
Bir grafik tasarımcının kahve lekeli masasından notlar
Son zamanlarda her toplantıda, her kahve molasında, hatta kuaförde bile aynı sorular yükseliyor:
“Abi bu yapay zekâ araçları yaratıcı gücümüzü köreltir mi?”
“Tasarım bitti, şimdi her şey Yapay Zeka yapıyor.”
“Gelecek tasarımcılar için karanlık mı görünüyor?”
Bir dijital tasarımcı olarak cevabım net: Yapay Zekâ araçları yaratıcı gücü köreltmez, ama tembelleştirebilir.
Yapay Zeka muhteşem bir araç kutusudur; asla amaç değildir. İçgörü ve duygular olmadan insan kadar hayal kuramaz.
Tıpkı Photoshop’a ilk günler geçtiğinde olduğu gibi. Hatırlar mısınız, dergilerde rötuşu elle yapardık, cutterla harf keserdik. Şimdi Ctrl+Z ile hata yapmanın lüksü var. O zaman da “Bu program insan elini öldürecek” denmişti. Ama öldürmedi. Ellerimizi biraz daha az boya ile buladık, o kadar.
Eğitmenliğim sırasında, dijital tasarım öğrencilere öcü gibi bakılırdı; şimdi dijitalsiz tasarım yapan kimse kalmadı. Yöntem, kültür ve araçlar değişir, gelişir; ama amaç ve yaratıcılık baki kalır.
Yapay zekâ araçları bana göre dijital tasarımcının yeni kalem kutusu. Eskiden 20 fırça, şimdi 2000. Peki sorun nerede? Kalem kutusu büyük diye Picasso olmuyor. 2000 fırçan olabilir, ama ruhsuz bir çizgiyi kimse kurtaramaz.
Midjourney, DALL·E, Stable Diffusion… Hepsi yeni nesil “çiz bakalım” kalemler. Ama yaratıcılık hâlâ senin beyninde ve hayal gücünde. Yoksa “uzaylı penguen” yazarsın; o da sana uzaylı penguen çizer. Ama mesele şu: Pengueni neden uzaylı yaptın? Onun arkasındaki hikâyeyi kurmazsan, çıkan görsel sadece dijital gürültü olur.
Bir soru mu: dijital kolaj mı, yoksa gerçek anlamda bir problem çözümü mü arıyorsun? Çözümün özü şu: Şöhretli bir ego tuzağına düşme. Tasarım camiasında gizli bir gurur vardır: “Çizgim daha organik, daha özgün.” Bazen üç gün uğraştığımız afişi Yapay Zeka kardeşimiz 15 saniyede halledebiliyor. Burada sinirler bozuluyor. Ama şunu unutma: Yapay Zeka fikir üretir, karar veremez. O varyasyonlar sunar, seçimi yapan senin gözündür. Işıkla gölgeyi verir, ama ruh hâlâ senin kahve uykusuzluğunda saklıdır.
Köreltmez. Ama hazır ya da rahatına düşkün tasarımcıyı tembelleştirebilir. Yani yapay zeka, tasarımcıyı değil, “kopyala-yapıştır kafasını” besler.
Bir grafiker için yaratıcılık, müşterinin “Şu logoyu biraz daha büyütsek mi?” sorusuna bile sabırla çözüm bulmaktır. Bunu yapay zeka asla çözemez. (Keşke yapay zekaya “müşteriyi ikna et” diye komut verebilsek, ama henüz değiliz 😅)
Peki ne yapmalı?
Yapay zekayı rakip değil, asistan gibi görmek. Onunla oyna, dener, yanıl. Sonuçta çıkanı körü körüne değil, seçici gözle ele almak.
Sonuçta tasarımın kalbi hâlâ insanda: hikâye, duygu, mizah, göz kırpış… Bunlar makineler tarafından şu anda yapılamıyor.
Yapay zekâ araçları yaratıcılığı köreltmez, ama rahatına düşkün tasarımcıyı köreltir.
Tavsiye: yapay zekayı yanına al, rakip gibi değil, stajyer gibi kullan. Sen aklı, ruhu ve espriyi ver; o da ışığı-gölgeyi ayarlasın.
Unutma: “Bir tasarımı harika yapan şey, kullandığın araç değil, hikâyeyi kimin anlattığıdır.”
Tasarımcının aklında daha güzel bir sonbahar dilerim!
Son Güncelleme:3 Eylül 2025 12:15