Bir Yazarın Sessiz Vedası: Stefan Zweig’in Son Mektubu

Bir Yazarı...
22 Şubat 1942'de Brezilya'nın Petropolis kentinde eşi Lotte ile birlikte intihar eden Stefan Zweig, geride yalnızca edebiyat dünyasında silinmez bir iz bırakmakla kalmadı; aynı zamanda bir dönemin kapanışını simgeleyen bu mektubu da ardında bıraktı. Sevgili Dostlarım, hayatım boyunca en büyük mutluluğum, kişisel özgürlüğüm oldu ve bu yüzden yaşamımın yönünü ve tarzını sonuna dek kendim belirlemek istedim. Çalışmalarım için minnet dolu olduğum bu hayat bana en güzel saatleri sundu; ancak altmış yaşında yeniden başlamaya yetecek güç ve sabır olmadığını hissediyorum. Dünya benim için o kadar yıkıldı ki, Avrupa’nın manevi yuvası da yok oldu. Yeni ve daha güzel bir sabah doğacak o günleri görmek isteyenlere imreniyorum. Ben, her şeyin en saf biçimde yaşandığı ve tamamlandığı bir noktada, hayatımı huzur içinde sonlandırmayı seçiyorum. Brezilya bana kendi dilimi konuşmasam da sıcak, nazik ve cömert davrandı. Burada yeniden kök salmak mümkündü; ama içsel göçüm tamamlandı. Kendi isteğimle, sakin bir şekilde bu hayata veda ediyorum. Sizleri bana gösterdiğiniz sevgi ve dostluk için içtenlikle selamlıyorum. Petropolis'teki yaşam: Stefan Zweig ve Lotte Altmann 1941'de Brezilya'ya yerleşti; Rio de Janeiro'nun yaklaşık 65 kilometre kuzeyindeki sakin bir ev tuttular. Çevre onları sıcak karşıladı ama Zweig hâlâ kendini 'misafir' gibi hissediyordu. Günlerini yazı yazarak, mektuplara cevap vererek ve sık sık satranç oynayarak geçiriyordu. Avrupa'dan gelen haberler ve düşünceler: 1941–42 kışı savaşın gidişatı belirsizdi; Nazi Almanyası hızla ilerliyordu. Londra'daki dostlardan ve Avrupa'dan kaçan entelektüellerden gelen mektuplar toplama kamplarında yaşanan vahşeti ve Yahudi katliamlarını anlatıyordu. Zweig, Eski Avrupa olarak adlandırdığı kozmopolit dünyayı artık geri gelmeyecek şekilde kaybettiğine inanıyordu. Lotte astım ve kronik solunum problemi yaşıyordu; tropikal iklim ona iyi gelmiyordu ve sık sık halsizleşiyordu. Zweig, eşinin yalnız kalmasını istemediği için çift intihar planı yaptığı izlenimini dostlarına hissettirdi. 18–21 Şubat arasında, son kitabı Schachnovelle (Satranç) için son düzeltmeler yapıldı. Dostlarına vedâ niteliğinde mektuplar gönderdiler; bunlar doğrudan 'ölüme gidiyorum' demese de satır aralarında hissediliyordu. 21 Şubat akşamı yakın arkadaşları Petropolis’e uğradı; normal görünüyordu; Zweig Brezilya’yı ne kadar sevdiğini söyledi. 22 Şubat sabahı daktilosuna oturarak ünlü veda mektubunu yazdı. Ardından Lotte ile sakin bir öğle yemeği yediler. Evdeki eşyalar düzenliydi; kitaplar, mektuplar ve özel eşyalar özenle yerleştirilmişti. Akşamüstü, barbitürat (Veronal) içeren bir karışım hazırladılar. El ele, yataklarında yattılar ve uykuya daldılar. Ertesi sabah, evin hizmetçisi odalarına girdiğinde ikisini yan yana, yüzlerinde huzurlu bir ifade ile buldu. Komodin üzerinde veda mektubu duruyordu. Zweig’in son günleri, sessizliğin ve vedanın derin bilinciyle dolu bir dönemin kapanışıydı; o, sadece kendine değil, temsil ettiği Eski Avrupa’ya da bir mezar taşı dikmiş gibiydi. Stefan Zweig'in mirası ve eserleri: (1881–1942) 20. yüzyılın en çok okunan yazarlarından biri olan Zweig, roman, novella, biyografi, deneme ve tiyatro gibi pek çok türde eserler verdi. Örnek eserler arasında Romanlar: Sabırsız Yürek (1939), Clarissa (ölümünden sonra, 1991); Novellalar: Yakıcı Sır (1911), Amok Koşucusu (1922), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (1922), Olağanüstü Bir Gece (1922), Karmaşık Duygular (1927), Yirmi Dört Saatte Bir Kadın (1927), Satranç (1942); Biyografiler: Üç Usta – Balzac, Dickens, Dostoyevski (1920), Joseph Fouché (1929), Marie Antoinette (1932), Erasmus (1934), Magellan (1938), Balzac: Bir Dehanın Romanı (1946); Denemeler & Otobiyografi: Kendileriyle Savaşanlar – Kleist, Nietzsche, Hölderlin (1925), Yıldızın Parladığı Anlar (1927, 1939), Dünün Dünyası (1942) – Sürgünde yazdığı otobiyografi; Tiyatro Oyunları: Jeremias (1917), Legenda (1919), Volpone (Goldoni uyarlaması, 1926). Zweig’in yaşadığı mekanlar ve miras alanları: Casa Stefan Zweig – Petropolis, Brezilya; Zweig ve Lotte’nin yaşadığı son ev bugün müze olarak ziyaretçilere açık; içinde yazarın eşyaları, mektupları ve çalışma odası görülebilir. Stefan Zweig Zentrum – Salzburg, Avusturya; arşivler, sergiler ve konferanslar ile yazarın yaşamı ve eserleri üzerine odaklanır. Avusturya Milli Kütüphanesi – Viyana; Zweig’in orijinal el yazmaları, mektupları ve kişisel koleksiyonları burada saklanıyor. Zweig Anı Rotası – Avrupa; Paris, Zürih, Londra, New York’ta yaşadığı evlerin önünde anı plakaları bulunuyor; Bad Ischl ve Salzburg’daki tatil evleri hâlâ ziyaret ediliyor. Görsel Kaynağı: Andreas Maislinger tarafından çekilen fotoğraflar, Zweig’in yaşam yolculuğunu yansıtır. Stefan Zweig (1881–1942), Viyana’da doğan Avusturyalı yazar, şair ve biyografi ustasıydı. Uzun yıllar Salzburg’ta yaşadıktan sonra, Nazi rejiminin yükselişiyle önce Almanya’ya, ardından İngiltere’ye gitti. İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkım ve sürgün hayatının yarattığı yalnızlık onu daha da uzaklara taşıdı; ABD üzerinden Brezilya’ya yerleşti. 1919–1934 arası Salzburg’taki Kapuzinerberg semtindeki büyük villasına taşındı. Bu dönem, Zweig’in edebi açıdan en üretken olduğu yıllardı. Avrupa’nın dört bir yanından yazarlar, sanatçılar ve entelektüelleri evinde ağırladı. 1934: Avusturya’daki siyasi baskılar ve Nazi tehdidi artınca Salzburg’taki evini terk etti. İngiltere’ye taşındı, önce Londra’da yaşadı. 1939–1940: İngiltere’nin güneybatısındaki Bath şehrine yerleşti. Bath’ta daha sakin bir hayat sürmeye çalıştı, ancak savaş atmosferi ve vize kısıtlamaları huzurunu bozdu. 1940: ABD’ye gitti, New York’ta ve ardından Connecticut’ta kaldı. 1941: Brezilya’ya taşındı, Rio de Janeiro yakınlarındaki Petropolis’e yerleşti. Stefan Zweig’in hikâyesi yalnızca bir yazarın yaşam öyküsü değildir; bir uygarlığın yükselişi ve çöküşünün, sürgünün ve özgürlük arayışının da hikayesidir.
Son Güncelleme:1 Ocak 1970 00:00