Arzu Karabulut: Sahadan Hayata Uzanan İlham Verici Bir Başarı Hikayesi

Futbol çoğu zaman sadece sahadaki 90 dakika olarak görülse de Arzu Karabulut için bu oyun, hayatın ta kendisi.
Almanya’nın Köln şehrinde dünyaya gelen Arzu, üç futbolcu abisinin arasında büyüyen bir çocuktu. Topu takip eden her adımında ailesinin desteğini hissetti ve mahalledeki herkes onu futbolcu olarak tanır, severdi. Başlangıçta annesi biraz çekinse de baba ve kardeşler her maça gitti; anne antrenmanlara götürdü, baba deplasmanlarda yanından ayrılmadı. Bu güçlü ailenin desteği, onun için en değerli güç oldu.
Sizi en çok motive eden şey neydi? Mahalledeki ilgi ve ailenizin güveni beni her zaman motive etti. Sahada kendimi özgür hissetmek ise futbol sevgimi daha da pekiştirdi. Futbol benim için sadece bir oyun değil, hayata tutunma biçimiydi.
Eğitim hayatınızla futbolu aynı anda sürdürmek nasıl bir süreçti? Almanya’da sporcular için eğitim büyük önem taşır. İlk milli takım kampına 14 yaşında katıldım; öğretmenler bana ödevler verirdi, kamplarda yapmak zorundaydım. Ortaokul kolaydı ama meslek lisesine geçtiğimde zorluklar çıktı; milli takımın uzun sürelerle okulu terk etmesi gerekiyordu. Öğretmenlerim bana ya futbol ya eğitim diye baskı yaptıysa da pes etmedim, ekstra çalışarak her ikisini de sürdürdüm. Muhasebe okudum, stajımı yaptım; bu süreç bana disiplin, azim ve sabır aşıladı.
Almanya’da eğitim ve spor eşit bir şekilde ilerlerken Türkiye’de değişim ve gelişim için umut var. Kız–erkek ayrımı olmadan altyapıya verilen önem çok değerli. Türkiye’de ise son yıllarda büyük kulüplerin kadın futbola yatırım yapması sevindirici; fakat devamlılık şart. Kadın futbolunun gelişimi konusunda düşünceleriniz neler?
Son 10 yılda kadın futbolu çok yükseldi, ama son 1–2 yılda bazı gerilemeler görüldü. Bunun sebebi yabancı oyuncu sayısının artması; kalite elbette önemli ama yerli oyuncuların da kadrolarda yer bulması gerekiyor. Saha şartları da en büyük zorluklardan biri. Büyük kulüplerin kadın futboluna girmesi Türkiye için değerli bir adım. Avrupa seviyesine yaklaşmak için her Süper Lig kulübünün kadın takımı olmalı. TFF’nin bu alandaki desteğini artırması şart. En büyük hayalim, Türkiye’de kadın futbolunu yükseltmek ve Avrupa seviyesine taşımak.
Milli takım kariyerinizde unutamadığınız anılar neler? 2005’ten beri milli formayı giyiyorum ve 100’den fazla milli maçta yer aldım. Her maçta İstiklal Marşı’nı okumak tüylerimi diken diken ediyor. İlk A milli golüm benim için çok özel bir anıydı; Erzincan’da oynadığım 100. maç ise hayatım boyunca unutamayacağım bir dönüm noktası. Bu formayı taşımak, her seferinde gurur ve sorumluluk demek.
Futbolu bıraktıktan sonra da kesinlikle futboldan kopmak istemiyorum. 2017’de antrenörlük belgesi aldım, 2019’da spor yöneticiliği okudum ve pedagojik formasyon eğitimimi tamamladım. Beden eğitimi öğretmeni olarak gençlere örnek olmak istiyorum. Özellikle küçük kız ve erkek çocuklara kendi yaşadığım zorlukları anlatarak onları futbola kazandırmak en büyük hedefim. Antalya’da gördüğüm bir olay çok anlamlıydı; bir kız çocuğunu antrenmana giderken görünce peşinden koştum, ailesi izin vermese bile ikna etmek için çaba gösterdim. Çünkü sahada spor yapan bir çocuk, sokakta vakit kaybetmesinden çok daha değerlidir.
Futbola ilgi duyan, çekinen genç kızlara neler söylemek istersiniz? Hiç çekinmesinler. Futbol erkek oyun değildir. Sahaya çıktıklarında cesur olsunlar, kendilerine inansınlar. Sevdiğin şeyi yaptığında başarı zaten gelir.
Sizi en çok motive eden cümle ya da hayat felsefeniz nedir? Öfke ve sinir her kapıyı kapattırır, sevgi ve saygı her kapıyı açar. Kendine saygı duyduğun, sevdiğin işi yaptığın sürece başarı mutlaka seni bulur.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı? En büyük mutluluğum, daha çok kız çocuğunu sahalara kazandırmak. Futbol bana çok şey kattı; ben de aynı duyguyu gençlere yaşatmak istiyorum.
Son Güncelleme:24 Ağustos 2025 14:50