Çin'den, bilim kurgu filmlerini aratmayan bir iddia geldi.
Guangzhou merkezli Kaiwa Technology’nin kurucusu Dr. Zhang Qifeng, bir robotun karnında yapay rahim sayesinde bebek taşıyabileceğini öne sürdü.
Üstelik bu süreç tam dokuz ay sürecek ve sonunda robot canlı bir bebek doğuracak.
Dr. Zhang, “Teknoloji artık olgunlaştı. Şimdi yapmamız gereken, bu sistemi robotun karnına yerleştirmek. Böylece insan ve robotun etkileşimiyle hamilelik süreci gerçekleşebilecek” diyerek dikkat çekti.
Yeni teknolojiye göre robotun karnında özel bir yapay rahim bulunacak. Bebek, buradaki yapay amniyotik sıvı içinde gelişimini sürdürecek ve tüpler aracılığıyla beslenecek. Sürecin sonunda ise canlı bir bebek dünyaya gelecek.
Şirket, bu prototipin gelecek yıl yaklaşık 100 bin yuan (yaklaşık 10 bin sterlin) fiyatla satışa çıkmasını planlıyor. Ancak embriyonun rahme nasıl yerleştirileceği ve döllenmenin nasıl yapılacağı gibi en kritik detaylar şimdilik gizli tutuluyor.
Aslında bu fikir tamamen yeni değil. Daha önce bilim insanları, prematüre kuzuları “biyotorba” adı verilen yapay bir kesede haftalarca yaşatmayı başarmıştı. Ancak robotla hamilelik fikri, beraberinde büyük etik ve hukuki tartışmaları da gündeme getiriyor.
Dr. Zhang, Çin’de son yıllarda hızla artan kısırlık oranına dikkat çekerek (2007’de %11,9 iken 2020’de %18’e yükseldi), bu teknolojinin gelecekte bir çözüm olabileceğini savunuyor. Öte yandan, Guangdong eyaletinde politika ve yasa taslakları üzerine görüşmelerin de devam ettiğini söylüyor.
Kısacası, robotların anne olabileceği bir gelecek artık sadece bilim kurgu değil; çok yakında gerçek olabilir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/of2580253-982c-45c2-810a-e680a88af8b7.webp

Çin'de Hamile Robot Gelişti

Çin’de Bilim İnsanları İlk “Hamile Robotu” Geliştirdi: 9 Ay Sonunda Canlı Bebek Doğurabilecek

Vücuduna neyin iyi geldiğini merak mı ediyorsun? Bu detoks, sana iyi gelecek önerilerin sonunda saklı. Yapman gereken tek şey sorulara doğru yanıtlar verip sonuçları yaşamına uyarlamak. Hazırsan başlayalım!

Sen zaten yeterince su içiyorsun; bu yüzden detoksunu biraz farklı bir yaklaşımla deneyebilirsin.

Probiyotik odaklı detoks:
Bağırsak sağlığını desteklemek, sindirimi düzenlemek ve bağışıklığı güçlendirmek için probiyotik içecekler müthiş fayda sağlar. Kombucha, kefir ve fermente içecekler sana hem yenilenme hem de enerji verir.

Bitki çayları odaklı detoks:
Sindirimini rahatlatmak, şişkinliği azaltmak ve bağışıklığı güçlendirmek için gün içine yayacağın çaylar işine yarar. Rezene, papatya, yeşil çay, adaçayı ve ıhlamur gibi çayları gün boyunca tüketerek hem sıvı ihtiyacını karşılar hem de gevşeme sağlar.

En çok ihtiyaç duyduğun şey temizlenmek ve yenilenmekse; bol su içmeyi asla ihmal etme. Su tüketimin iyi olsa da, metabolizmanı hızlandırmak, cildi canlandırmak ve enerji seviyeni artırmak için düzenli bir su detoksu harikalar yaratır. Limon, salatalık, nane gibi doğal aromalarla suyun tadını zenginleştir ve bu rutini daha keyifli hale getir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o86c55a45-1a95-479d-a56c-60ab508a4a0e.webp

Senin Detoksuna İhtiyacın Var

Senin Ne Detoksuna İhtiyacın Var?

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Artvin’in “sigarasız şehir” olarak pilot il seçildiğini açıkladı. Bu kapsamda kamu kurumlarında sigara tamamen yasaklanacak, sigarayı bırakmak isteyenlere ücretsiz ilaç desteği verilecek ve ALO 171 hattı güçlendirilecek. Elektronik sigara ve puf gibi ürünler de sıkı denetim altında olacak. Bakanlığa göre bu adım, toplum sağlığı açısından tarihi bir dönüm noktası.

Peki sigarasız şehir uygulaması ne anlama geliyor, neden bu kadar önemli ve başka ülkelerde nasıl örnekleri var?

Sigarasız şehir tanımı: kapalı ve açık alanlarda tütün ürünlerinin kullanımını kısıtlayan ve mümkün olduğunca ortadan kaldıran yerleşim yerleri için kullanılan bir tanım. Bu uygulamanın amacı sadece sigara içenleri değil, pasif içiciliğe maruz kalan herkesi korumak. Artvin’de yürütülecek pilot proje kapsamında kamu kurumlarında sigara içmek tamamen yasak olacak.

Sigarayı bırakmak isteyenler için ALO 171 hattı güçlendirilerek 7/24 danışmanlık verilecek ve ücretsiz ilaç desteği sağlanacak. Ayrıca elektronik sigara ve puf gibi alternatif tütün ürünleri için de sıfır tolerans politikası uygulanacak. Bu uygulama, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği “tütünsüz yaşam alanları” hedefiyle de uyumlu.

Türkiye Sigarayla Savaş Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, sigaranın hem sağlık hem de ekonomik açıdan büyük zarara yol açtığını vurguluyor. Tütün kullanımına bağlı hastalıkların tedavi maliyeti, sağlık harcamalarının yüzde 9’una denk geliyor. Sigara kullanma yaşının 13’e kadar düşmüş olması, erken yaşta ciddi hastalık riskini artırıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl yaklaşık 8 milyon insan tütün kaynaklı hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor.

Dünya genelinde pek çok ülke, sigara kullanımını azaltmak ya da tamamen ortadan kaldırmak için kapsamlı yasaklar ve kısıtlamalar getirdi. Bu adımlar genellikle hem halk sağlığını korumak hem de tütün kullanımına bağlı hastalıkların mali yükünü azaltmak amacıyla atıldı.

Yeni Zelanda: 2008 sonrası doğanların ömür boyu sigara veya tütün ürünü satın almasını yasaklayan bir yasa çıkardı. Ayrıca tütün satış noktaları ciddi şekilde kısıtlandı. 2023’te göreve gelen yeni hükümet, bu yasayı vergi indirimlerini finanse etmek gerekçesiyle iptal etti.

İngiltere: 2007’den bu yana kapalı alanlarda sigara içmek yasak. “Tobacco and Vapes Bill” ile 1 Ocak 2009 sonrası doğanlara sigara satışının yasaklanması planlanıyor. Ayrıca okul, hastane ve çocuk oyun alanları gibi belirli açık alanlarda da sigara yasağı getirilmesi gündemde.

Meksika: Dünyanın en katı sigara yasaklarından birine sahip. Plajlar, parklar, oteller gibi tüm kamusal alanlarda sigara içmek yasak. Kurallar hem yerli halka hem de turistlere uygulanıyor.

Avustralya (Queensland Eyaleti): Kamp alanları, kamuya açık yüzme havuzları, çocuk parkları ve oyun alanları dahil birçok noktada sigara içmek yasak.

Kanada: 2035’e kadar tütün kullanım oranını %5’in altına indirmeyi hedefliyor. Sigara paketlerinin yanı sıra tek tek her sigaranın üzerine sağlık uyarısı basan ilk ülkelerden biri.

Uruguay: 2006’da tüm kapalı alanlarda sigara yasağı getiren Güney Amerika’daki ilk ülke oldu. Karar, sigara içenler de dahil olmak üzere halkın büyük kısmı tarafından desteklendi.

İrlanda: 2004’te iş yerleri, restoranlar ve barlarda sigara yasağı getiren ilk ülke oldu. 2007’de yalnızca 10 ülkede benzer yasaklar vardı. Bugün ise 70’ten fazla ülke kapalı alanlarda sigara yasağı uyguluyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya nüfusunun %71’i en az bir sigarasız yaşam politikasının kapsama alanında bulunuyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o0f9c5154-229f-4918-8574-a14ee3708249.webp

Sigarasız Şehir Ne Demek?

Bakan Memişoğlu'nun Bahsettiği \"Sigarasız Şehir\" Ne Demek? İşte Ülke Ülke Örnekler

Miamili model Aleira Avendano, dünyanın en ince bel ölçülerinden birine sahip olmak için günde 23 saat korse takıyor.

33 yaşındaki Avendano, korseyle belini 18 inçe (45.72 cm) kadar inceltti. Sosyal medyada 1 milyondan fazla takipçisi olan bu genç kadın, internet zorbalığına maruz kaldığını açıkladı.

Yaklaşık 20 yıl süren bu süreçte Avendano, yaptığı uygulamalar için yaklaşık 638.000 dolar harcadığını belirtti. Aralarında 7 göğüs büyütme, 5 burun estetiği, bir dizi kalça implantı ve diş tedavileri bulunuyor.

Günde 23 saat korsenden kaynaklanan bazı zorluklar var: iç organlarının yer değiştirdiğini kabul ediyor ve korsenin yüzünden günlük yaşamında sorunlar yaşıyor. Kıyafet almakta zorlandığını, neredeyse hiçbir kıyafetin üzerinde oturmadığını söylüyor; bu nedenle özel dikim kıyafetler giymek zorunda kalıyor.

İmajına dair eleştirilere rağmen bu değişimi benimseyen Avendano, eski halini özlemediğini ve bu görünümü benimsediğini vurguluyor. Beğenilerin de geldiğini söylüyor: 'Erkekler egzotik fiziğime dayanamıyor... Bu benim keyif aldığım bir durum; artık benzersiz biriyim.'

Kendini taklit etmek isteyenlere ise ilk adım olarak günde yalnızca 6 saat korsetle başlamalarını, ardından her hafta bu süreyi 2 saat artırmalarını öneriyor. Ayrıca korse ve şekillendirici shapewear markası kurmayı hayal ettiğini de dile getiriyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/ob1e5b471-e4e2-4867-94b6-2f1d781bcb70.webp

Aleira Avendano 23 Saat Korset

Belini İnceltmek İçin Günde 23 Saat Korse Takıyor: 45 Santim Beli Olan Model "Vücudunu Sigortalatmak" İstiyor

Ağız ve diş sağlığı, genel sağlığımız için hayati bir rol oynar. Sağlıklı dişler ve diş etleri, yiyecekleri doğru şekilde çiğnememizi sağlayarak sindirimi kolaylaştırır ve vücudun ihtiyaç duyduğu besinleri güvenli bir şekilde almasına yardımcı olur.

Ağızda biriken bakteri ve plaklar, diş çürümesi, diş eti hastalıkları ve kötü nefes gibi sorunlara yol açabilir; bu sorunlar kalp hastalıkları, diyabet ve diğer sistemik rahatsızlıklarla da ilişkilendirilebilir. Bu yüzden ağız sağlığı, genel sağlığın temel taşlarından biridir.

Bir kadın, damağını düzeltmeye yarayan diş teli aparatını ayarlamaya çalışırken çenesinin kilitlendiğini deneyimledi. O anlar izleyicileri bile gerdi; kilitli çene, adeta saniyeler içinde merak ve endişeyi bir araya getirdi.

Çene kilitlenmesi, genelde çene eklemi veya çevresindeki kaslardaki sorunlardan kaynaklanır. Eklemdeki disk veya kıkırdağın yerinden kayması, kas spazmları, aşırı çiğneme, stres, diş gıcırdatma veya yüz bölgesine alınan darbeler çenenin açılıp kapanmasını zorlaştırabilir. Ayrıca artrit gibi eklem hastalıkları ve dişlerdeki kapanış bozuklukları da çene hareketlerini kısıtlayabilir.

Kısa süreli kilitlenmeler genelde geçici bir kas spazmından kaynaklansa da, sık tekrarlayan veya ağrılı durumlarda uzman bir hekimden yardım almak gerekir. Özellikle uzun süreli çene tedavisi gördüyseniz ya da diş teli tedavisiyle ilgili bir süreç içindeyseniz bu tür durumlarla karşılaşabilirsiniz.

Her durumda, ağrı ya da kilitlenme hissi yaşarsanız bir diş hekimine veya çene eklemi konusunda uzman bir uzmana başvurmanız önemlidir. Tedaviniz süresince sağlık ekibiyle iletişimde olmak, sorunları zamanında fark edip çözümler üretmenize yardımcı olur.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o3d48059d-8ce2-4e6f-8642-f2449f169cec.webp

Çene Kilidi Şok Anı

Diş Teliyle Yaşanan Çene Kilidi: Gerilim Dolu Anlar

Ünlü oyuncu Hazal Subaşı, mide enfeksiyonu nedeniyle Medicana International İzmir Hastanesi'nde tedavi altında. Durumunun iyi olduğu, tedavisinin sorunsuz sürdüğü öğrenildi. Sevgilisi Oğuzhan Koç'un ise bir an olsun yanından ayrılmadığı gelen bilgiler arasında.

Snob Magazin'in özel haberine göre olay böyle gelişti. Subaşı'nın şu sıralarda tatilin keyfini birlikte çıkardıkları ve aşklarını doyasıya yaşadıkları belirtiliyor.

Kariyeriyle dikkat çeken Subaşı, Sahipsizler'den İlk ve Son dizilerine uzanan yolculuğuyla genç kuşağın popüler isimlerinden biri. Özel hayatıyla da sıkça gündeme gelen Subaşı'nın Demet Özdemir ile birlikteliği sonrası Berfu Yenenler sayesinde tanıştığı iddiaları konuşulmuştu. Şu an çiftin mutluluğu, tatilin keyfini birlikte çıkarmalarına yol açıyor.

Sağlık durumu hakkında resmi bir açıklama yapılmamış olsa da kaynaklar Hazal Subaşı'nın genel olarak iyi durumda olduğunu iletiyor. Çok geçmiş olsun.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o18947e2f-41ef-443c-b2d1-f1c3885ce40f.webp

Hazal Subaşı Hastanede

6 ayda 25 kilo veren ünlü şarkıcı Işın Karaca, TV8 Gazete Magazin ekipleri tarafından Çeşme sahillerinde görüntülendi.

Zayıflığı kadar fit hâli de dikkat çekti; bikinili anlarıyla da konuşuldu. Uzun yıllardır güçlü sesi kadar enerjik görünümüyle de tanınan Karaca, zor bir süreç sonrası bu forma ulaştığını açıkladı.

Kilo verme sürecinin en önemli sırrını 'yenmemek'te bulduğunu belirten Işın Karaca, 'En büyük sırrım yememek. Yemeyince oluyor. Kendimi çok iyi hissediyorum ve keyfim yerinde. Sağlık her şeyden önemli' diye konuştu.

Geçtiğimiz haftalarda paylaşmış olduğu doğal, filtresiz ve photoshop'suz kareleriyle de dikkat çekmişti. Şimdiyse sahilde sevgilisiyle romantik anlar yaşayan Karaca, ince hatlarıyla görüntülendi.

Bugüne dek gördüğümüz en zayıf hâliyle karşımıza çıkan Işın Karaca’ya hayranlıkla alkışlar.

Şahane görünüyorsunuz!

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oe58537c5-3f1f-4113-9925-952724344c30.webp

Işın Karaca: Çeşme'de 25 Kilo

Işın Karaca 6 Ayda 25 Kilo Verdi

Geçtiğimiz günlerde denizde yaşadığı talihsiz kazayla gündeme gelen ünlü oyuncu İrem Helvacıoğlu, hastane sürecinden sonra ayaklarında inanılmaz bir ödem dalgası yaşadığını takipçilerine duyurdu. Şu anda 7 aylık hamile olan İrem, yaz, kum ve güneşin tadını çıkarırken yaşadığı bu zorlu dönemi de sosyal medyasında paylaşıyor.

Olayın kahramanı olan kazanın ardından yaşanan anlar kısa sürede gündeme damga vurdu. İrem’in kameralar karşısında gösterdiği üzüm benzeri gergin tavır ve haller, kısa süre sonra daha sıcak bir ivme kazandı; çiftin arasındaki gerilim zamanla yerini sevgi ve mutluluğa bıraktı. Düğünden 6 ay sonra bir bebek beklediklerini duyuran çift, ilk çocuklarının bir kız çocuğu olacağını da açıkladı.

İrem, son dönemde yaşadığı sağlık sürecini şu sözlerle paylaştı: Hastane çıkışında ayaklarında gördüğü ödem inanılmaz boyutlara ulaştı. Öncesi ve sonrasını karşılaştıran paylaşımlarda, çareyi tuz tüketimini kesmekte bulduğunu söyledi. Tuzdan uzak durmanın ödem üzerinde hızlı bir rahatlama sağladığını ifade eden ünlü oyuncu, böylece kendisini ve bebeğini daha iyi hissettiğini belirtti.

Bu mesaj, hamilelik sürecinde ödemle mücadele eden tüm anne adaylarına ilham olması için paylaşıldı. İrem Helvacıoğlu’nun sağlığına odaklanarak devam eden yolculuğu ve Ural Kaspar ile olan birlikteliği ise yakın takipçiler tarafından yakından izlenmeye devam ediyor. ❤️

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o364c337a-0120-4538-940a-c097ca2d6e65.webp

İrem Helvacıoğlu Ödem Çaresi

7 Aylık Hamile İrem Helvacıoğlu Hamilelikte Ödemden Kocaman Olan Ayaklarının Çaresini Bakın Ne ile Buldu?

Türkan Şoray, Yeşilçam'ın Sultan'ı olarak gönüllerde taht kuran bir ikon. Son dönemde 25 kilo vererek sevenlerini endişelendirmişti; sağlık durumu hayranların merak konusu oldu.

80 yaşındaki sanatçının sağlık durumunu kızı Yağmur Ünal, 2. Sayfa'ya şu sözlerle açıkladı: “Durumu gayet iyi, en iyi formunda, çok şükür.”

Kısa biyografi: 28 Haziran 1945'te İstanbul’da doğan Türkan Şoray, toplam 222 filmde rol alarak ‘dünyada en çok film çeviren kadın oyuncu’ unvanını elde ettiği iddia ediliyor. 1960'larda sinemayla tanışan Şoray, 1964 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Acı Hayat filmiyle ilk ödülünü kazandı. Altın Portakal'da en iyi kadın oyuncu ödülüne dört kez layık görüldü. 1991'de devlet sanatçısı seçildi ve 2010'da UNICEF Türkiye iyi niyet elçisi olarak görev yaptı.

Son dönemlerde çıkan haberlerde Şoray'ın Cushing sendromu yaşadığı ve geçirdiği ameliyatla bu sorunun üstesinden geldiği öne sürülmüştü. Ancak kızı Yağmur Ünal'ın açıkladığına göre, Şoray hâlâ sağlıkla ilgili olarak en iyi formda ve iyi durumda.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o5fe0df51-ed9a-4dae-bbda-e698c7b03cf3.webp

Türkan Şoray Sağlık Durumu

Türkan Şoray’ın Sağlık Durumunu Kızı Yağmur Ünal Açıkladı

Bilim insanları karbonmonoksit zehirlenmesini dakikalar içinde etkisiz hale getirebilecek yeni bir protein tabanlı tedavi geliştirdi. Fareler üzerinde yapılan deneylerde kandaki karbonmonoksitin önemli bir kısmı kısa sürede temizlendi.

Araştırmanın kilit noktaları şöyle:

- Bakterilerde doğal olarak bulunan RcoM adlı proteini yeniden tasarlayarak, kan dolaşımındaki CO moleküllerini adeta sünger gibi emen ve hızla temizleyen bir tedavi yöntemi ortaya çıktı.
- Vücuda girdikten sonra bu tedavi oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerine bağlanarak beyne, kalbe ve diğer organlara oksijenin ulaşmasını engellemiyor. Böylece hayati işlevler zarar görmüyor.
- Mevcut tedavilerde hastaya %100 saf oksijen verilmesi veya basınç odasında tedavi uygulanması gerekiyor; CO’nun kandan tamamen temizlenmesi en az bir saat sürüyor ve hayatta kalanların yaklaşık yarısında kalıcı beyin ya da kalp hasarı riski bulunuyor.

Yeni molekül, CO’ya yüksek oranda bağlanırken oksijen taşıyan nitrik oksit (NO) gibi hayati moleküllere dokunmuyor. Böylece kan basıncında istenmeyen değişiklikler oluşmuyor. Farelerde kandaki CO’nun yarısı bir dakikadan kısa sürede temizlendi ve moleküller güvenli şekilde idrarla atıldı.

Araştırmacılar bu tedavinin acil serviste veya olay yerinde damardan uygulanabilecek hızlı ve güvenli bir ilk yardım panzehiri olarak kullanılabileceğini belirtiyor. Ancak insanlarda kullanıma geçebilmesi için daha geniş güvenlik testleri ve doz çalışmaları yapılması gerekiyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o525ebc60-003a-4d3d-9499-422157f09a11.webp

Dakikalar İçinde CO Tedavisi

Dakikalar İçinde Karbonmonoksit Zehirlenmesini Temizleyen Yeni Tedavi Geliştirildi

Muhteşem Yüzyıl Kösem, Duy Beni gibi dizilerde rol alan oyuncu İbrahim Yıldız, geçtiğimiz hafta devrilen bir ağacın altında kaldı. Yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren genç oyuncunun sağlık durumu sevenlerini endişe ile bekletiyordu.

Beyaz TV'ye konuşan annesi, gözyaşlarıyla yaşananları anlattı:

“Benim oğlum içeride canıyla mücadele ediyor.”

“Bir anneye doktorun, 'senin oğlun 1 saat yaşayacak, 2 saat yaşayacak' demesi nedir bilir misiniz?” sözleri dinleyenleri derinden sarsmıştı.

Acılı anne, “Ben oğlumu ayağından tanıdım.” dedi.

Son gelişmelerde, hayati tehlikesinin sürdüğü belirtilse de durumunun iyiye gittiği öğrenildi.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o6da67566-caee-4c13-a9be-293e20b1d8a5.webp

İbrahim Yıldız'ın Son Durumu

İbrahim Yıldız Annesinden Son Durum İçeren Dokunaklı Sözler

ABD’li Sapphire Saint, “Bratz bebeği” gibi görünmek için dev bir operasyon serüvenine girişti. Tam 110.000 sterlin (yaklaşık 6 milyon TL) harcadı ve şimdiye dek estetik operasyonların peşini bırakmıyor.

Görünümünü tamamen değiştirmek için yaptığı adımlar arasında, göğüsleri A bedenden H bedene çıkarmaya yönelik yedi meme operasyonu bulunuyor; buna ek olarak pek çok liposuction seansı, burun estetiği, göz kapağı operasyonları, dolgu ve yoğun Botox uygulamaları da yer aldı.

Küçük yaşlardan itibaren 'seks ikonu olmak' isteyen Sapphire, Amerika’daki cerrahların artık kendisine müdahale etmeyi reddetmeleri nedeniyle operasyonlarını Türkiye’de sürdürmeye karar verdi.

"Riskler var ama ödediğim bedelin karşılığını alıyorum," diyor. "Önceki fotoğraflarıma baktığımda ‘Aman Tanrım, böyle görünmek istemezdim’ diye düşünüyorum. İnsanlar 20’li yaşların en iyi yılları olduğunu söyler; ben asla öyle düşünmüyorum."

Yorumlarda buluşalım!

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/odcd5cea2-c560-406d-92bb-8a7f334cd613.webp

Türkiye'de Bratz Kadını

Ameliyatlarını Türkiye'de Yaptırıyor: Oyuncak Bebeğe Benzemek İçin 6 Milyon TL Harcayan Estetik Hastası Kadın

Uçaklarda, alışveriş merkezlerinde veya herhangi bir ortak kullanım tuvaletinde hepimizin aklına gelen soru aynı: Umumi tuvaletlerde oturmak hastalık bulaştırır mı? Pek çoğumuz, riskleri azaltmak için klozetin üzerine tuvalet kağıdı sermeyi ya da oturmadan kullanmayı dener. Ancak bilimsel bulgular bu davranışların düşündüğümüz kadar etkili olmadığını gösteriyor. Asıl riskli olan yüzeyler çok daha farklı.

Kamuya açık tuvaletlerde en çok endişe edilen konu hastalık bulaşmasıdır. Fakat mikropların çoğu cansız yüzeylerde uzun süre kalamıyor. Klozet kapağına kısa süreli temas bile ciddi bir risk oluşturmuyor; cildimiz de doğal bir bariyer görevi görüyor. Açık bir yara ya da ciddi bir sağlık sorunu yoksa, tuvalet oturağı üzerinden hastalık kapma olasılığı düşük olarak değerlendiriliyor.

Birçok kişi klozete doğrudan oturmamak için tuvalet kağıdı seriyor ya da çömelerek kullanıyor. Ancak bu yöntemler mikrobileri tamamen engellemiyor. Çömelerek kullanım özellikle kadınlarda mesanenin tam boşalmamasına yol açabiliyor ve bu da idrar yolu enfeksiyonu riskini artırabiliyor.

Yani tuvalet kağıdı sermek ya da havada bekleyerek kullanmak sanıldığından daha koruyucu değil; uzun vadede sağlık açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir.

Araştırmalara göre umumi tuvaletlerdeki en kirli noktalar klozet kapağı değil, sık temas edilen yüzeylerdir. Kapı kolları, musluk başlıkları, sifon kolu ve özellikle telefon ekranları mikropları daha kolay taşıyor. Ellerimizle temas eden bu yüzeyler aracılığıyla mikroplar yüzümüze, yiyeceklere ya da kişisel eşyalarımıza geçebiliyor.

Bu nedenle en güvenilir korunma yöntemi elleri yıkamak ve hijyen kurallarına uymaktır. Sabunla en az 20 saniye elleri yıkamak, hâlâ en etkili ve güvenilir yöntem olarak öne çıkıyor.


https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o0d322e81-3ccb-4972-8173-468fa1ae62a6.webp

Tuvalet Kağıdı Korur mu?

Umumi Tuvaletlerde Tuvalet Kağıdıyla Korunma Gerçek mi?

Galatasaray’ın genç ve etkili oyuncusu Barış Alper Yılmaz, sezona damga vuran bir başlangıç yaptı. Ancak NEOM’un transfer atağı ve yüksek maaş önerisi, yıldız için ciddi spekülasyonları yeniden gündeme taşıdı.

Barış Alper’in Instagram’da paylaştığı siyah ekran mesajı, transfer söylentilerini alevlendirdi. Bazı yorumcular, bu siyah paylaşımın transfer sinyali olduğuna dikkat çekiyor; özellikle bu hareketin mevcut gelişmelerle örtüştüğü iddia ediliyor.

İddialara göre, Barış Alper’in siyah paylaşımı, Narin Güran’ın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam bir yıl geçmesiyle ilgili tartışmaları da tetikliyor. Bu nokta sosyal medyada farklı yorumlara yol açtı.

Diğer yandan Barış Alper Yılmaz, bugün de tıpkı iki gün önce olduğu gibi Sarı-kırmızı takımın çalışmalarında yer almadı. Enfeksiyon nedeniyle antrenmanda görev alamadığı konuşuluyor.

NEOM’un Barış Alper Yılmaz’a yıllık yaklaşık 10 milyon Euro maaş teklif ettiği söz konusu iddia olarak konuşuluyor. Transfer söylentileri sürerken, Galatasaray yönetimi ve Barış Alper Yılmaz’ın geleceği önümüzdeki günlerde netleşecek gibi görünüyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o89f70898-b43a-48d6-b028-c485fac48543.webp

Barış Alper Yılmaz Şüphe

Barış Alper Yılmaz İçin Transfer Şüphesi ve Instagram Sinyali

11 kez bıçak altına giren Murat Dalkılıç, son halini görünce hayranlarını şaşırttı.

Uzun süredir devam eden sağlık sorunları yüzünden defalarca ameliyat masasına yatan ünlü isim, burun ucundaki deformasyonla ilgili endişeleri giderecek estetik müdahaleler sayesinde yeniden şekillendi.

Bir döneme damgasını vuran Merve Boluğur'la ilişkisi ve kısa süren evliliği hafızalarda yer edinirken, son dönemde sağlık sorunlarıyla daha çok konuşulan Dalkılıç, geçtiğimiz aylarda 11. kez ameliyat oldu ve hayranlarını endişelendirdi.

Aşk hayatıyla da adından söz ettiren Dalkılıç'ın adı, eski eşi Merve Boluğur ile barışma iddialarıyla gündeme gelse de gerçekler farklı çıktı. Şarkıcının kalbini ünlü oyuncu Özgü Kaya'ya kaptırdığı konuşuluyor.

Son paylaşımlarda ise burnunun ucu için ekstra müdahalelerin yapıldığı ve burnunun estetik müdahalelerle eski haline döndürüldüğü iddia edildi. 11 kez ameliyat geçiren Murat Dalkılıç, uzun süredir yaşadığı burun problemi nedeniyle hem sağlık hem de kariyer açısından zorlu bir süreç yaşıyordu.

Operasyonların ardından burnunun ucu düzeltilen Dalkılıç, özgüveniyle paylaştığı son karelerle yeni görünümünü gözler önüne serdi. Ünlü ismin burnunun, estetik müdahalelerle resmen eski haline döndüğü ifade ediliyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oa6b96af4-1753-4219-aa87-7889f0bb8fb1.webp

Dalkılıç'ın burnu düzelmiş

11 Kez Ameliyat Geçiren Murat Dalkılıç'ın Burnunun Ucu Estetik Müdahalelerle Düzeltildi!

Ünlü oyuncu Bige Önal, tatil esnasında yaşanan talihsiz bir olayla yeniden gündeme geldi. Sosyal medyada hızla yayılan haber, sevenlerinde kısa süreli bir endişe yarattı.

Tatilin keyifli anları, aniden panik dolu dakikalara dönüştü. Doğası ve tarihiyle ünlü bölgede denizin ve güneşin tadını çıkaran Önal, son dönemde ekran projelerinden çok dinlenmeye ve kendine vakit ayırmaya odaklanıyordu.

Yaşanan talihsiz olay, kısa bir paniğe yol açsa da hızlı müdahale sayesinde durum kontrol altına alındı. Önal’ın sağlık durumunun iyi olduğu ve tedavisinin ardından taburcu edildiği öğrenildi. Sevenlerine ve hayranlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o0dbe3e37-7154-4fea-b6da-813504ce6739.webp

Bige Önal Hastaneye Kaldırıldı

Bige Önal'dan Sevenlerini Endişelendiren Haber: Tatilde Hastaneye Kaldırıldı!

Kanada'da tatil yapan Helen Green, hayatının en büyük sürpriziyle karşılaştı. Dokuz ay boyunca hiçbir belirti yaşamayan Green, kaldıkları otelin odasında, banyosunda aniden doğum yaptı. Şaşkına dönen aile, yeni doğan bebekleriyle birlikte unutulmaz bir tatil geçirdi.

Detaylar şöyle:

- Helen, doğuma dakikalar kala hamile olduğunu öğrendi ve üçüncü çocuğunu otel odasının banyosunda dünyaya getirdi.
- Tuvalete koşan Helen, “Vücudum tamamen kontrolümü ele aldı. Ne olduğunu anlayamadan iki büyük ıkınmayla bebek doğdu. Onu klozetten aldım ve kucağıma verdim” diyerek yaşadığı şoku anlattı.
- Michael Green de ağlama sesiyle uyanıp karşısında yeni doğmuş bir bebek bulunca hemen ilk yardım ekiplerini aradı. Kısa sürede gelen sağlık görevlileri, anne ve bebeği Mount Sinai Hastanesi'ne götürdü.
- Doktorlar Helen'in “gizli gebelik” yaşadığını açıkladı. Bu durum, kadının gebeliğin farkına varmadan, çoğu zaman regl döngüsü devam ediyormuş gibi yaşamasıyla biliniyor. Helen, daha önce yaşadığı düşükler ve düzenli adet görmesi nedeniyle kendisini menopoz dönemine girmiş sanmıştı.
- Daha önceki iki hamileliğinde büyük karın çıkıntıları yaşayan Helen, bu defa hiçbir belirti fark etmediğini söyledi: “Hamile olduğumdan zerre haberim yoktu. İşe gittim, spor yaptım, aynı kıyafetleri giydim, her şey normaldi.”
- İsmi, doğum sırasında yardımcı olan hemşirelerden birinden ilhamla seçtiler. Helen, “O sanki hep hayatımızdaymış gibi. Geldiği andan itibaren her şey tamamlandı, çok mutluyuz” dedi.
- Michael Green de yaşadıklarını hâlâ “gerçeküstü” olarak tanımlıyor: “Tamamen çılgınca bir dönemdi. Ama o kadar büyük bir mutluluk getirdi ki…”

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o7330527b-face-4c2c-966f-6f8cf2808000.webp

Helen Green Doğurdu Tuvalette

9 Ay Boyunca Hiç Belirti Göstermemişti: Hamile Olduğunu Bile Anlamadan Otel Tuvaletinde Doğurdu

Hayallerindeki düğünü aylarca hazırlayan Kelly Stech için günler, birer heyecan kaynağıydı.
Ancak büyük gün öncesi artan yoğun stres ve finansal baskı, genç kadını beklenmedik bir sağlık kriziyle yüz yüze getirdi.

Stres, Ramsay Hunt sendromuna yol açtı; bu nadir nörolojik rahatsızlık yüz sinirini etkileyerek yüzde güçsüzlük ve işitme sorunlarına neden oluyor.

Düğünden bir hafta önce sağ kulağında ağrı ve enfeksiyon benzeri şikâyetler başlayan Stech, birkaç kez acil servise başvurdu; durumunun ciddiyeti hemen anlaşılamasa da kısa sürede yüzünün sağ tarafını hareket ettiremez hâle geldi. Yoğun tedavi altında tutuldu; tedavinin ardından yüz hareketleri tamamen geri geldi.

Şu anda sekiz aylık hamile olan Stech, benzer süreçten geçen çiftlere şu tavsiyeyi veriyor: “Ufak detaylara takılmayın, strese girmeyin. Sağlığınızı kaybetmekten daha önemli hiçbir şey yok. Biz, hastalıkta ve sağlıkta sözünün gerçek anlamını en başından yaşadık.”

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o43faa059-3311-4411-8f38-6c79de0c6a78.webp

Planladığı Gibi Gitmedi: Gelin Düğün Gününde Stres Yüz Felciyle Karşılaştı

Abdulkadir Selvi, Hürriyet Gazetesi yazarı, cezaevlerindeki sağlık sorunlarına rağmen tutuklu kalan iki ismin durumunu köşesinde gündeme taşıdı. 

“Murat Çalık’ın adli kontrolle serbest bırakılması için yeniden kanser olması mı gerekiyor?” diye soran Selvi, Ayşe Barım hakkında da “Yoğun bakıma mı kaldırılması bekleniyor? İnsanı ve vicdanı öldürmeyelim.” ifadelerini paylaştı. 

Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ile Gezi Parkı olaylarına sanatçıların katılımını sağladığı iddiasıyla tutuklanan menajer Ayşe Barım’ın sağlık durumları kötü olmasına rağmen tutuklu kalmalarını eleştirdi. 

“Hiçbir şey insan hayatından değerli değildir, vicdanı öldürmeyelim” diyen Selvi’nin yazısının öne çıkan satırları şöyle: 

“Murat Çalık’ın adli kontrolle serbest bırakılması için yeniden kanser olması mı gerekiyor? Ayşe Barım’ın yoğun bakıma mı kaldırılması bekleniyor? Ben olayın siyasi boyutunda değilim. Belki beni linç edecekler ama hiçbir şey insan hayatından değerli değildir. Ben olaya insani ve vicdanı tarafından bakıyorum. Bu insanlar ölmeden de yargılanabilirler. O zaman ne diyeceğiz? Hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. İnsanı ve vicdanı öldürmeyelim.”

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o1da1d38e-b00a-4b18-b3c6-24d315be2178.webp

Selvi: Murat Çalık ve Ayşe Barım’ın Sağlık Durumu ile Vicdanın Sınavı

Bazı temaslarda bulunmak üzere KKTC’ye gelen Cevdet Yılmaz, KKTC Başbakanı Ünal Üstel ile Ercan Havalimanı’nda ortak basın toplantısı düzenledi.

Yılmaz, yarın KKTC E-Devlet Mobil Uygulama Sistemi’nin tanıtım toplantısına katılacaklarını, bu uygulamanın dijital devlet hizmetlerinin güçlendirilmesi açısından önemli bir adım olduğunu belirterek, "Uygulama Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin günlük hayatına kolaylık sağlayacak, kamudan aldığı hizmetlere hız ve verimlilik katacaktır." diye konuştu.

Yeni projeler ve tamamlanan hizmetlerle KKTC’nin sağlık altyapısını modern bir hale getirdiklerine dikkati çekerek, sözlerine şöyle devam etti:

"Yeni Lefkoşa Devlet Hastanesi’nin temeli atılmıştı. Şimdi de Pamuklu Devlet Hastanesi’nin yapımına ilişkin ihale sürecinin tamamlandığını ve sonbaharda temelinin atılacağını buradan müjdelemek isterim. Burada detayına giremeyeceğimiz çok sayıda projeyi hassasiyetle hayata geçirmeye devam edeceğiz."

Siyasetin halka hizmet için var olduğunu ve söz yerine icraat yapmayı tercih ettiklerini anlatan Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Lefkoşa Çevre Yolu’nun başkentin trafiğini rahatlattığını dile getirdi.
Yılmaz, KKTC’nin uzun yıllardan beri insanlık dışı izolasyonlara maruz kaldığını hatırlatarak, bu nedenle KKTC’nin kalkınma ve gelişmesinin kendileri için öncelikli olduğunu sözlerine ekledi.
KKTC’nin geçmişte olduğu gibi gelecekte de yanında olmayı sürdüreceklerini vurgulayan Yılmaz, şunları ifade etti:

"KKTC’nin kalkınma çabaları sadece siyasi değil iktisadi olarak da milli davamızın bir parçasıdır. Altyapı yatırımlarının yanı sıra KKTC’nin eğitim, turizm ve teknoloji merkezi haline gelmesi için desteklerimizi sürdürüyoruz. 'Ada Kıbrıs' tanıtımlarımız sürerken, hava yollarında daha uygun fiyatlarla uçuşlar başlamıştır. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nda Sayın Cumhurbaşkanımız Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu Köprülü Kavşağı ile Yeni Maraş Sağlık Merkezi’nin açılışlarını gerçekleştirmiştir. Buradan şunu ifade etmek istiyorum, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Ada’ya yaptığı ziyaretlerde hastane, yol, hizmet binası gibi müjdelerinin hepsini yakından takip ediyor, her birini Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın genel gözetiminde KKTC hükümetindeki muhataplarımız ile hayata geçiriyoruz."

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın 2 devletli çözüm vizyonuna destek verdiklerini vurgulayarak, Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün ancak Ada’daki gerçeklerle uyumlu olması durumunda mümkün olabileceğine inandıklarını söyledi.
Bugün için önceliğin, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün uluslararası toplum tarafından tescil edilmesi olduğunu anlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın (Erdoğan) defaatle ifade ettikleri üzere Kıbrıs’ta yeni bir müzakere süreci olacaksa bundan böyle iki toplum arasında değil, egemen eşit iki devlet arasında yürütülecektir. Ana vatan ve garantör Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün kararlılıkla yanında olmaya, Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu iki devletli çözümü güçlü şekilde desteklemeye, KKTC'nin hak ve hukukunu savunmaya devam edecektir. Kıbrıs Türk halkını hak ettiği mertebeye ulaştırma gayreti içerisinde çabalarımızı el ele sürdüreceğiz. Milli davamıza sahip çıkmaya, KKTC'nin bağımsız, huzurlu, güvenli ve müreffeh geleceğine katkı sunmaya devam edeceğiz."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o8d706838-1c8b-49f9-bc6d-15c9701e0ff4.webp

KKTC’nin kalkınma çabaları iktisadi olarak da milli davamızın temeli

Türkiye'ye ailesiyle tatile gelen 67 yaşındaki İngiliz turist Gill Taylor-Scarth'ın yolculuğu, başlangıçta keyifliydi. Ancak tatilin ortasında fenalaşınca apar topar hastaneye kaldırıldı ve şu anda hayatta kalabilmek için ülkesine dönüp tedaviyi İngiltere'de sürdürmenin yollarını arıyor.

İlk tatil sorunsuz geçti ama Türkiye'deki ikinci tatilinde baş ağrısı, kusma ve dengesizlik gibi belirtiler ortaya çıkınca doktorlar acil müdahale gerektiğini söyledi.

"Annem tatilin ilk günlerinde gayet iyiydi ama birkaç gün içinde çok değişti. Sürekli uyumaya başladı, bol bol su içiyordu. Ardından şiddetli baş ağrıları ve kusma başladı. Otel doktoru hemen hastaneye sevk etti. Burada kimse İngilizce bilmiyor. Doktorlar, ameliyat olması gerektiğini söylüyor ama ya felç kalma riski var ya da hayatını kaybedecek."

"Aile, Gill’in Türkiye’de değil İngiltere’de ameliyat olmasını istiyor."

"Annemin Türkiye'de ölmesini istemiyorum."

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oca624aca-e395-40d4-b5c1-d72b973e43e6.webp

Türkiye'ye Geldikten Sonra Apar Topar Hastaneye Kaldırılan Turistin Tatili Kabusa Döndü

Karanlık bir gölgenin altında gezen sesler; teknoloji bir yanılsama mı, yenilik bağımlılık mı, ütopya bir masal mı? Bu sesler, tüketimin kıskaçlarını fısıldarken, kırılanları onarmanın erdemini ve sadeliğin huzurunu hatırlatıyor. Belki kısmen haklılar. Ancak bu karanlığın ardında, insan ruhunun en derin kıvılcımından doğan bir ışık var: teknolojinin dönüştürücü gücü. Bu güç, tarih boyunca karanlığı aydınlattı, yaraları iyileştirdi ve hayalleri gerçeğe dönüştürdü. Gelecek, anlatılan masallardan öte, somut ilerlemenin meyvesi olacak – çünkü teknoloji, insanlığın en büyük müttefiki olarak bizi daha adil, daha sağlıklı ve daha bağlı bir yarına taşıyor. Bu yazı, o ışığın izini sürecek; araştırmalara dayalı kanıtlarla, iyimserliğin neden bir yanılsama değil, bir gerçeklik olduğunu ortaya koyacak.

Tarih, teknolojinin zaferleriyle dolu bir destan. Düşünün: 19. yüzyılda ortalama yaşam süresi hala 30’lu yaşlarda iken, bugün küresel ortalama 73 yaşa yükseldi; bu artışın büyük kısmı, aşılar, antibiyotikler ve tıbbi görüntüleme gibi teknolojik yeniliklerden kaynaklanıyor. Teknoloji, yalnızca bireysel ömrü uzatmakla kalmadı; yoksulluğu da eritti. Dünya Bankası verilerine göre, 1990’dan bu yana aşırı yoksulluk oranı %36’dan %9’a düştü; bu düşüşün motoru tarımsal teknolojiler, dijital finans ve lojistik yeniliklerdi. Elektrik ve temiz su erişimi gibi temel altyapılar, milyonları karanlıktan kurtardı; örneğin güneş panelleri ve akıllı sulama sistemleri, Afrika kıtasındaki kurak bölgelerde verimi önemli ölçüde artırdı.

Bu ilerleme rastlantı değil; sistematik bir evrimin ürünü. Teknolojik değişim, üretkenliği katlayarak toplumları dönüştürdü. Our World in Data’ya göre, teknolojik yenilikler sayesinde küresel GSYİH, 1800’den beri 100 kat arttı – bu, daha az çalışmayla daha çok üretmek anlamına geliyor. Karamsarlar tüketimi eleştirirken, unutmayalım: Bolluk, açlığı ve hastalıkları yenmenin anahtarı oldu. Teknoloji, insan odaklı bir araçtır; kırılanı onarmak yerine kırılmayı önler – çünkü önleme, onarmadan daha insancıldır.

Bugün, teknolojinin meyveleri her yerde çiçek açıyor. Yapay zekâ (AI), tıbbi teşhislerde devrim yaratıyor: Pew Research’e göre AI, 50’den fazla göz hastalığını doktorlardan daha doğru tespit edebiliyor. Bu, milyonlarca insanın körlükten kurtulması demek. AI’nin toplumdaki olumlu etkileri, 2035’e kadar dijital hayatı dönüştürecek: sağlıkta erken teşhis oranları artacak, eğitimde kişiselleştirilmiş öğrenme yaygınlaşacak ve çevre korumasında verimlilik katlanacak. Google’ın küresel araştırmasına göre, insanların %70’i AI’nin sağlık ve refahlarını iyileştireceğini düşünüyor – bu, halkın içgüdüsel iyimserliğinin bir yansıması.

Yenilenebilir enerji, teknolojinin çevreye sunduğu en parlak hediye. 2015-2024 arası yenilenebilir elektrik kapasitesi %140 artışla 2.600 gigavata ulaştı; bu, fosil yakıt bağımlılığını azaltarak iklim krizini frenliyor. Rüzgâr ve güneş enerjisi maliyetleri son on yılda %85 düştü – bu düşüş, teknolojik inovasyon sayesinde gerçekleşti. Araştırmalar gösteriyor ki yenilenebilir enerji tüketimi yaşam beklentisini artırıyor: temiz enerjiye erişim, hava kirliliğini azaltarak mortalite oranlarını düşürüyor. Örneğin Çin’de dijital ekonomi, enerji yoksulluğunu %20 oranında azaltmış; bu, teknolojinin eşitsizlikleri köprülediğinin somut kanıtı.

Dijital bağlantılar da unutulmamalı. Pandemi sırasında uzaktan çalışma teknolojileri milyonları işsiz kalmaktan kurtardı; sosyal medya ve video konferanslar, izole edilmiş ruhları birbirine bağladı. Forbes’e göre, teknoloji iklimi iyileştirebilir, dünyayı besleyebilir ve kültürleri birleştirebilir – bu, bağımlılık değil, bir kurtuluş.

Elbette gölgeler de var: eşitsizlik, veri gizliliği sorunları, iş kayıpları. Ancak teknoloji, bu sorunların da çaresi. Otomasyon işlerimizi dönüştürürken, yeni fırsatlar da yaratıyor: ABD’de AI, ekonomiyi büyütecek ve milyonlarca yeni iş doğuracak. Çevre tükenişi? Teknoloji geri dönüşüm robotları ve karbon yakalama sistemleriyle yanıt veriyor. TIME’a göre bilim-kurgu gibi yenilikler – gen düzenleme, kuantum hesaplama – Amerikan yaşamını kökten değiştirecek, hükümet bütçelerini güçlendirecek ve araştırmaları hızlandıracak.

Bu, kör bir iyimserlik değil; ‘teknolojik gerçekçilik’ – Dünya Ekonomik Forumu’nun tabiriyle. Son iki yılda yaratılan verilerin %90’ı, AI’nin doktorlardan üstün teşhisleri ve elektrikli araçların yaygınlaşması gibi gelişmelerden kaynaklanıyor ve bizi gerçekçi bir umuda taşıyor. Teknoloji, bireysel tüketimden öte, toplumsal faydayı çoğaltıyor: Dijital teknolojiler, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni hızlandırıyor – aşırı yoksulluğu azaltmaktan anne-çocuk mortalitesini düşürmeye kadar.

Gelecek, bir masal değil; bizim ellerimizde yoğrulan bir gerçeklik. Teknoloji, bizi daha az çalışmaya, daha çok yaşamaya davet ediyor – daha temiz bir gezegende, daha uzun ömürlerle, daha derin bağlarla. Değerlerimizi teknolojiyle bütünleştirirsek – etik AI, sürdürülebilir inovasyonlar – her şey gerçekten çok güzel olacak. Çünkü tarih bize öğretti: İnsanlık, yenilikle yükseldi; karamsarlık ise yalnızca gölgeleri uzattı. Umutla ve teknolojiyle kalın; yarınlar, bugün atılan tohumlardan filizlenecek.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oaf0f8966-35bd-454c-ba86-794982c138d4.webp

Teknolojinin Işığı: Umut Dolu Bir Gelecek İçin Yolculuk

Türkiye’de önümüzdeki iki gün için polen alarmı yükseliyor.

Meteoroloji’nin popüler kaynağı Hava Forum, yarın ve Cumartesi için normalin yaklaşık 250 katı polen salınımı olabileceğini açıkladı. Bu uyarı, polen alerjisi olanların özellikle dikkatli olması gerektiğini vurguluyor.

Rüzgarla polenler birçok yere taşınıyor ve alerji hastalarını olumsuz etkiliyor.

Hava Forum’un açıklamasına göre bu dönemde özellikle kanarya otu poleni nedeniyle belirtiler artabilir: nefes darlığı, göz kaşıntısı ve burun akıntısı gibi şikayetler sıklaşabilir.

Polen maruziyeti arttığında ortaya çıkabilecek belirtiler şunlar olabilir: burun akıntısı, tıkanıklık, hapşırma, gözlerde kızarıklık ve kaşıntı, sulanma, boğazda kaşıntı ve halsizlik. Ayrıca astımı olan kişilerde nefes darlığı, öksürük ve hırıltı riskleri de yükselebilir.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o95f26a93-461c-4d92-ac2b-3796dd871322.webp

Normalin 250 Katı Polen Salınımı: Cuma ve Cumartesi İçin Uyarı

Japonya’nın Toyoake şehri, gençlerin sağlığını korumak amacıyla akıllı telefon kullanımını sınırlamayı gündeme taşıdı. Belediye, günlük ekran süresinin sadece iş ya da okul dışında 2 saate kadar olması gerektiğini öne süren bir taslak tasarladı. Bu düzenlemenin ceza içermemesi ve yalnızca tavsiye niteliğinde olması, halk arasında tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Tasarın temel amacı, fiziksel ve zihinsel sağlığı korumak; aşırı telefon kullanımının uyku düzensizlikleri, göz yorgunluğu ve dikkat dağınıklığı gibi sorunlarla ilişkili olduğuna dikkat çekiliyor.

Çocuklar için özel tavsiyeler de var. İlkokul öğrencileri için ekran kullanımı saat 21.00’den sonra, ortaokul ve lise çağındakiler için ise 22.00’den sonra telefon kullanılmaması öneriliyor. Hedef, ekran bağımlılığını azaltmak ve uyku düzenini iyileştirmek.

Tasarı açıklandığında sosyal medyada büyük ilgi gördü. Birçok kullanıcı, günde 2 saat gibi sınırlamanın uygulanabilir olmadığını söyledi; “İki saate ne film bitirir, ne de kitap okurum” yorumları öne çıktı. Bazıları ise telefon kullanımının bireysel bir tercih olduğuna ve belediyenin buna müdahale etmesinin doğru olmadığını savundu.

Tepkiler üzerine Belediye Başkanı Masafumi Koki, bunun tamamen bir rehber niteliğinde olduğunu vurguladı. Yani kimseye ceza uygulanmayacak ve sınır aşılsa dahi yaptırım olmayacak. Koki, telefonların günlük yaşamda vazgeçilmez olduğunun farkında olduklarını ve önerinin yalnızca sağlık açısından dikkat çekmek için hazırlandığını belirtti.

Bu tür sınırlamalar, ülkede daha önce de tartışma yarattı. 2020 yılında Kagawa bölgesinin benzer bir önerisi, hafta içi 1 saat ve tatil günlerinde 90 dakika ile oyun sürelerini sınırlandırmayı hedefliyordu; ayrıca 12-15 yaşlar arasındaki çocuklar için 21.00, 15-18 yaş arası gençler için 22.00 sonrası kullanım önerilmişti.

Resmi verilere göre, Japonya Çocuk ve Aile Ajansı’nın mart ayı raporu, gençlerin hafta içi günde ortalama 5 saatten fazla çevrimiçi zaman geçirdiğini gösteriyor. Eğer Toyoake önerisi kabul edilirse, uygulama ekimde başlayacak.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o00e54943-6c27-475f-b637-875174a3f60e.webp

Japonya'dan İlginç Plan: Telefon Kullanımına 2 Saatlik Sınır Getirilebilir

İnternet üzerinden alışverişin sunduğu konfor ve uygun fiyatlar, özellikle yurtdışı sitelerine yönelimi artırıyor.

Ancak bu cazip dünyanın ardında sağlık açısından önemli riskler saklı. Çin merkezli platformlardan alınan ayakkabılarla ilgili bir test, tüketicileri şaşırtacak bulguları ortaya koydu. Uzmanlar, ayakkabılar içinde bulunan ve sağlığı tehdit eden maddelere dikkat çekiyor: Ucuzluğun bedeli sandığınızdan ağır olabilir.

NTV'de yer alan habere göre yapılan incelemelerde bu ayakkabılarda yüzde 55'inde kanserojen maddeler tespit edildi. Bu ürünler cazip fiyatlarıyla alışveriş deneyimini çekici kılıyor olsa da, sağlık açısından ciddi riskler taşıyor.

Türkiye'ye her yıl konteynerlerle milyonlarca çift ayakkabı ithal ediliyor ve gümrüklerde sağlık kontrollerinden geçiriliyor. Ancak bireysel e-ticaret siteleri üzerinden yapılan alışverişlerde durum farklı. Bu yolla ülkeye giren ayakkabılar için içerik hakkında net bilgi edinilemiyor ve herhangi bir sağlık testi uygulanmıyor.

Ayakkabı sektöründeki yetkililer, ayak sağlığını korumak için tüketicileri uyarıyor. Özellikle deri gibi doğal malzemelerden üretilen modeller tercih edilmeli; kanserojen madde taşıdığı öne sürülen sentetik ürünlerden ise uzak durulması gerekiyor. Ucuzluğun cazibesine kapılmadan önce sağlık her şeyden daha önemli.

Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı Berke İçten, özellikle yurtdışı kaynaklı e-ticaret platformlarından alınan ayakkabılar konusunda bilgi verdi. Bu tür ürünlerin herhangi bir teste tabi tutulmadığını belirten İçten, yaklaşık 4-4.5 milyon çiftlik ayakkabıda böyle bir risk olduğuna dikkat çekti. Ticaret Bakanlığı da yurtdışı kaynaklı ürünleri yakından takip ediyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o81f04e40-03e2-4abd-9d7d-2cb746d9adfc.webp

Yabancı Alışveriş Sitelerinden Ayakkabı Alırken Dikkat! Yüzde 55'inde Kanserojen Madde Tespit Edildi

İş hayatının monotonluğu eve geldikten sonra da bizi düşünmeye iter. Akşamlarımızı nasıl değerlendireceğimiz konusunda kafamız karışabilir. Kendimizi koltuğa atıp dinlenmek cazip olsa da, akşamları daha iyi geçirmenin birkaç etkili yolu var.

Peki en iyi akşam rutini hangisi? Uzmanlar, bu alışkanlıkların tek bir formülle sınırlı olmadığını belirtiyor. Ya hep ya hiç yaklaşımı yerine, küçük ama düzenli değişiklikler bile uzun vadede büyük farklar yaratır.

Akşamları hareket etmek, bu dönemin en faydalı adımlarından biri olarak öne çıkıyor. Kardiyo ile direnç antrenmanının birleşiminin erken ölüm riskini %20–30 oranında azaltabildiğini gösteren çalışmalar var. Brighton Üniversitesi’nden Dr. Richard Faragher da kas kütlesini genç yaşta artırmanın önemine dikkat çekiyor: “Yaş ilerledikçe kas inşa etmek zorlaşıyor. Bu yüzden şimdi yatırım yapın.”

Günün hangi saatinde yaptığınızdan çok, ritminize dahil etmeniz önemli. Ancak akşam spor yapacaksanız, uykuya geçişi zorlaştırmamak için antrenmanı uykuya en az 1,5 saat öncesinde bitirmek ideal.

Southern California Üniversitesi’nden Valter Longo’ya göre akşam yemeği ile uyku arasında en az üç saat bulunmalı. Bu, sindirime yardımcı olur ve obezite ile diyabet riskini azaltır. İçerik de kritik: Bitki bazlı, lifli ve proteinden zengin öğünler uyku kalitesini olumlu etkilerken, ağır, geç saatlerde tüketilen ve işlenmiş yiyecekler uyku kalitesini düşürür.

Uzmanlar ayrıca günlük kaloriyi daha çok sabah ve öğlen saatlerine yüklemenin metabolik sağlık açısından faydalı olduğunu belirtiyor. Yani büyük kahvaltı, orta öğle yemeği ve hafif akşam yemeği uzun ömür için etkili bir model.

Uyku Düzeni İçin Ne Yapmalı?

Peki en sağlıklı uyku saati hangisi? Dr. Holman’a göre giyilebilir cihazlar üzerinden yapılan büyük ölçekli çalışmalar, saat 22.00–23.00 aralığında uyuyanların kalp-damar hastalıkları riskinin daha düşük olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni biyolojik saata uyum.

Ama esas mesele saatten çok düzen. Her gün 7–9 saat uyumak, uzun vadede çok daha etkili bir fayda sunar. Uyku psikoloğu Dr. Daniella Marchetti de şu yorumu yapıyor: “Ne kadar uyuduğunuzdan bağımsız olarak, her gün aynı saatte uyuyup uyanmak, kendinizi dinç hissetmenin en iyi yoludur.”

Geceyi Nasıl Kapatmalı?

Uyumadan önce bir “gevşeme saati” oluşturmak tavsiye edilir. Günün iş kimliğinden çıkıp daha rahat bir kimlikle geceye geçiş yapın. Işıkları kısmak, ekranları kapatmak, sıcak bir banyo yapmak veya kitap okumak bu geçişe yardımcı olur. Bu küçük ritüeller, günün stresinden arınmanıza ve uykuya hazırlanmanıza destek olur.

Kaçınılması Gerekenler

Özellikle uyku kalitesini bozabilecek alışkanlıklar da var: Öğleden sonra kafein, akşamları alkol, geç saatlerde ağır yemekler ve uzun süre ekran başında kalmak, hem uyku kalitesini hem de genel sağlığı olumsuz etkiler.


https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o34d11144-7883-4f7f-a679-17c7de65fd89.webp

Uzmanlar Açıkladı: En İyi Akşam Rutini Nasıl Oluşturulur?

ABD'nin önde gelen gazetelerinden USA Today'e verdiği röportajda Vance, Donald Trump'ın sağlık durumunu ve olası bir durumda başkanlık için hazır olup olmadığını ayrıntılı şekilde ele aldı.

Vance, Trump'ın tıp dünyasında ‘venöz yetmezlik’ olarak adlandırılan bir damar rahatsızlığı olduğunu açıkladı. Bu durum, cilt altı dokunun kalınlaşması ve bacak damarlarının hasar görmesi nedeniyle kanın kalbe geri akışını zorlaştırıyor.

Röportajda Trump'ın başkanlık görevi süresince halka hizmet etmeye devam edeceğini öngördüğünü söyleyen Vance, Başkan'ın “son derece sağlıklı ve olağanüstü bir enerjiye sahip” olduğunu vurguladı. Ekibin çoğunun Trump'tan genç olduğuna dikkat çeken Vance, onun en uzun mesai yapan kişi olduğunu belirtti: “Gece en son telefon görüşmesini o yapıyor, sabah ise ilk aramaları yapan yine o.”

Başkanlık görevini devralmaya hazır olup olmadığı sorulduğunda Vance’in yanıtı etkileyiciydi: “Tanrı korusun, korkunç bir trajedi yaşanırsa, son 200 gün içinde aldığım eğitimden daha iyi bir işbaşı eğitimi düşünemiyorum.”

Dünya sosyal medyasında dolaşan ve Trump'ın bacağında şişlik ile elinde morluklar görüldüğünü gösteren paylaşımlar dikkat çekti. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt ise 18 Temmuz’da yaptığı açıklamada Trump’ın venöz yetmezlik olarak adlandırılan bir damar rahatsızlığı yaşadığını doğruladı. Leavitt, elindeki morlukları “aspirin kullanan birinin sık sık el sıkışmaktan kaynaklanan doku hasarı” olarak açıkladı ve başkanın sağlık durumunun iyi olduğunu belirtti.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/oe6e79ec5-c8d0-40d7-a4ea-fdee4799a389.webp

Vance: Trump'ın Sağlığı Bozulursa 'Başkanlığa Hazırım' Mesajına Dair Açıklama

Muğla Valisi İdris Akbıyık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Aydın’daki orman yangınına müdahale etmek üzere Muğla’dan kalkış yapan söndürme uçağının, henüz belirlenemeyen bir nedenle Yatağan ilçesindeki bir tarlaya zorunlu iniş yaparak yan yattığını bildirdi.

Olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından uçaktaki 1 kişi, Yatağan Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

Yaralının hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Ekipler, kaza bölgesindeki çalışmaları sürdürüyor.

https://junkyard.sfo3.cdn.digitaloceanspaces.com/n1/images/o4bfe5078-f1b7-4a85-ab29-71b9b5a44852.webp

“sağlık” ile ilgili sonuçlar