Yapay zeka destekli uygulamayla nörogelişimsel bozuklukların erken tanısı sağlanıyor

Yapay zeka...
Bir vizyon, bir ekip ve bir inanç: Nörogelişimsel bozuklukları erken tanıyarak hayat kalitesini yükseltmek. Bu hedefle Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Gelişimsel Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Akademik Danışmanı Öğr. Gör. Dr. Sema Gül önderliğinde, 5 yıl önce TÜBİTAK’ın BiGG Girişimcilik Destek Programı’ndan yararlanmaya hak kazanan Riskli Bebek Hareket Algılayıcı projesi filizlenmiş ve Samsun Teknopark ile OMÜ Teknoloji Transfer Ofisi’nin girişimcilik eğitimleriyle ADAPHA Yapay Zeka AR-GE ve Yazılım AŞ kuruldu. Gül ve mühendislerce yürütülen çalışmalarla erken doğan bebeklerde görülen nörogelişimsel bozuklukların erken teşhisi ve yaşam kalitelerinin artırılması için “BabySensAI” adında bir yapay zeka modeli geliştirildi. Bu model, TEKNOFEST kapsamındaki İstanbul Uluslararası Buluş Fuarı ISIF 21’de altın madalya kazanmasının yanında pek çok ulusal ve uluslararası kongrede bildiri birinciliği elde etti. Dr. Sema Gül, AA muhabirine kliniklerde 16 yıldır riskli bebeklerde nörogelişimsel takip ve tedavi uygulamaları üzerinde çalıştıklarını söyledi. Gül, erken taramalarla bebeklerin hızlı tanı ve müdahaleye kavuşmasını hedeflediklerini aktarırken şu önemli verileri paylaştı: Türkiye’de her yıl yaklaşık 100 bin bebeğin taranması gerekiyor; dünyada ise riskli bebek sayısı yaklaşık 8 milyon. Riskli bebekler grubunun yüzde 10’a varan bir engel/bazı durumlar içerdiğini gözlemliyoruz. Erken dönemde müdahale edildiğinde engellilik oranında yüzde 40’a kadar azalma görülebiliyor. KOSGEB ve TÜBİTAK’ın destekleriyle üniversitenin sağladığı olanaklar sayesinde ekip, şu anda BabySensAI ile yüzde 94 başarı oranına ulaşmış durumda. Ebeveynler videolarını Babysensai.com üzerinden yükleyerek bebeklerini evlerinden analiz ettirip rapor alabiliyor; bu rapor aile hekimleri, çocuk doktorları, çocuk nörologları, çocuk fizyoterapistleri ve ergoterapistler için yol gösterici oluyor. Böylece gereksiz MR ve tetkiklerielimin süreci hızlanıyor. Hedefimiz, bebeğin ev konforunda analiz edilebilmesini sağlamak; erken tanı konulduğunda serebral palsi ve benzeri rahatsızlıklara karşı en erken müdahale yolunu açmak ve bebeklerin engellilik riskini azaltarak topluma daha güvenli katılımlarını sağlamaktır. Uygulama üzerinden şimdiye kadar 160 bebeğin analiz edildiğini belirten Gül, 34 bebeğin anormallik gösterdiğini, bunların tipik ve atipik olarak ayrıştırıldığını söyledi. Atipik durumda olan bebeklerde erken terapi başlandığında bile fiziksel ve bilişsel olarak çok olumlu gelişmeler kaydedildi. Bazı bebekler ise erken tarama sayesinde sağlıklı olarak izlenip tetkiklere girmeden hayatlarına devam edebiliyorlar ve iki yaşa kadar takipte kalabiliyorlar. Gül, tarama kapsamında erken doğum, zor doğumla dünyaya gelme, beyin kanaması geçirme, kuvözde uzun süre kalma ve hareketleri kısıtlayan genetik hastalıklar gibi riskli grupları hedeflediklerini belirtti. Erken tanı sürecinin dünya genelinde iki yıl sürmesi yerine beş aya indirildiğini söyleyen Gül, ebeveynlerin bebeklerinin videolarını evlerinden göndermelerinin maddi ve manevi olarak büyük bir kolaylık sağladığını vurguladı. Böylece erken tanı ve erken terapiyle engellilik oranında düşüş ve yaşam kalitesinde anlamlı artış elde edilebiliyor; bireyin topluma kazandırılması için de hayati bir adım atılıyor. Uygulamayı kullanan ailelerden Murat Ersavaş, 30 haftalık doğan bebekleri için evden videoları gönderdiklerini ve merkeze gelmeye gerek kalmadığını söyledi. Erken tanıyla bebeğin hareketlerini doğru zamanda doğru şekilde yapmasını sağladıklarını belirtti. Anne Özlem Ersavaş ise Gül’ün desteğini yeme, konuşma ve dil terapisi gibi alanlarda da aldıklarını paylaşarak uygulamanın her açıdan faydalı olduğunu vurguladı. Hakan Yön ise 28 haftalık bebeğinin kuvözde kaldığı süre boyunca elde ettikleri deneyimi ve Gül’ün yol göstericiliğini minnettarlıkla aktardı, o süreçte bebeğini 1,5 yaşına getirmenin elini güçlendirdiğini ifade etti. Bu projeyle; erken tanı ve erken müdahale sayesinde çocukların yaşam kalitesinin yükselmesi, engellilik oranının düşmesi ve topluma kazandırılabilir bireyler olarak hayatlarına devam edebilmesi hedefleniyor. Ailelerin evlerinden çıkmadan, güvenli bir şekilde izlenebilen bu sistemin, gelecek nesiller için daha erişilebilir ve yaygın bir sosyal yatırım olması bekleniyor.
Son Güncelleme:29 Ağustos 2025 10:03