alana kadar hukuk mücadelesini sürdüreceğini belirterek şikayetini geri çekmeyeceğini açıkladı.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o99a73255-fbe6-44b8-8f51-278632fc4422.webp

Zehra Kınık İçin Para Talebi

Zehra Kınık İçin Adli Para Talebi

Bir mahkeme salonunda suçluyu bulmaya yönelik yöntem adeta masal sahnesine dönüştü. Hakim, sanıklara uyuşturucunun bulunduğu montu tek tek giydirdi. Külkedisi masalını anımsatan bu deneme, elbette salonda kahkaha ve yorumları da beraberinde getirdi.

Olay yerinde yakalanan ve daha önce benzer suçlardan sabıkası bulunan şüpheliler için, duruşma salonunda montlar tek tek giydirildi. Mont bedene oturduğunda, E.C. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi; Emrah Işık ve Murat Can Kunter ise tutuklandı. Ancak mont üzerinden suç kanıtı çıkarmaya yönelik çaba mahkeme tarafından geçersiz sayıldı.

Goygoycuların sesleri, Bursa’daki olayla ilgili ayrıntılarla birleşti. Bursa Hakimiyet'in haberine göre, Yunus timleri tarafından durdurulan araçtan yere atılan monttan 556 gram yasaklı madde ve 126 bin TL çıktı. Şüpheliler, montun kendilerine ait olmadığını öne sürdü. Dava sürecinde mont deneme yöntemi uygulansa da net sonuç elde edilemedi.

Yorumlarda buluşalım!

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o2a7ae3ca-df78-4e0e-9902-34299189ad17.webp

Mont Denetimiyle Suç Bulunamadı

Yargıda Külkedisi Denemesi: Montla Suç Aranıyor

Gazeteci Cem Küçük, Türkiye Gazetesi'ndeki köşe yazısında 200 avukatın hesaplarının ve ilişkilerinin incelendiğini açıkladı. Küçük ayrıca diyetisyenler, influencer'lar ve yaşam koçları için de benzer incelemelerin yürütüldüğünü söyledi ve sosyal medyada bu meslekleri yapıyor gibi görünen bazı kişilerin “eskortluk” yaptığını belirtti.

Küçük, bugünkü yazısında avukatlara yönelik incelemenin ayrıntılarına değindi: “Sosyal medyada bir anda ünlenen avukatlar var. Giyimi, kuşamı farklı; lüks ofisler, aşırı pahalı araçlar... Geçen gördüklerimiz bunlar. Bazı avukatlar bir suç örgütüyle bağlantılı olarak gözaltına alındılar. Özellikle adliyelerde bazı avukatlara dikkat etmek lazım; hâkim ve savcı isimlerini kullanarak iş bitirenler var. Zaten şu an yaklaşık 200 avukat mali olarak inceleme altında. Hepsinin hesapları didik didik ediliyor.”

Cem Küçük, ayrıca sosyal medyada bazı meslekleri yapan kişilerin “eskortluk” yapmış olabileceğini ifade etti: “Aynı inceleme diyetisyenler, influencer'lar ve yaşam koçları için de geçerli. Bu meslekleri yapıyor gibi görünüp ‘eskortluk’ yapanlar var. Instagram bunlarla dolu. Onların da sıkı bir şekilde takip edilmesi gerekir. İşini iyi ve dürüst yapanlarla, başka amaçlar için yapanların ayrımı yapılmalı.”

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ocf135606-4e72-4671-8597-8a446401d758.webp

Cem Küçük: 200 Avukat

Cem Küçük'ten "200 Avukat İnceleniyor" İddiası: "Influencer Gibi Görünüp Eskortluk Yapan Var"

8 yaşındaki Narin Güran, 21 Ağustos 2024’te Diyarbakır’da kayboldu. Arama çalışmaları günlerce sürdü; 8 Eylül’de evlerine yaklaşık 2 kilometre mesafedeki Eğertutmaz Deresi’nden cansız bedeni bulundu.

Bu trajedinin yankısı Türkiye’yi yasa boğdu. Narin’in annesi, ağabeyi ve amcası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı; Nevzat Bahtiyar ise amcasının emriyle bedenin dere kenarına gömüldüğünü söylemesiyle 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Soruşturma kapsamında birçok kişinin ifadesine başvuruldu; cinayete ilişkin iddialarda, şüphelilerin ortak hareket ettiği ve belirlenemeyen bir sebeple Narin’i boğarak öldürdükleri yönünde kuvvetli şüpheler bulundu. Yargılama bir üst mahkemede devam ediyor.

Yaşanan hadiseyi hatırlatmak amacıyla, bölgede Narin için pek çok anma ve farkındalık çalışması yürütüldü. 16 Ekim 2024’te Diyarbakır’daki Mevlana Ortaokulu’nda Köy Çocukları Okusun Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından Narin Güran adına bir kütüphane açıldı.

Aynı dönemde, Çocuklar Gülsün Diye Derneği’nin desteğiyle Şehit Uzman Çavuş Muhammed Serttaş İlkokulu’nun bahçesinde yaptırılan anaokuluna Narin’in ismi verildi ve 8 Mart’ta açılışı yapıldı. Mardin’in Midyat ilçesinde belediye tarafından Millet Bahçesi Kütüphanesi Konferans Salonu’na da Narin’in adı verildi.

Narin’in ismi İzmir, Gaziantep, Sivas, Nevşehir ve Kilis’in parklarında, Adana’da ise 300 fidanlık bir ağaçlandırma çalışmasında anılarla yaşatılıyor. Adana’nın Yüreğir ilçesinde Narin adına fidanlar toprakla buluştu ve hatırası yeşerdi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o94980456-be82-462a-9d16-960e2fce89eb.webp

“adalet” ile ilgili sonuçlar