İliç maden faciasının 3. duruşması: Adalet için annelerin ve avukatların çağrısı

İliç maden...
Erzincan'ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni'nde 13 Şubat 2024'te yaşanan liç yığının çöküşünün ardından görülen üçüncü duruşma Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. Duruşma öncesi faciada hayatını kaybedenlerin aileleri, yakınları, sivil toplum örgütleri ve bazı siyasi partiler açıklama yaptı. EMEP Milletvekili Sevda Karaca, "Adli yılın açılışında büyük laflar edenler bu adalet sarayından İliç katliam davası için çıkacak karara da bakmak zorundalar. Bu davayı unutturmayacağız, bu katliamı unutturmayacağız ve bu davadan adalet çıkana kadar da hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz" dedi. "Burada 48 sanıktan neden 5 kişi yargılanıyor?" Maden faciasında hayatını kaybedenlerden Uğur Yıldız'ın annesi Sevda Yıldız şu açıklamayı yaptı: "Erzincan halkı neden burada değil? Bir tek bize mi zarar verdiler? Bir kere de düşünsünler çevreye, suyumuza, havamıza zarar verdiler. Canlarımıza kastettiler. Ben adalet istiyorum. Çocuklarımızın kanının yerde kalmasını istemiyorum. Mücadelemize ailecek devam edeceğiz. Gerekirse Avrupa Birliği, Anayasası Mahkemesi'ne kadar çıkacağım. Burada 48 sanıktan neden 5 kişi yargılanıyor? Hepsinin burada, bizim gözümüzün önünde yargılanmasını istiyoruz. Bu ülkeyi yönetenler de suçlu. Ülkeyi biz yönetmiyoruz. Onların da imzaları var. Yalnız bırakmadığınız için teşekkür ederiz." Avukat Akçay Taşçı ise şunları söyledi: "17 kilometreye 25 kilometre alan bu şirkete tamamen tahsis edilmiş durumda memleket toprağı. İçeriye savcılık giremedi değerli arkadaşlar. Sanık müdafilerinden bir meslektaşımız kendi müdafiinin haklı olduğu, sorunsuz olduğu, kusurunun olmadığı gerekçesiyle şirket içi kayıtların elde edilmesi için katliamdan hemen sonra şantiye alanına gitti. Elbette ki içeri almadılar. Delil toplanması için savcılığa başvurduğumda, savcılıktan da 'biz oraya gidemeyiz' cevabı aldık. Sömürge madenciliği derken yalnızca bir slogandan bahsetmiyoruz. Sömürge madenciliği derken Türkiye toprağından çıkarılan altının miktarının dahi tespit edilemediği bir çalışma düzeninden bahsediyoruz. Buralar bizim toprağımız, bizim memleketimizden çıkarılan bir altındır. Fakat çıkarılan altının miktarı konusunda şirket ve bakanlık bile kayıtları tutmuyor. Sömürge madenciliği derken bunu kastediyoruz. Kamu sorumluluğu, Murat Kurum sorumluluğu derken açıkça sorumluluktan kaçıldığını dosyada sabit evraklardan biliyoruz. Dosyaya giren ilk bilirkişi raporunda açıkça bakanlığın kusurlu olduğu, bakanlık yetkililerinin kusurlu olduğu ortaya konmuşken, bir sonraki raporda üstelik heyet değiştirilerek bilirkişi heyeti değiştirilerek hazırlanan yeni raporda, Bakanlığın temize çıkarıldığını bizzat biliyoruz. Bunların hiçbirisi slogan değil, demagojii değil. Anlatmaya çalıştığımız bunlardır. Her şey göz göre göre, hepsi gözümüzün önünde, hepsi adım adım yaklaşan bir katliamı ortaya koymuştu. Bütün raporlar, bütün belgeler, bütün fotoğraflar... Buna rağmen aynı çalışma düzenine devam ederek 9 işçimizle birlikte belki de etkileri yüzyıllarca sürecek bir doğa katliamına imza attılar ve şimdi onun yargılamasını yapmaya çalışıyoruz. Mücadelemiz sonuna kadar ablamın söylediği gibi sonuna kadar devam edeceğiz. Biz hayatta olduğumuz müddette biz gitsek de bizden sonraki devamımızda gelecek arkadaşlar bu mücadeleyi sürdüreceklerdir. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz."
Son Güncelleme:2 Eylül 2025 08:17